Hitlerden Ergenekona yol gider

Abdulhamit Bilici

İplikleri pazara çıkan çeteler ile Danıştay ve Cumhuriyet saldırılarından sonra ortaya çıkan bilgileri yan yana koyunca, aslında tablo netleşiyordu.

Belki tuhaftı, ama laikliğin ve cumhuriyetin elden gittiğini iddia edenler ile Cumhuriyet Gazetesi'ne ve Danıştay'a saldıranlar aynı adreste buluşuyordu.

Anlaşılan "Tehlikenin farkında mısınız?" sloganıyla yapılan ve toplumu kamplaştırmayı hedefleyen reklamların yapamadığı karanlık tezgâhlarla yapılacak ve uyuyan toplumsal bilinç harekete geçirilecekti.

Nitekim 5, 10 ve 11 Mayıs 2006'da Cumhuriyet Gazetesi'ne el bombaları atıldı. Cumhuriyet, kendi bahçesine atılan bombalar konusunda Zaman'da çok daha pasif bir habercilik yaptı. Galiba reklam sloganlarını doğrulayan bir eylem olduğu için fazla rahatsız değillerdi.

17 Mayıs 2006'da yine 'dinci tehlikeyi' bütün dünyaya gösterecek bir olay yaşanacaktı. Bu kez, bir öğretmenin sokakta dahi başını örtemeyeceği yönünde karar veren Danıştay 2. Dairesi'nin üyeleri kurban seçilmişti. Karar, günlerce dinî hassasiyeti yüksek gazetelerde manşetten ele alınmıştı. Bu arka plan içinde, genç bir avukatın silahına sarılarak karara imza atan yargıçları ateşe tutması, içeride ve dışarıda duyarlı çevreleri tahrik için yeterliydi. Rejimin göbeğinde sergilenen bu pervasızlığa kimse sessiz kalamazdı.

Nitekim sürekli gerilimden medet umanların, olay yerinde yaptığı ilk açıklamalar, saldırganın tekbir getirerek ateş açtığı ve siyasete kan bulaştığı yönündeydi.

Zaman'ın titiz gazeteciliğinin de yardımıyla bu saldırılar hedefine ulaşamadı. Olaydan sonra dindarlar değil, çeteler gündeme oturdu. Saldırgan Alparslan Arslan ile Ergenekon kapsamında halen hapiste bulunan Muzaffer Tekin ve Veli Küçük arasındaki bağlar deşifre oldukça da olayın rengi değişti. Ümraniye'de ve Eskişehir'de bulunan emekli askerlerin kontrolündeki bombalar ile Cumhuriyet'e atılan bombaların aynı seriden çıkması kafaları karıştırdı.

Üstelik bağlantı, pazartesi günü mahcup bir üslupla konuyu ele alan Cumhuriyet Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız'ın dediği gibi el bombalarının seri benzerliğinden ibaret değildi. Danıştay saldırısı hükümlülerinden Osman Yıldırım, her iki saldırının da İstanbul Ataşehir'de Veli Küçük'le birlikte planlandığını itiraf etmişti. Tanık koruma programından yararlanan Yıldırım, Küçük'ün Cumhuriyet'e atılan bombalardan ikisini Alparslan Arslan'a, birini de kendine verdiğini Ergenekon savcısına söylemişti.

Cumhuriyet Başyazarı İlhan Selçuk, Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ve Cumhuriyet Vakfı üyesi Şener Eruygur'un aynı davada yargılanacağı dikkate alınırsa, sanki Cumhuriyet'e saldırı kararı, gazetenin yüksek istişare heyetinde alınmış gibi bir tablo ortaya çıkıyordu. Nitekim İbrahim Yıldız, önceki günkü yazısında bunun saçma olduğunu anlatmaya çabalıyordu. Dün de CHP lideri Baykal, "Ne yani bu cinayeti İlhan Selçuk mu işledi?" diyerek aynı imada bulundu.

Sözü eğip bükmeye gerek yok. Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in iddianameyle ilgili açıklaması net. Ergenekoncular, diğer suçların yanı sıra "Danıştay saldırısına ve Cumhuriyet Gazetesi'ne patlayıcı madde atma suçlarına azmettirmekten de yargılanacak."

İnsanımız, Uğur Mumcu'dan Bahriye Üçok'a, Madımak Otel'den Gazi olaylarına birçok hadisede görüntüyle gerçeğin, bu olaydaki gibi birbirinin zıddı olduğunu çok iyi biliyor. Sayın Baykal ve onun gibi bu eylemlere aklı ermeyenler, Hitler'in hukuku askıya alıp muhalefeti tasfiye etmek için kullandığı Alman parlamentosu Reichstag'da 27 Şubat 1933 akşamı çıkan yangın üzerine düşünebilir. Nazi Almanya'sına geçişte anahtar rol oynayan Reichstag Yangını soruşturmasında, polis yarı-deli bir komünistten öteye gidemedi. Ama "komünistler ülkeyi ele geçirecek" paranoyasını yaymaya çalışan Hitler'e öyle yaradı ki, bir gün sonra anayasanın kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili maddelerini ortadan kaldıran bir kararname imzalattı. Bunu parti militanlarının baskısı altında toplanan Meclis'e kabul ettirdi. Üstelik Meclis'in toplanma sayılarıyla ilgili düzenlemeleri ihlal ederek... İzleyen günlerde Nazi partisi ve Milliyetçiler dışındaki tüm partilerin yayınları ve seçim çalışmaları durdurulduğu gibi komünist partisinin parlamentodaki 181 milletvekili ve parti ileri gelenleri tutuklandı. Küçük bir provokasyon ülkeyi Nazi Almanya'sına taşımaya yetti.

Uzun saçlı, küpeli polisler ve 2455 sayfa gibi rekor uzunlukta bir iddianameye imza atan savcılar aynı oyunu bozmasaydı, Ergenekon'un hedefi de ülkeyi Nazi veya Baas türü bir yönetime götürmek değil miydi?

ZAMAN