15 Mayıs'ta, Nakba (Büyük Felaket) günü nedeniyle Lübnan'da bütün bölgeyi harekete geçirecek bir eylem planlanıyor. Hizbullah ve ona yakın kuruluşlar, Filistinlileri yanlarına alarak İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarına yürüyecek. Geri Dönüş Hareketi çatısı altında Filistin topraklarına yönelecek kalabalığa İsrail'in nasıl müdahale edeceği şimdiden belli. Lübnan'dan işgal edilmiş topraklara yürüyüş, bölgede yeni bir savaş anlamına gelebilir.
Sabra ve Şatilla kamplarında yokluk ve yoksunluk içinde yaşayan Filistinlilerin harekete geçirilmesi demek. Daha birkaç yıl önce, Lübnan askerleriyle bu kamplardaki Filistinliler arasındaki çatışmaları hatırlıyoruz. Şimdi söz konusu hareket Lübnan iç siyasetini de dalgalandıracak demek.
Milyonlarca Filistinli mültecinin evine, topraklarına dönüşü bir tür uluslararası konsensus ile imkansız hale getirildi. Ortadoğu barış görüşmelerinin hiç birinde onlara açık kapı bırakılmadı. Hizbullah, bu gücü şimdi fark etti ve harekete geçiriyor. Neden?
Bu ilk notu verelim, nedenine geleceğiz. Devam edelim.
Dört buçuk yıl devam eden Filistin iç gerilimi, yer yer iç savaşının ardından Hamas ile El Fetih sessiz sedasız anlaşmaya vardı. Hüsnü Mubarek sonrası İsrail'le arasına mesafe koymaya başlayan yeni Mısır yönetimi Gazze'nin Refah sınır kapısını artık kapatmayacağını açıklamasının ardından bu anlaşmaya öncülük etti. Hamas-El Fetih çatışması, bir ABD-İsrail-Mısır politikasıydı. Hamas'ı tasfiye etmeye dönük ortak girişimdi. Kan aktı. Bu ülkeler açıktan El Fetih'e destek verdi, silah sevkiyatı yaptı. Gazze'de basılan El Fetih karargahında CIA-Mossad'la Mısır istihbaratı arasındaki kirli ilişkiler deşifre oldu. Filistin için, Filistin davasının acısını duyanlar için kötü örneklerdi.
Şimdi bir aç gün içinde taraflar uzlaştı, imzalar atıldı. Bugün Kahire'de barış töreni yapılacak, bir çok ülkeden liderler, temsilciler törene katılacak. Anlaşma sonrası Hamas'ın yıllardır Şam'da olan siyasi yönetim merkezinin Katar'a taşınacağı açıklandı.
İlginç, çarpıcı gelişmeler oluyor.
Bu ikinci not. Devam edelim..
Suriye'de, Baas rejiminin baskılarına direnen insanlar giderek güç kazanıyor. Rejim, demokratikleşme, özgürleşme projeleri yerine hak taleplerini kanla bastırma, yok etme tercihine yöneldi. Ürdün-Lübnan sınır bölgelerinden her gün kötü haberler geliyor. Birkaç gündür yüzlerce insanın evlerinin basılarak gözaltına alındığı, bazılarının kayıp olduğu bilgileri geliyor. Şam yönetimi, mesajları doğru okumamaya devam ederse büyük bir tehditle hatta dış müdahaleyle yüzleşecek. Şu an derin pazarlıklar yapılıyor.
Bu üçüncü not..
Şimdi üç notun bize ne anlattığına bakalım.
Suriye'ye şunu söylüyorlar: İran'la ilişkilerini azalt, İran etkisinden çık. Bizimle işbirliği yap. İki seçenek var ortada. Şam ya İran'la arasına mesafe koyacak, İran-Suriye aksı parçalanacak ya da daha büyük isyanlarla hatta dış müdahaleyle yüzleşecek. İkincisi olursa çok kan dökülecek, bu ülke çok acı çekecek. Suriye yönetimi, durumu iyi okursa, işin vahametini kavrarsa, pragmatik davranıp bu tehlikeyi bertaraf edebilir. Bir tercih yapabilir ve İran'la arasına mesafe koyabilir. Bunu yaparsa, isyan dalgalarının hafiflediğini, etkisini kaybettiğini görebiliriz. Yapmazsa, İran-Suriye-Hizbullah çok sert ve tehlikeli denemelere girebilir.
Filistinli grupların barıştırılması, merkezin Şam'dan Katar'a taşınması bu pazarlığın aşamalarından biri. Hamas kartı Suriye ve İran'ın elinden alınıyor. Tahran ve Şam için son derece endişe verici bir durum var ortada. İran hemen harekete geçti. Filistin meselesine sahip çıkmak için yepyeni bir yol keşfetti. Hizbullah, etkisi altına alabildiği Filistinlilerle şimdi İsrail'e yürüyecek. Hedef İsrail ama aynı anda Filistin kartının tekrar İran-Suriye'nin elinde kalmasının garantilenmesinden başka bir şey değil.
Batı, S. Arabistan-Katar gibi ülkelerle İran-Suriye arasında bir satranç oynanıyor. Türkiye de bu satrancın asli oyuncularından biri. Eğer Suriye-İran aksı kırılırsa Tahran yapayalnız bırakılacak. Daha ileri gidelim; Hizbullah yapayalnız bırakılacak ve bir sonraki aşamada Hizbullah'ın silahsızlandırılması gündeme gelecek.
Şimdilik iki taraf da Filistin kartı üzerinden restleşiyor. Bu yüzden, zincirin en zayıf halkası Suriye taraf değiştirmeye zorlanıyor. Şam 'hayır' derse gerçekten kıyamet kopacak. Muhalefet dalgası bütün ülkeyi kaplayacak, rejim silahla ayakta kalmaya çalışacak, çok kan dökülecek ve birkaç hafta sonra Suriye'ye müdahale tartışmalarını konuşuyor olacağız. 'Evet' derse İran ve Hizbullah çok zor durumda kalacak. Bölgesel denklem değişecek. İran köşeye sıkıştırılacak, Hizbullah hedef alınacak.
İlk iki not, hassasiyet gösterdiğimiz, son derece olumlu bulduğumuz ve destek verdiğimiz gelişmeleri içeriyor. Ama bu gelişmeler bölgesel güç mücadelesinde başka anlamlar içeriyor. İran'ın Hizbullah kartı, diğerlerinin Filistin kartı. Bu restleşme nasıl bir sonuç doğurur sizce? Her türlü ihtimali, bütün ayrıntılarıyla tartışmakta yarar var...
Önümüzdeki günlerde gerçekten çok sıcak, çok önemli gelişmeler olacak gibi...
YENİ ŞAFAK