‘Hitler’ Yalanıyla Anayasa Yapım Sürecinin Önünü Kesmek

Kurtuluş Tayiz, vesayet odaklarından ve darbeci paşalardan yana tavır alan merkez medyanın yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili oluşturduğu algı operasyonunu ele almış.

‘Hitler’ yalanına sarıldılar

Kurtuluş Tayiz / Akşam

Günlerdir bu tartışma yürüyor; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aklında meğerse ne “Amerikan tipi” ne de “Türk tipi” bir başkanlık modeli varmış! Erdoğan’ın gönlünde yatan meğerse “Hitler tipi” bir başkanlık modeliymiş! Bunu da bir “dil sürçmesi” ile açık etmiş! Malum medyanın yeni keşfi bu.

 

Maalesef kaç gündür medyanın tanınmış bazı isimleri hiç sıkılmadan –hatta hiç utanmadan- Erdoğan’ın “Hitler tipi” bir başkanlık modeli peşinde olduğunu yazıp çiziyor. Üstelik bunlardan biri“Kendim görüp dinlemediğim için ‘görgü şahitleri’nin verdiği bilgiye dayanmak durumundayım” diye de peşinen ekliyor. Fakat yine de konuyu çarpıtmaya devam ediyor.

 

Yakın tarih bize şunu öğretti: Bu ülkede en büyük yalanları, en ‘saygın’ olanlara söylettiler ve söyletiyorlar; yine bugüne kadar medyada yer alan en gayriciddi iddiaları, en ‘ciddi’ insanlara söylettiler ve söyletiyorlar.

 

Bu tür bir akıl bükücülüğünün ahlaki bir yanı yok ama işlevsel bir yanı var. Söylenenin yalan olması, onun gördüğü işlevi eksiltmiyor ki o işlev idari yapıdaki değişim arayışını “Hitler” ile özdeşleştirerek kamuoyunun ve siyasi partilerin, yeni anayasa çalışmalarına daha baştan olumsuz yaklaşmalarının sağlanmasıdır.

 

Yeni anayasa ve başkanlık, Türkiye’nin ihtiyaçları doğrultusunda gündeme gelmiş konular. Bu, Türkiye’nin dışa bağımlı olmayan ilk anayasa yapım süreci. Malum medyadaki “yaşlı kurtların” alıp veremediği kısım tam da burası; ülke yönetiminde milli güçlerin ağırlığının artması! Yoksa bürokratik oligarşiyle alıp veremedikleri bir şey yok; aksine daha düne kadar cemaatin istihbaratçı polisleriyle o darbeden bu darbeye koşuyorlardı. Peşlerine takıldıkları savcılar ise sığındıkları devletlerde Türkiye’nin sırlarını pazarlıyorlar.

 

Son 40 yılda oturup kalkmadıkları diktatör kalmayan bu yazar çevresi, siyasi tarihin bütün alt üst oluş dönemlerinde nedense hep vesayet odaklarından ve darbeci paşalardan yana tavır aldılar. Maalesef katılmadıkları, girip çıkmadıkları cunta kalmadı.

 

Erdoğan’dan kurtulmak için PKK’yı iç savaş çıkarmaya davet eden bu yazar ve medya çevresi, Kürt vatandaşların canlarını kurtarmak için kaçtığı silahlı çetelere, hendeklere hâlâ arka çıkıyor.

 

AK Parti’nin ne istediği, Erdoğan’ın neyin peşinde olduğu az çok belli; ama malum medyanın ve onun en “ciddi” yazarlarının neyin peşinde olduğunun üzeri kesif ve sinsi bir dumanla kaplı.

 

Millet, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden beri Erdoğan’ı tanıyor; onu denedi, sınadı ve kabul etti. Halk, Erdoğan’ın “millî” bir lider olduğuna emin ama bu yazarlar ve çevrelerin ne tip adamlar olduğunu bilmiyor fakat “millî” olmadıklarını gayet iyi biliyor.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!