Hizb-ut Tahrir: Esed rejimi ile normalleşmek ihanettir

Esed rejimi ile başlayan görüşme ve ilişkiler üzerine bir açıklama yapan Hizb-ut Tahrir, Esed ile normalleşmenin ihanet olduğunu ifade etti.

Hizb-ut Tahrir tarafından yapılan açıklamada “Bir milyon Müslümanın katili Esad rejimi ile normalleşmek, toprak bütünlüğü adı altında rejimin kontrolünü ülke sathına yaymak, İdlib’de hapis hayatı yaşayan iki milyondan fazla insanı rejimin insafına terk etmek ve Türkiye’deki muhacirleri Suriye’ye dönmeye zorlamak, Allah’ın öfkesine duçar olmaktan başka bir sonuç getirmeyecektir...” denildi.

Basın açıklamasının tam metni:

Esad ile Normalleşmek Allah Katında Rasul’ü Nezdinde ve Ümmetin Gözünde Açık Bir İhanettir

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Putin ile bir telefon görüşmesi yaptığını ve Suriye meselesini konuştuklarını söyledi. Rusya, Türkiye ve Suriye Savunma Bakanları’nın geçen hafta Moskova’da yaptıkları görüşme ile yeni bir süreç başlattıklarını söyleyen Erdoğan; “Dışişleri bakanlarımızı 3'lü olarak bir araya getireceğiz, daha sonra da liderler olarak bir araya geleceğiz.” dedi. Cumhurbaşkanı, Esad ile görüşmenin Allah katında, Rasul’ü nezdinde ve ümmetin gözünde açık bir ihanet olduğunu bildiği için bu süreci zamana yayarak Müslümanların baskısını hafifletmeyi amaçladı. Zira ağustos ayında Soçi’de Putin’in kendisini Esad ile görüştürmek istediğini ifade etmiş, daha sonra Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Türkiye ile Suriye arasında istihbaratlar düzeyinde görüşmeler yapıldığını ve süreç içinde de liderlerin görüşebileceğini açıklamıştı.

Türkiye’nin Esad rejimi ile normalleşme adımı Suriye konusunda daha önce attığı diğer adımların devamı niteliğinde olup Amerika’nın belirlediği siyasi çözümün bir parçasıdır. Zira Amerika, Suriye’de olayların katil Esad’ın kontrolünden çıktığını gördüğü andan itibaren bölge ülkelerinden İran ve Türkiye’ye özel bir rol vererek Şam rejiminin ayakta kalmasını sağladı. Türkiye, Suriyeli muhacirlere insani anlamda gereken yardımları yapmış olsa da ABD’nin verdiği rol gereği başından beri katil rejimi korumaya çalıştı. Devrimin başında dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu Şam’a gönderirken de İstanbul, Ankara ve Antalya’da düzenlediği konferanslar ile Suriye muhalefetini örgütlerken de Türkiye’nin tarafı belliydi. “Operasyonel Mekanizma İş birliği” çerçevesinde Suriye sahasındaki grupların komutanlarını devşirmek için çalışan, bu kişilerin Cenevre Toplantıları’na katılmalarını sağlayarak devrimi baltalayan, Fırat Kalkanı Harekâtı ile kritik konumdaki Halep’in düşmesini sağlayan Erdoğan hükumeti değil miydi? “PYD/YPG’den sizi koruyacağız” diyerek İdlib’in etrafını gözlem kuleleri ile çevirip basiretsiz devrimcileri kandıran Erdoğan hükümeti değil miydi? Önce Astana sonra da Soçi görüşmelerinde Müslüman kanı döken İran ve Rusya ile aynı masaya oturup iş birliği yapan Erdoğan değil miydi?

Dolayısıyla biz, devrimin başından buyana gizli ve kirli şekilde iş birliği yürüten bu iki ülkenin aleni görüşmeleri başlatmalarına şaşırmıyoruz. Kazanılmış toprakların tümüyle rejimin kontrolüne bırakılmasına, muhalif grupların ortadan kaldırılmasına, hatta rejimin işbirlikçisi olan PYD ile uzlaşılacak olmasına şaşırmıyoruz. Hükumetin seçim saikiyle muhacirleri tekrar Esad’ın kucağına itmekten çekinmeyeceğine de şaşırmıyoruz. Asıl şaşırtıcı hatta üzücü olan, bütün bu entrika ve komploları idrak edememek, Batı’nın kontrolündeki kukla ve uşak rejimlerin Müslümanların başına ördükleri çorapları görememek ve onca yaşanan şeye rağmen onlardan hala iyi niyet bekliyor olmaktır!

Bütün bu hatalardan dönmek adına hükumetin yapması gereken şey, Amerika’nın planları doğrultusunda yıllardır sürdürdüğü yanlış politikalara artık bir son vermesidir. Bir milyon Müslümanın katili Esad rejimi ile normalleşmek, toprak bütünlüğü adı altında rejimin kontrolünü ülke sathına yaymak, İdlib’te hapis hayatı yaşayan iki milyondan fazla insanı rejimin insafına terk etmek ve Türkiye’deki muhacirleri Suriye’ye dönmeye zorlamak, Allah’ın öfkesine düçar olmaktan başka bir sonuç getirmeyecektir. Suriye halkının maslahatı için atıldığı söylenen bu adımların, siyasi, ekonomik, askeri ve güvenlik açısından gerçekte hiçbir kazanımı olmayacak ve zaman bunu tüm çıplaklığı ile ortaya koyacaktır. Bugüne kadar Suriye devrimine destek veren, muhacirleri bağrına basan Müslümanlar bu ihanete tüm güçleriyle karşı çıkmalı, hiçbir şart ve koşulda Esad’ın muhatap alınmasına razı olmamalı ve Rabbimizin şu uyarısını yöneticilere hatırlatmalıdırlar:

 وَلاَ تَرْكَنُواْ إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ “Sakın zalimlere meyletmeyin, yoksa size de ateş dokunur.” [Hud 113]

Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu

Basın Açıklaması Haberleri

Devrik Esed yönetimi hakkında İstanbul'da suç duyurusunda bulunuldu
İmam Buhari Vakfı: Halep'in fethi mübarek olsun!
53 STK'dan ortak proje: Kriz bölgeleri için tek havuz oluşturulacak
"İşgalci İsrail’in spor takımları turnuvalardan men edilsin!"
Türkiye’nin göç raporu yayınlandı