Gazetemiz ve yazarları hakkında açılan davaların büyük çoğunluğunu haberleştirmiyoruz. Çok önemli bir dava olacak ki, çok astronomik bir tazminat talep edilecek; çok ilginç bir yönü olacak ki, haber yapmaya değer bulalım.
Ancak, bizim bu tavrımız, bazı kesimlerde de şöyle bir yorum yapılmasına (haksız şekilde) sebebiyet veriyor: “Bu kadar ağır eleştirileri nasıl yapabiliyorlar? Doğru dürüst aleyhlerinde bir dava bile açılmıyor. Acaba ...?”
“Acaba”dan sonra da, artık suizan dolu bir sürü nitelemeyi tahmin edersiniz herhalde.
Bundan böyle, belli aralıklarla bu davaları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bu paylaşma ihtiyacını, şu sebeblerle zorunlu görüyorum.
Okuyucularımız, aleyhimize açılan davalardan yeterince haberdar olacaklar ve hem suizanda bulunanlara karşı yeterli cevabı verebilecekler, hem de bu tür suizanlara biz sebebiyet vermiş olmayacağız.
Bu tür davalarla ilgili olarak, okuyucularımız da pratik bilgiler edinmiş olacak..
Haberlerimiz, bazen sıcak iken yeterince sıhhatli değerlendirilemiyor. İfadeler ağır, bazen kendi okuyucularımız tarafından bile ‘gereksiz’ bulunabiliyor. Ama, süreç içinde konular daha sıhhatli değerlendirildiğinde, yayınların büyük çoğunluğundaki haklılık daha iyi anlaşılabiliyor..
Bu haberdar edilme ile eminim ki; okuyucularımızın da, fikri planda / delil anlamında bu davalara katkıları olacaktır.
Gerek ilgili mahkemelerdeki çelişkili kararları bize aktarma, önyargılı tutumlardan bizi haberdar etme, hem de benzer davalar söz konusu olduğunda bizi bilgilendirme açısından, aleyhimizdeki davaların haberleştirilmesi, en azından benim bu konuda sizlere bilgi sunmamın büyük faydaları olacağı kanaatindeyim.
Ve bu temel yaklaşım içerisinde, gelelim bugün size aktaracağım davamıza..
Bugün yazmak istediğim dava, dün temyiz dilekçesini mahkemesine sunduğumuz, iki sene önceki Kurban Bayramı’nda yaşanan tartışmalarla ilgili açılmış bir tazminat davası..
Davayı TabiblerBirliği Başkanı GençayGürsoy açmış.
Talebi, 21.000 YTL manevi tazminat ödenmesi..
Dava,İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görüldü.
Davanın gerekçesi ise, Vakit gazetesinde çıkan üç ayrı yayın..
Birinci yayın; “Ya din düşmanı, ya da cahil” başlıklı bir haber.
İkinci yayın; Kemal Güler ağabeyimizin çizdiği “Kuştan geçer, kurbandan geçer” ifadelerinin yer aldığı karikatür..
Üçüncü yayın ise, Hasan Karakaya ağabeyimizin yazdığı “Kuş gribi! Hac yolunu da böyle tıkamışlardı” başlıklı eleştiri yazısı..
Peki bu haber, karikatür ve köşe yazılarında eleştirilen husus ne idi? Bir de ona bakalım..
Tabibler Birliği Başkanı Gençay Gürsoy, 07.01.2006 tarihinde bir basın toplantısı düzenliyor ve Kurban Bayramı’nın hemen öncesinde halkı uyarıyordu(!):“Kuş gribi ile mücadele, artık seferberlik gerektirir.” Dikkat buyurun, açıklama, Kurban Bayramı’ndan hemen 2 gün önce yapılıyor ve kuş gribinin kurbanlık hayvanlar vasıtası ile de yayılabileceği iddialarını da içeriyor. Ve halkı tümüyle paniğe sevkedebilecek “seferberlik” başlığı ile konu gündeme getiriliyor.
Hemen hatırlatalım, bu açıklamanın yapıldığı günlerde, Türkiye’nin birinci gündem konusu kuş gribi idi. Kümes hayvanları ile ilgili “kuş gribi”nin toplumdaki birinci gündem maddesi olma özelliği üzerinden büyük bir kurnazlıkla, kurbanlık hayvanlarda da “kuş giribi” tehlikesi yaşanabileceğinden bahsediliyor. Yorumu bırakıp, halkı kurban kesme konusunda tereddüte düşüren o açıklamanın, malûm gazetelere yansıma şeklini de hemen aktaralım:
Hürriyet gazetesi 08.01.2006: “Kurbanda büyük risk”
Milliyet gazetesi 08.01.2006: “Kurbanlıklar tehlikeli”
Akşam gazetesi 08.01.2006: “Dünya ve Türkiye tehdit altında”
Sabah gazetesi 08.01.2006: “Tabib Odası’ndan kurbanlık alarmı”
Tercüman gazetesi 08.01.2006: “Ciddi tehlike”
Bunlar, Vakit’ten tazminat isteyen GençayGürsoy’un açıklamasının, gazetelerin manşetine nasıl taşındığını gösteren bilgiler.
Televizyonlarda, kurban kesimi ile ilgili arşiv görüntüleri eşliğinde verilen bu sözlerin tekrar tekrar yayınlanıp, halkı nasıl paniğe sevkedilmiş olduğunu, artık siz de tahmin ediyorsunuzdur.
Şimdi bu şartlar altında, Vakit gazetesinde yukarıda başlıklarını verdiğim yazılar ve içeriğini aktardığım karikatür yayınlanmış.
Buyurun kamu vicdanı olarak, olayın üzerinden 3 seneye yakın bir süre de geçtikten sonra söyleyin, haber, karikatür ve köşe yazısı ağır bir saldırı mı içeriyor?
Yoksa, ağır saldırının kendisi, GençayGürsoy’un açıklamasının bizzat kendisi mi?
Öyle ya, “Kurbanda büyük risk”, “Kurbanlıklar tehlikeli”, “Türkiye tehdit altında”, “Kurbanlık alarmı”, “Ciddi tehlike, seferberlik gerekir” şeklindeki açıklama ve yayınların sonunda Türkiye’de ne yaşanmıştır?
Kurbanlıklar sebebi ile, tek bir kuş gribi mikrobunun insanlara geçtiğine dair bir vaka yaşanmış mıdır? Tek bir hastalık, tek bir ölüm yaşanmış mıdır?
Hayır.
Peki bu arkadaşlar, niye böyle bir kampanya başlatmışlardı?
Bu soruya cevap verebilmek için, o tarihte, haberi hazırlamadan önce, Gençay Bey’le görüşen muhabirimizn sorusunu aktarmak istiyorum: “Sayın Gürsoy.. Birkaç gün önce yılbaşı idi. Yılbaşı sebebi ile bolca hindi satışları vardı. Kurbanlık hayvanlardan insana kuş gribi geçme ihtimali literatürde yok ama, hindilerden geçiş için bu tehlike var. Hindi kesimlerinden önce, böyle bir uyarı niye yapmadınız?”
Muhabirimizin sorusuna, Gençay Bey’in verebileceği bir cevap yok tabiî. O gün de veremedi, aradan geçen 3 yıla rağmen bugün de veremiyor..
Ama sağolsun, 8. Asliye Hakimi Coşkun Gündüz Bey, her 3 yayın için de, tazminatı haklı gördü..
Bakalım, Yargıtay bu konuda ne diyecek?
Yargıtay ne karar verirse versin, ben muhabirimizin sorusunu o gün de yine tekrar edeceğim: “Yılbaşında aynı uyarıyı niye yapmadınız?”
VAKİT