Ne günlere kaldık?
Yayınladığımız haberler sebebi ile, son 1.5 ay içinde aleyhimize 8 dava açan Aydın Doğan ve avanesi, dün basın özgürlüğü sözcülüğüne soyunmuştu..
Onlar bir başka basın organına dava açıp, cezalandırma talebinde bulunurken, basın özgürlüğü kısıtlanmıyor ama, kendilerinin şirket oyunları ile yaptıkları hileli kazançları deşifre eden Maliye uzmanları ceza kestiğinde, “basın özgürlüğüne darbe” vurulmuş oluyor!
Nasıl uyanıklık ama?
Beyler, basın özgürlüğüne darbeyi konuşacaksanız, önce direkt darbeleri konuşalım.
Yapılan haberler sebebi ile açılan davaları konuşalım.
Son 1.5 ayda açılan 8 davada, davacı sizsiniz.
Davalı ise, Vakit.
Sebeb ise, yayınlanan haberler!
Oysa sizin elinizde, Vakit’in imkanları ile kıyası bile kabil olmayan medya organları var. Televizyonlar, tirajı hayli yüksek gazeteler..
Vakit, yanlış bir haber yaptı ise, kendi medya organlarınızda doğrusunu yazarsınız, muhatabınız da “yanlış haber”i bir daha yapamaz.
Ama aleyhinize yazılanlar, “yanlış” değilse, onun için elinizdeki medya organları ile cevap veremiyorsanız, o zaman da sormak lazım: Hangi akla hizmetle dava açıyorsunuz?
Basın özgürlüğüne darbe, aslında işte bu!
Ama onlar, bu davaları basın özgürlüğüne darbe olarak görmüyorlar da, “hisse senedi alıp-satmalar sırasındaki kanuna aykırılıklar”a vergi cezası kesilmesini, basın özgürlüğüne darbe olarak görüyorlar!
Beyefendiler, kendilerine ait şirketlerin hisselerini, yine kendilerine ait başka şirketlere; bir alıyorlar, bir satıyorlar.. Dönüp bir daha alıyorlar..
Bu arada oynanan oyunu farkeden Maliye de cezayı kesiyor!
Davacı; Maliye..
Davalı; Doğan’ın ticari şirket konumundaki firmaları..
Sebeb ise; “hileli hisse alım-satımı”..
Şimdi söyler misiniz; basın özgürlüğü ile hisse alım satımındaki hileye ceza kesilmesinin ne ilgisi var?
Ne ilgisi var ki, “hisse satışı” üzerinden basın özgürlüğü edebiyatı yapıyorsunuz?
Daha iki hafta önce, Abdurrahman Dilipak’ın evi, yazdığı bir yazıdaki eleştiriden dolayı satıldı..
Size göre, o da “basın özgürlüğü”ne darbe değildi..
Haberi ya görmüyordunuz, ya da “inceden inceye” gülümsemeyle karşılıyordunuz!
Oysa orada da davalı bir gazeteci idi.
Davanın sebebi, gazetede yayınlanan bir yazı idi..
Sonuçta ise, yazarın evi satılmıştı!
Kılınız kıpırdamadı! Ne haberlerde gördünüz, ne köşe yazılarınızda, ne de oluşturduğunuz illegal basın konseylerinde..
“Oh olsun” mantığı ile söylemiyorum bunları.. Bir çifte standardı ortaya koymak, yaşanan çelişkilere dikkat çekmek için hatırlatıyorum.
Yine de, ben isterdim ki; Doğan grubu yazarları, şu ceza işinin gerekçesini, ciddi şekilde ortaya koysunlar.. Nedir olay, izah etsinler..
Maalesef olayın ayrıntısı ile ilgili hiçbirisinde tek kelime yok. Afaki ifadelerle, patron savunması yapıyorlar!
Örneğin Tufan Türenç bey yazmış: “Aydın Doğan’a yapılan haksızlığa, hukuksuzluğa hiçbir demokratik ülkede rastlanmaz. Hisse senedi değişimine, yani ticari olmayan, para alınıp verilmeyen, kazanç sağlanmayan bir işleme 4 milyar liraya yakın ceza kesilmesi dünyada görülmemiş keyfi ve hukuk dışı bir uygulamadır.
Peki bu neden yapılmaktadır? Doğan Grubu’nu susturmak için.”
Ne kadar masum bir anlatım değil mi?
Oysa “ticari olmayan, para alınıp verilmeyen hisse senedi değişimi niye yapılır” bir söylese; biz de anlayacağız, Maliye mi haklı, Aydın Doğan mı?
Öyle ya, Doğan grubu şirketleri arasında, hisse senedi el değiştiriyor.. Bunu bir izah etseler ya, Doğan grubu şirketlerinden birisi, yine Doğan grubu şirketlerinden bir başkasının hisse senedini niye alır, niye satar?
Dikkat edin şirketlerden birisi tasfiyeye girer, hisselerini alırsınız. Diğerinin hisse fiyatları düşer, ucuzdur alırsınız.
Ama bu alıp-satma; bu makul sebebler dışında, alışkanlık haline gelmişse?..
O zaman sormamız lazım; “Hisse senetleri niye el değiştiriyor ki?”
İşte kritik soru bu! Amaç az vergi ödemek değilse, “hisse senetleri”nin el değiştirmesinin makul sebebini söylersiniz.
Ama, amaç az vergi ödemek ise, o zaman da cezasına katlanırsınız. Basın özgürlüğü lafını da araya sıkıştırmadan! Değil mi Tufan bey?
VAKİT