Us ile uslanmayanın hakkıdır tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir demişler. Bu üç aşamalı ıslah çabasında hikmetli davranmak ve aşamaları gözetmek esastır.
Mesela taşıt kullanma misalinden yola çıkarsak, yol müsait araba vites yükselt diye motor bağırtırken aynı viteste gitmeyip vites yükseltmek, araba çekmiyorsa vites düşürmek, yokuşu çıktığımız vitesle inmek gibi kurallara uymak güvenli, verimli ve karlı taşıt kullanmanın gerekleridir.
Haddinden Fazla Şiddet Gayedeki Hikmeti Yok Eder
Bir şeyi yerli yerinde yapmamak zulümdür. Bu kaide hem bir kişiye hakkı olanı vermemeyi, hem hakkı olmayana bir şeyi vermeyi; hem hak edeni cezalandırmamayı, hem de hak etmeyeni cezalandırmayı içerir.
Gerek potansiyel tehlikeyi önlemek, gerekse bilinçli olarak insanlara zarar verenlere misliyle mukabele için gerektiğinde ve gereğince şiddet elzemdir. Ancak doğru zamanda, doğru insana, gerektiği yada yaptığının misli kadar, yani dengeli olmak kaydıyla.
Nitekim 42.Şura Suresi 39’dan 43’e kadar olan ayetler, kötülüğe beraberce karşı koymayı farz, kötülüğe misliyle mukabeleyi hak, şartlar uygunsa ve muhatap hak ediyorsa afvı tercih etmenin rahmet ve hikmet gereği olduğu açıklanmıştır.
Bir Türlü Dengeyi Tutturamıyoruz
Dünyaperest Napolyan para, para, para demiş olabilir ama; ahireti arzulayan bizler her şeyde ve her zaman denge, denge, denge demeliyiz.
Geçmişte Fetö konusunda tefrit, yani tehlikeyi küçük görerek, haddinden fazla iyi niyetli davrandık. Şimdi ise ifrata gidiyor, Fetöyü dünyadaki en tehlikeli oluşum olarak görüyor, tam anlamıyla şeytanlaştırıyoruz.
Fetö melek değil elbette ama, tek şeytanda değil. ABD, İsrail, Rusya, İran, Esed gibi dışta; Kemalistler, Apoistler gibi içte bir sürü Şeytan var ve Fetö bunlardan birisi sadece.
Şu anda aktif olması ve içimizden çıkarak ihanetle bizi arkadan hançerlemesi nedeniyle gözümüze fazla yaklaştırdığımızdan, diğer şeytanları göremez hale gelmek üzere gibiyiz. Eğer bu yanılsamadan kurtulamazsak, Fetö’den kurtulalım derken, başta Kemalistler olmak üzere diğer şeytanlardan daha büyük darbeler yememiz kaçınılmaz hale gelir.
Fetö’ye Derken Kendi Ayağımıza Sıkıyor Gibiyiz
Fetö’nün altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet şeklindeki tanımı bizzat Erdoğan’a ait. Bu yapının üstünün oluşturulduğu günden itibaren mi ihanet içinde olduğu sorgulanabilir ama (bana göre çok sonradan gelişen bir tutumdur), gelinen son nokta itibarıyla ortasında ticaret ve altında ibadet kesimlerinin olduğu ve bunların açık bir ihanet eyleminde olmadıkları açıktır.
Bu durumda Fetö’ye karşı mücadele ederken bu durumu göz önüne almak, ihaneti yok edeceğiz derken ticaret ve hele hele ibadet kesimlerini de aynı kefeye koymamak gerekir kanaatindeyim.
Üstelik bu halk İslami kaygılarla çocuklarını bu cemaate verdi ve kendisi de cemaate destek oldu. Bunun karşılığında çok büyük bir darbe cemaatten yedi zaten, şimdi bir de İslamcı olarak gördüğü iktidardan ve hatta çoğunun kendi lideri olarak gördüğü Erdoğan’dan yerse, bir daha kendisi İslami camialara yanaşır, çocuklarını emanet eder mi?
Kendi Tabanımızı Kurutuyoruz
Göz altına alınanlar ve tutuklananlar arasında geleneksel kıyafetli yaşlı başlı ev hanımlarına, yaşlı başlı sakallı amcalara, tekerlekli sandalyede getirilen yaşlı hanımlara tesadüf ediyoruz. Bunlar belki (ne kadar olabilirlerse tabi) cemaatçi olabilirler ama, gizli çete yapılanmasının içinde bulunmaları ne derece mümkündür?
Bunlara bu şekilde muamele yapmakla, aslında kendi ayağımıza sıkmıyor muyuz? Bu manzaraları gören halk bir daha İslami camialara ve cemaatlere bir daha yaklaşır mı?
Kurtlar Puslu Havada Avda
Ortamın diğer olumsuz bir yönü de, çıkarcı, grupçu, ideolojik kişi ve grupların bu dumanlı havada masum insanlara zarar vermek için kullanmalarıdır. Özellikle her gördüğü sakallıyı Fetöcü sananlar, kendi cemaatini ve ekolünü ön plana çıkartmak isteyenler, fırsattan istifade tüm İslami duyarlılığı olan insanları Fetöcü damgasıyla saf dışı yapmaya çalışan İslam düşmanları da tam gaz iş başında şu anda.
Mevcut puslu ortam bunlara iyi avlanma imkanı sağlıyor ve bunlarda bu puslu günlerde ne avlarsak o kar diyerek tam gün mesai halindeler maalesef.
İslam Düşmanları Kıs Kıs Gülüyorlar
Şu anda Ülkücüler Ülkücülere, Kemalistler Kemalistlere, Apocular Apoculara, hatta bunlar zaman zaman birbirlerine sahip çıkar, kendilerinden suçlu bile olsa kimsenin içeri alınmasına izin vermezken, bizim mahallenin bu çocuklarına velev ki suçlu bile olsalar ne devlet, ne hükümet nede İslami camiaların sahip çıkmaması da ayrı bir acı. Üstelik diğer tüm kesimlerin hükümette ulaşabilecekleri kanalları var iken, bu çocukların ulaşabilecekleri hiçbir kanal yok, dertlerini kimseye anlatamıyorlar.
İslam düşmanları gelişen bu olaylara bıyık altından kıs kıs gülüyor, it iti kırıyor diye ellerini ovuşturuyor, yiyin birbirinizi de meydan bize kalsın keyifle bekliyorlar. İslam düşmanlarının ekmeklerine yağ sürüyor gibiyiz.
Tekdir Adam Edecekse, Kötek Şeytanlaştırır
17/25 Aralık cemaatin iç yüzünü görebilmemiz için Cemaatin dışındaki İslami camialar ve Cemaatin alt seviyelerindeki kişiler için elbette bir milattır ama, masumane niyetlerle bir şekilde bu yapıya bulaşmış ve içinde bulunduğu ortam nedeniyle basireti bağlanmış bazı mensuplar için bu yapıdan kurtulması için yeterli olmamış olabilir ve bunların gerçeği görmesi ancak 15 Temmuz vesilesiyle olmuş olabilir.
15 Temmuza rağmen hala gözleri açılmayanlar varsa, bunlar için söylenecek bir sözümüz yok, elbette artık köteği hak ediyorlar. Lakin 15 Temmuzda gözleri açılanlara tekdir yetmez mi, ille de kötek mi atılmalı?
Öfke Baldan Tatlıdır Ama
Hırsla kalkan zararla oturur demiş atalarımız. Yine öfke baldan tatlıdır ama yiyince yılan zehrinden fazla zarar verir. Bunlar eski hikmetli sözlerdendir ve her zaman on ikiden vururlar. Fetöyle ilgili 15 Temmuz sonrası tutumumuzu bu sözler ışığında bir kez daha gözden geçirmeliyiz bence.
Zaman zaman Fransız devriminde, devrimin evlatlarının birbirini yemesi – devrimin evlatlarını yemesi sürecine benzeme istidatı gösteren gidişatta, yapılanların bir bumerang gibi tüm İslami camiaları ve iktidarı vurma ihtimali hiç te zayıf olmayabilir.
Herkesten Aynı Basireti Bekleyemeyiz
Cemaat 2013’e kadar başta AK Parti olmak üzere (istisnalar hariç) tüm İslami camiaların (genel durumu ve gidişatını pek sevmeseler de), özellikle gençleri kuşatıp fahşadan uzak tutması açısından takdirini ve işbirliğini kesbeden bir yapı idi.
Düşünün, bu gün sıkı bir Fetö düşmanı olan Hüseyin Gülerce bile o yıllarda bu yapının içinde idi ve bu gün bu yazıda dile getirmeye çalıştığımız hususlara dikkat çekmeye çalışan Ahmet Taşgetiren gibi kaanat önderleri bu yapının medyasında çalışıyordu.
Bu nedenledir ki bırakınız sıradan halkı, bu kesime en uzak olan bizim camiadan bile birçok kişi bu cemaate çocuklarını emanet etti yıllarca. 2013’ten sonra ortaya çıkan kirli çamaşırlar pek çok kişinin cemaatten uzaklaşmasına vesile oldu ama, yıllarını bu yapıya vermiş pek çok kişi içinde bu o kadar mümkün ve kolay olmasını beklemek pek makul olmasa gerek.
Bizler Bile Cemaatin Gerçek Yüzünü Ne Zaman Görebildi ki?
Öyle ki, dershane tartışması başladığında biz bile, sırf gençlerin korunması maslahatı gereği bu karara karşı çıkmış, Erdoğan’ın kararını gözden geçirmesini talep etmiştik. Ne zamanki dershane tartışmaları vesilesiyle cemaatin kirli çamaşırları ortaya dökülmeye başladı, bizde bile ancak o zaman cemaat hakkında acabalar oluşmaya başladı.
Bizim dahi cemaatin ne denli bir çirkeflik ve ihanet içinde bulunduğunu fehmetmemiz ancak 17/25 Aralık sürecinde mümkün olabildi ve biz bile (hatta Erdoğan dahil hiç kimse) 15 Temmuz darbe girişimi derecesinde bir gözü dönmüşlüğü ve ihaneti öngöremedik. Bu realite ortada iken, cemaatin ticaret ve ibadet kesimlerine biraz insaflı yaklaşmamız gerekmez mi?
Frene Basılmada Geç Kalınırsa
Başta Erdoğan ve Yıldırım olmak üzere Devletin başındakiler bu durumu görmeli, altlarında vur deyince öldüren, kontrol altında tut deyince kendi haline bırakan bir yapının bulunduğunu bilerek işlerini yürütmelidirler. Altlarında son model abs frenli kamyon yok, eski model ve balatası sıyırma derekesine gelmiş bir kamyon var ve bu kamyon istiap haddinin 3-5 katı yük taşıyor şu anda, kamyonu ona göre sevk ve idare etmeliler.
Gelinen durum itibarıyla Erdoğan ve hükümet acilen frene basmalı, hatta frene basmak bile yetmeyebilir, vites küçülterek motor frenini devreye sokmalı, bununla da yetinmeyip kamyonu kontrol altında tutmak için ilave tedbirler almalıdır diye düşünüyorum.
Aksi halde 10 ton kapasiteli bu eski kamyon üzerinde 30 ton yükle yokuş aşağı her an hızı artan bir ivme ile yada durdurmak istendiği anda frenler yeterli olmayıp motoru da patlatarak uçurumdan aşağı yuvarlanması hiçte sürpriz olmayabilir.