HAKSÖZ HABER
Nihal Atsız’ın son yıllarda görmeye başladığı ilgi Türkiye’nin serencamı hakkında önemli bilgiler veriyor. Nihal Atsız’ın nasıl bir insan olduğu herkesin malumu. Kendisi dışında her şeye karşı düşmanlık besleyen Atsız son yıllarda meşhur olan vasiyetinde bakın ne söylüyor: Yağmur, Oğlum! Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum. Sana bir resmimi yadigar olarak bırakıyorum. Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol. Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır. Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır. Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır. Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içerki düşmanlarımızdır. Bu kadar çok düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı. Tanrı yardımcın olsun!
“Oğlum” diye hitap ettiği Yağmur Atsız’ın babasının itikadı hakkında aktardıkları da herkesin malumu. Oğlunun söylediklerine göre Nihat Atsız deist inanışa sahip. Aynı zamanda İslam öncesi Türk mitolojisinden sık sık faydalanan Atsız’ın Şamanistliği de ciddi ciddi üzerinde konuşulan bir mesele. Hulasası ortada İslam dışı inanışlara sahip olan ve eline geçen her imkanla Müslümanları hedef alan bir ırkçı var!
Düşman listesi uzadıkça uzayan Atsız’ın “Kürtler, Çerkezler, Boşnaklar, Araplar…” şeklinde devam eden listesinde müslim, gayrimüslim birçok kavim yer alıyor. Böyle bir vasiyet bırakan insanın sağlıklı düşünebildiğini kim söyleyebilir? Dünyayı bu şekilde yani ben ve diğerleri diyerek en son ikiye bölen kişi Adolf Hitler’di. Bize kalırsa Nihal Atsız ciddi oranda Hitler’in tesirinde kalmış durumda.
Bu tezi destekleyen hususlardan birisini ise Atsız’ın Sabahattin Ali’ye yolladığı bir kartpostal oluşturuyor. Atsız, Almanya’dan yolladığı kartpostalı özenle seçmiş olmalı. Berlin’den Ankara’ya yollanan kartpostalın arka yüzündeki çizim Hitler’i bir “şövalye” olarak resmediyor.
Atsız’ın oluşturmaya çalıştığı liderlik kültü de saç kesiminden, dil konusundaki hassasiyete kadar Hitler’i andıran bir hava taşıyor. Hitler’in temel yaklaşımlarından birisi de bilindiği üzere Hıristiyanlığın Aryan ırkı geri bırakan bir din olduğu yönündedir. Peki, Nihal Atsız’ın İslam’ın Türklere tesiri konusundaki görüşleri Hitler’inkinden çok mu farklı? Hz. Muhammed (sav) hakkında şunları söylüyor: “Çevresindeki ahlâkî bozukluklara çâre aramak adına insanlardan uzakta yaşamış ve mağaralara çekilmiştir. Arap putçuluğuna karşı çıkmak adına eski Mısırlılardan Yahudilere geçen tek tanrı düşüncesini dikte ettirmiştir. Dolayısıyla eski Sümer ve Mısır masalları olan bu masallara ve bu medeniyetlerden gelen düşünceleri ilahî hakikat olarak sunmaya lüzum yoktur. Yahudi krallarını peygamber diye Türk milletine telkin ederek millî mefahiri unutturulmuştur. Levh-i Mahfuz'daki, yâni korunmuş levhadaki bilgiler İsrailiyyat'ın hayat ve ahlâk sistemidir.”
"Türk milletine milli mefahiri unutturan" İslam olunca Hitler’in Hıristiyanlığa yaklaşımıyla büyük bir benzerlik ortaya çıkıyor. Netice olarak Müslümanların kitabına ve peygamberine hakaret eden bir kafir ile karşı karşıyayız. O halde bu adam niçin yükselen değer haline geldi?
Geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi tarafından yapılan “Atsız” paylaşımı Haksöz Haber’de inceleme konusu yapılmıştı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin de TBMM’de “Atsız” anması gerçekleştirerek aynı kervana katılmış. “Türk edebiyatının en önemli destan romanlarından birini yazan Hüseyin Nihal Atsız Bey'e de ölümünün sene-i devriyesinden dolayı rahmet diliyorum" sözleriyle Bilgin işi rahmet dileme boyutuna getirmiş bile.
Taraf yazarıyken “ultra liberal” fikirleriyle tanınan ve artık nedense baskısı yapılmayan "Türkiye’nin Ölmeyen Babası" kitabının yazarı Hilal Kaplan da Meral Akşener’i Nihal Atsız üzerinden eleştirerek kendince Atsız’ı müspet bir denkleme yerleştirmiş oluyor.
Güncel politiğe dair basit bir söylem üstünlüğü elde etmek için bile olsa Atsız gibi bir İslam düşmanına böyle bir paye biçmek nasıl kabul edilebilir? “Nihal Atsız, Demirtaş’la kahvaltı eder miydi?” başlıklı yazısıyla Akşener ve İYİ Parti’yi HDP ile aynı yerde konumlanmakla suçlayan Kaplan “tavizsiz ve amansız siyasetiyle" şeklinde tanımlayarak lafı "Atsız bugün yaşasa sizin yüzünüze bakmazdı” demeye getiriyor. Yazık!
İktidarın kurduğu siyasi ittifakların konjonktürel zaafları zamanla böyle derin sapmalara mı sebep olacaktı? Şimdi tekrar sormak istiyoruz, Şamanist, Hitler özentisi Atsız niçin yükselen değer oldu?