Ola Karakurt / TRT Haber
Hindistan'da hayata geçirilen bir dizi kanun değişikliği ve uygulama, ülkedeki 200 milyon Müslümanı vatansızlık tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor.
Hindu milliyetçisi Başbakan Narendra Modi'nin liderliğindeki Hindistan Halk Partisi (BJP), iktidara geldiği 2014'ten bu yana Hindistan'ı bir Hindu devletine dönüştürmek uğruna ülkenin en büyük ikinci dini topluluğu olan Müslümanları sistematik bir şekilde hedef alıyor.
Hükümetin bu yönde attığı adımlar zincirindeki son halka da aralık ayında parlamentodan geçirilen Vatandaşlık Yasası Değişikliği (CAA) oldu.Bu yasa değişikliğiyle, 3 komşu Müslüman ülkeden gelen 6 dine mensup gayrimüslim azınlıklara vatandaşlık alma imkanı getirildi.
Hükümet, Pakistan, Bangladeş ve Afganistan'dan gelen Müslüman sığınmacıların kapsam dışı bırakılmasını ise bu kitlenin söz konusu ülkelerde çoğunluk olmasına ve dolayısıyla zulme maruz kalma ihtimalinin olmamasına bağlıyor.
Modi, bu adımı zulme uğrayan dinsel azınlıklara kucak açma hamlesi olarak lanse etmeye çalışsa da gerçek bundan çok uzak.
Çünkü uzmanlara göre bu yasa, ülkenin kuzeydoğusundaki Assam eyaletinde "kazayla" vatandaş sayılmayan 1 milyona yakın Hindu'yu aklamak için hükümet tarafından uydurulan bir kılıf.
Aynı durumda olan 1 milyona yakın Müslüman'ın geleceği ise bilinçli bir şekilde belirsizliğe itiliyor.
Haliyle bu değişiklikler, halk nezdinde protesto gösterilerine yol açıyor.
Assam'da 1,9 milyon kişi vatandaş sayılmadı
Hindistan ve Pakistan'ın 1947'de İngiltere’den bağımsızlığına kavuşma süreci sancılı ve göçlerle dolu bir dönem olarak tarihe geçti.
İki komşu arasında ihtilaflar devam ederken, o dönemde Doğu Pakistan adıyla bilinen Bangladeş'in 1971'de bağımsızlığını ilan etmesiyle büyük bir göç dalgası daha yaşandı.
Bu göçten en çok etkilenen bölgelerden biri, Hindistan'ın kuzeydoğusundaki Assam eyaletiydi.
Bölgedeki Hindu topluluğu, topraklarına sığınanlara karşı dışlayıcı bir tavır takındı. Bu insanların ülkelerine iade edilmesi için çeşitli girişimlerde bulundu.
Yerel örgütlerin her fırsatta dile getirdiği bu talep, yapılan her seçimde oy toplamak için malzeme haline gelirken, idari sistemin altyapısının zayıf olması ve resmi evrak kayıt sistemindeki büyük eksiklikleden dolayı, kimlerin göçmen kimlerin ise asli vatandaş olduğu tartışmaları yıllar boyunca devam etti.
Assam'daki Hindular, sığınmacıların bir kısmının zamanla hak etmediği halde çeşitli yasal olmayan yollarla vatandaş statüsüne kavuştuğu ve bu kesimin çoğunlukla Müslüman Bangladeşlilerden oluştuğunu iddia ederken, kendi kültürlerinin tehlike altında olduğu gerekçesiyle konuyu Yüksek Mahkemeye taşıdı.
Yüksek Mahkeme, 2015'te Assam'daki 33 milyon vatandaşın kendileri, babaları, hatta bazı durumlarda dedelerinin kimlikleri, doğum yerleri ve belli bir tarihten önce Hindistan'da bulunduklarını ispatlayacak belgeleri devlete sunması ve bu belgeler ışığında vatandaş sicillerinin yeniden işlenmesi yönünde karar verdi. Bu sürece Ulusal Vatandaş Sicilleri (NRC) ismi verildi.
Yıllar süren çalışmalar neticesinde NRC sonuçları 2019'un ağustos ayında açıklandı. Kimliklerini ispatlayamayan 1,9 milyon kişi vatandaş sicillerinde yer alamadı.
Ancak bu sayı her anlamda büyük bir sürpriz oldu. Bir taraftan, Hinduların öne sürdüğü ve sığınmacıların 20 milyon civarında olduğu yönündeki spekülasyonların aksine bu sayı, beklentilerin çok altındaydı.
İkinci ve daha da önemli sürpriz yanı, listelerin dışında bırakılan 1,9 milyon kişinin hepsinin Müslüman olmadığı, yaklaşık yarısının BJP seçmeni Hindulardan oluştuğuydu.
NRC sürecinin başlatılması için baskı yapan Hindu örgütleri birden bu sürecin işleyişinde maddi hatalar yapıldığı ve sonuçların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini savunmaya başladı.
BJP'nin beklemediği bu sonuçları telafi edecek adım çok gecikmedi. Vatandaşlık Yasası Değişikliği 11 Aralık'ta parlamentodan geçirilerek 2014'ten önce Hindistan'a geldiğini, Pakistan, Afganistan ya da Bangladeş asıllı olduğunu kanıtlayan Hindu, Hristiyan, Budist, Parsi, Jain veya Sih olan kişilere vatandaşlık kapısı açıldı.
Sonuç itibarıyla Assam'da vatan Hindular bu haktan yararlanabilir ve vatandaşlığı alabilir duruma getirildi.
Eski vatandaşlık yasası nasıldı, şimdi nasıl oldu?
1955 yılına ait vatandaşlık yasası, düzensiz göçmenleri şu şekilde tanımlıyordu: Hindistan topraklarına giren ve pasaport/kimlik belgeleri olmayan, ya da ülkeye pasaportla giren ancak yasayla belirlenen süreyi aşan kişiler.
Yasaya göre düzensiz göçmenler hiçbir şekilde Hindistan vatandaşlığını alamıyordu.
Düzensiz göçmen tasnifine tabi olmayanlar ise vatandaşlık almak istemeleri durumunda ancak Hindistan’da 11 yıl yaşamaları ve bu süre boyunca federal hükümete çalışmaları şartıyla başvurma hakkını kazanabiliyordu.
Aralık ayındaki değişikliklerle bu şartlara istisna getirilmiş oldu. Söz konusu 6 din mensubu (Hindu, Sih, Budist, Jain, Parsi ve Hristiyan), 31 Aralık 2014’ten önce Hindistan’a göç ettiklerini ve Afganistan, Pakistan ya da Bangladeş’ten geldiklerini ispatlayabilmeleri durumunda vatandaşlık hakkından yararlanabilecek. Bu durumda aranan ikamet süresi de 11 yıl yerine 6 yıla düşecek.
NRC’nin ülke çapında uygulama planları
BJP’nin bir önceki başkanı ve aynı zamanda federal hükümette İçişleri Bakanı olan Amit Şah aralık ayında parlamentoda yaptığı konuşmada, NRC uygulamasını bütün ülkeye yaymak istediklerini ifade etmişti.
Bu açıklamadan sonra Başbakan Modi’nin “hükümette NRC konusu konuşulmadı” diyerek Şah’ı yalanlaması ise devam eden gösterileri yatıştırmak ve BJP ile eyaletler bazında ittifak kuran yerel partilerin tepkileriyle bağlantılı olarak değerlendiriliyor.
NRC’nin ülke çapında uygulama planlarına dair bir yalanlama da İçişleri Bakan Yardımcısı Nityanand Rai’den geldi.
Rai, hükümetin şimdiye kadar NRC'yi ulusal düzeyde hazırlama kararı almadığını ifade etti.
Yüksek Mahkemedeki itiraz süreci
NRC ile CAA'e ilişkin mahkemeye sunulan itiraz dilekçeleri, Yüksek Mahkeme Başyargıcı Sharad Arvind Bobde'nin başkanlığındaki 3 kişilik heyet tarafından değerlendiriliyor.
Heyet, itiraz dilekçelerindeki uygulamalar ve değişikliğin ertelenmesi yönündeki taleplere rağmen, hükümeti dinlemeden yasanın uygulanmasını geciktirmeyi reddetti.
Mahkeme, hükümete, NRC ve CAA'e dair 143 itiraz dilekçesini yanıtlaması için bir süre verdi.
Öte yandan heyet, diğer yüksek mahkemelerden, Vatandaşlık Yasası'ndaki değişiklik ile ilgili karar verilene kadar, herhangi bir itirazı değerlendirmekten kaçınmalarını istedi.
İtiraz süreci, hükümetin vereceği yanıttan sonra karara bağlanacak.
"CAA ve NRC'nin arkasında motivasyon tamamen politik"
Hindistan'daki Vatandaşlık Yasası Değişikliği ve Assam'da yapılan Ulusal Vatandaş Sicilleri uygulamasını TRT Haber için değerlendiren Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) Güney Asya Uzmanı Dr. Hayati Ünlü, sürecin arkasındaki motivasyonun politik olduğu kanısında.
Ünlü, konuyla ilgili görüşünü şöyle ifade ediyor:
"Hindistan’da bugünlerde tartıştığımız vatandaşlık yasası değişikliğinin ardında tamamen politik bir motivasyon olduğu söylenebilir. 2014 yılından bu yana iktidarda bulunan Modi liderliğindeki BJP yönetimi için vatandaşlık yasası değişikliği yeni bir gündem değildi. Çok eskiden beri Hindu milliyetçisi tabanına konuyla ilgili vaatlerde bulunan BJP, geçtiğimiz yıl gerçekleşen genel seçimler öncesinde ise seçmen tabanını mobilize etmek adına, seçimlerin akabinde böyle bir değişikliğe gitme sözü vermişti. Hindutva gündemi olarak tartıştığımız Hindu milliyetçisi gündem ise seçimlerin hemen akabinde devreye sokuldu. Önce Keşmir’in statüsü değiştirildi. Ardından Güney Asya’nın Ayasofyası olarak tanımlanabilecek Müslümanlar için büyük önem arz eden Babri Camii davası Hindu milliyetçileri lehine sonuçlandırıldı. Sıra Hindistan’da BJP yönetimi için sorun olarak görülen kaçak göçmenleri sınır dışı etme adına Ulusal Vatandaşlık Yasası düzenlemesine gelmişti. Bu düzenlemenin bir girizgahı olarak Vatandaşlık Yasası Değişikliği ile bir ön yoklama yapılmak istendi. Lakin başta Müslümanlar olmak üzere her yaştan, her meslekten ve her kimlikten insanların desteğiyle değişiklik karşıtı büyük bir protesto dalgası ortaya çıktı. Ülke geneline yayılan bu protestolar, şimdilik BJP yönetimine geri adım attırmış gibi görünse de Modi’nin ekibi başta ülke genelinde kurulması öngörülen gözaltı kamplarıyla gerçek duruşunu koruduğu mesajını tabanına vermek istiyor."
"Dünyadaki tüm Hindular, Hindistan'ın doğal vatandaşı" söylemi
Aralıktaki yasa değişikliğinin ilk olmadığına dikkat çeken Ünlü, şöyle devam etti:
"Bu değişiklik, BJP’nin Vatandaşlık Yasası üzerinde yaptığı ilk değişiklik değil aslında. 2014 yılında Modi yönetimi iktidara gelir gelmez ilk icraatlarından biri olarak yasayı değiştirmiş ve tüm dünyadaki Hinduları, Hindistan’ın doğal vatandaşı ilan etmişti. Vatandaşlık tartışmalarında Hindu olmayı merkeze alan bu değişiklik, ötekileştirme boyutu olmamasından dolayı bu kadar eleştirilmemişti. Ancak bu defaki ötekileştirmenin de ötesinde fiziksel alandan atma motivasyonunu bünyesinde barındırıyor. Bu kapsamda son yapılan değişiklik, komşu coğrafyalarda yaşayan ve zulüm gören azınlıkların Hindistan vatandaşlığına kabul edilmesini içeriyor. Burada değişikliğin tartışma doğuran kısmı ise Müslümanların düzenlemede hariç tutulmasıdır. BJP yönetiminin Müslümanları düzenlemenin dışında bırakmasıyla ülkede ilk defa vatandaşlık kabullerine bir dini kriter getirildiği tartışılıyor. Yani Müslüman olanlar artık Hindistan’da vatandaşlığa kabul edilmeyecekler. Bu da BJP’nin Hindutva gündemiyle birebir örtüşüyor."
"NRC ülke çapında uygulanırsa milyonlarca insan vatansız kalabilir"
"Ulusal Vatandaşlık Kaydı’nın hedefi, yasa dışı göçmenlerin tanımlanarak sınır dışı edilmeleri için Hindistan'ın tüm yasal vatandaşlarını belgelemektir. Yani kayıtlarda ismi görünmeyen Hindistanlıların, bir anda vatansız kalabilmeleriyle ilgilidir. Bunun pilot uygulaması geçtiğimiz yıl sadece Assam’da yapıldı ve 1,9 milyon insanın vatansız kaldığı tüm dünya gündemine bomba gibi düştü. Hindistan tarihi boyunca çok sayıda savaş ve göçlerle karşı karşıya kalmış bir ülke. Çok sayıda göçmenin ülkeye sonradan gelmesi kadar normal bir durum yokken, söz konusu Vatandaşlık Kaydı düzenlemesinin ülke genelinde uygulamaya konulduğunda ise milyonlarca insanın vatansız kalabilme durumu ortaya çıkabilecektir. Zaten protestolar da bunun için ortaya çıktı."
"Amaç, Hindu oy tabanını konsolide etmek"
"Hindistan’da yasa dışı göçmenler sorunu oldukça tarihsel bir sorun. Siyaset de başta Hindu milliyetçileri olmak üzere her fırsatta bu sorunu sömürmüştür. Ancak neden şimdi sorusunun en kısa vadeli cevabı, BJP’nin Hindu oy tabanını konsolide etmek ve yaklaşan Batı Bengal seçimleriyle ilgili yorumlanıyor.
BJP’nin temel sosyal taban politikası, Hindu milliyetçiliği üzerinden Hindu oylarını mobilize etmeye dayalı ilerliyor. Yerine göre ise kast siyaseti üzerinden stratejik rötuşlarda bulunabiliyor. İlk yıllarında kalkınmacı bir gündemle halka seslendiyse de artık temel stratejisi kutuplaşma ve ötekileştirme üzerinden mevcut kimliksel fay hatlarını gererek Hindu oyları kendisinde birleştirmek üzerine kuruludur.
Bu açıdan yasa dışı göçmenler konusu, ülke geneli protestolara sahne olduysa da BJP’nin kısa vadede Hindu tabanını konsolide etme açısından arzu ettiği mühendisliğe katkı sağladığı söylenebilir. Batı Bengal seçimleri ile ilgili ise BJP son 1 yıl içerisinde Racastan, Madya Pradeş, Çatisgarh, Maharaştra, Carkhand ve son olarak da Delhi'yi kaybetti.
Bu açıdan, bir eyalet seçimini daha kaybetmeye tahammülü yok. Batı Bengal ise hem meclislere gönderdiği vekil sayısı hem de ülke siyasetindeki konumu itibarıyla oldukça stratejik bir eyalet. Yasa dışı göçmen konusunun en fazla tartışıldığı eyaletlerin başında ise Assam ile birlikte geliyor.
Nitekim şu an Batı Bengal Başbakanı olan Mamata Banerjee, sadece Vatandaşlık Kaydı meselesine değil, Vatandaşlık Yasası Değişikliği’ne en büyük tepki veren siyasilerin başında. Söz konusu düzenlemelerin ülkede bir iç savaş çıkaracağını da yine Mamata dile getirmişti.
Bu açıdan Vatandaşlık Kaydı tartışmaları şu an Batı Bengal seçimleri öncesinde, seçimlerin temel dinamiği ve sosyolojik yarılmanın temel enstrümanı haline gelmiş durumda. BJP’nin ise Batı Bengal seçimlerini kazanmak için tüm ülkeyi karıştırdığı tartışılıyor."
İbn Haldun Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Özay ise vatandaşlık yasasının 2 eksende ele alınması gerektiğini düşünüyor.
Yasayı TRT Haber için değerlendiren Özay, BJP'nin Rashtriya Swayamsevak Sangh (RSS) ile bağlantısının önemine şu ifadelerle değiniyor:
"Vatandaşlık Yasası’nda değişikliği iki ana eksende ele almakta fayda var. Birincisi, 2014 yılında iktidara gelen ve 2019 yılının mayıs ayındaki seçimlerle iktidarını yineleyen Hindistan Halk Partisi (Bharatiya Janata Party-BJP) hükümetinin ideolojik yapısıyla bağlantılıdır.
Burada üzerinde durulması gereken husus, hiç kuşku yok ki BJP’nin siyasi ve ideolojik olarak federal düzeyde ittifak kurduğu ve bir anlamda onunla ayrılmaz bir bütün teşkil eden aşırı Hindu milliyetçiliğini temsil eden Ulusal Gönüllüler Birliğinin (Rashtriya Swayamsevak Sangh-RSS) varlığıdır."
Seküler temellerden Hindu devlet idealine doğru
"Çeşitli yerel partilerle ittifaklarla 18 eyalette yönetimde söz sahibi olan BJP’nin genel politikasının çok etnikli, çok dinli toplumsal yapısı ile seküler temeller üzerine oturan ulusal anayasasına muhalif olarak bir Hindu devlet idealini gerçekleştirme politikası izlediğini söyleyebiliriz.
İkincisi ise 2016 yılında ülkenin kuzeydoğusundaki Assam eyaletinde yapılacak yerel seçim öncesinde bölgede önemli bir demografik gücü oluşturan Müslüman nüfusa karşı Hindu kökenli seçmene verilen bir vaadin sonucudur.
BJP ve onun temellerini oluşturan RSS’in ülke siyasal yaşamında özellikle 60 yıl gibi uzun bir süre egemen olan ve hükümetler kuran Kongre Partisinde yaşanan sorunlar nedeniyle ulusal siyasette öne çıktığı görülmektedir.
Hindistan siyasetinde BJP’nin siyasi önem kazandığı ve seçmen nezdinde takdir topladığı yılların aynı zamanda küresel olarak da aşırı sağcı milliyetçiliğin ivme kazandığı bir döneme rast gelmesi kayda değer bir durumdur.
Bu hususun bir anlamda, özellikle Batı liberal demokrasilerinin insan hakları, çoğulculuk vb. konularda diğer uluslara yönelik eleştirilerinin azalması ile Hindistan örneğinde görüldüğü üzere aşırı milliyetçi akımların gün yüzüne çıkmasını gizli veya açık teşvik edici bir yönü olduğunu düşünebiliriz."
Dünyada aşırı sağ ivme kazanırken Hindistan’da BJP yükseldi
"Küresel bağlamda ortaya çıkan aşırı sağcı eğilimlerin Hindistan’daki varlığı, hiç kuşku yok ki Kongre Partisi yönetiminin sona erdiği 2010’ların ilk yarısında, zaten bir ölçüde var olan geniş Hindu kesimlerinin taleplerinin güncellenerek ve daha da güçlenerek ortaya çıkmasına yol açmıştır.
BJP’nin siyasi bir hareket olarak cesurca Hindu milliyetçiliği politikalarını gündeme getirmesi ve bunu özellikle ülkenin en büyük azınlık grubunu teşkil eden Müslümanlar karşısında yapmasının küresel İslam karşıtlığıyla da ilintili yönleri bulunmaktadır.
Temelde birbirini besleyen bu durumun, bir anlamda herhangi bir karşıt grubu hedef almaksızın salt Hindu kökenli kitlelerin temel dini-kültürel talepleri şeklinde ortaya çıktığı düşünülebilirse de küresel ortamın ve gelişmelerin bunun bir tür saldırgan politikalar halini almasına neden olacak argümanlara maruz kaldığı da düşünülebilir.
Ancak işin bu yanı bir ihtimal olarak kaydedilmeye değer olsa da, Müslüman kitlelerin yerel, bölgesel ve ulusal bazda sahip oldukları yapılanmaların Hindu kitleler ve bunların temsilciliği olarak ortaya çıkan BJP tarafından tehdit olarak algılanması, zamanla ortaya çıkan BJP politikalarının da hedefine Müslümanların konulmuş olduğu algısını oluşturmaya katkı yapmaktadır."
"Anayasaya aykırı"
Özay, yeni yasayla beraber belli kitlelere dini kriterlere bağlı olarak vatandaşlık yolunun açılmasının, seküler ilkelere dayalı anayasayla çeliştiğine dikkat çekiyor.
"Din temelli vatandaşlık şartı, ülkenin seküler anayasasında yer alan eşitlik ilkesine aykırı. Aralık ayından itibaren başlayan, her ne kadar etkisi giderek azalmış olsa da ortaya konulan toplumsal tepkinin temelinde bu unsur yatmaktadır.
Gösterilerde, sadece mağdur olan veya gelecekte mağduriyet yaşayacağı ihtimali bulunan Müslüman kitleler değil, farklı din ve etnik ve kast kökenine sahip kitlelerin de aynı nedenlerle meydanları doldurmaları aslında BJP hükümetinin büyük bir yanlış uygulamaya imza attığını kanıtlamaktadır.
Vatandaşlık Yasası’nda yapılan değişiklik, din temelli ve Müslümanları dışlayıcı madde içermesi nedeniyle anayasa ile temelde farklılaşmaktadır. Bu durum, bugün için sadece Assam eyaletindeki Müslümanların önüne çıkarılan bir engel olurken, yasanın ülke genelinde uygulanması ihtimali dikkate alındığında önemli bir toplumsal tepki ve kargaşanın yaşanmasına neden olacak potansiyeli içinde taşımaktadır."
"En büyük zararı Müslümanlar görüyor"
Pakistan Dayanışma Platformu Başkanı Dr. Nedim Çavdari de Modi politikalarının en büyük mağdurunun Müslümanlar olduğuna dikkat çekiyor.
Vatandaşlık yasasının etkilerini konuştuğumuz Çavdari, Modi’nin çok sayıda kanun değişikliği yaparak ülkeyi bir Hindu devletine dönüştürmek istediğini anlattı.
"2014’ten bu yana iktidarda olan Modi hükümeti, Hindutva fikirlerini benimseyen RSS’in politikalarını uyguluyor. BJP hükümeti ülkede birçok kanunu değiştirmek istiyor. Mevcut olan seküler rejimin yerine Hindu bir rejimi kurmayı amaçlıyor.
Burada en büyük zararı da Müslümanlar görüyor. Hinduların bugün açık bir şekilde söylediği şey; Hindistan, Hinduların bir devletidir ve burada Müslüman ve diğer dinden olanlar, Hindu kültürüyle beraber yaşamak zorundalar.”
Hindistan’da çok sayıda din ve kültürün bir arada yaşadığının altını çizen Çavdari, tüm ülkeyi tek tip sistemle yönetmenin mümkün olamadığını ifade etti.
"Hindistan’da yüzlerce değişik din vardır. Yüzlerce kültürü içinde barındırıyor. Çok büyük bir memleket; 6 kıta deniyor ona zaten, 1,3 milyar nüfusu var. Bunları bu yasa ile götürmek çok zor bir şey."
Assam’daki Ulusal Vatandaşlık Sicilleri uygulamasına da değinen Çavdari, sonucun BJP’nin istediği şekilde çıkmadığında uygulamaya verdikleri desteği geri çekmeye çalıştığını vurguladı.
"1,9 milyon insan şu an orada vatansız sayıldı. Bunun 1 milyonu Müslüman. Ancak kalan kısmı Hindular. Böyle bir şey ortaya çıkınca çark edip ek bir yasa çıkarmak zorunda kaldılar. Hindu kitlesini koruma altına aldılar."
"Kadınlar mağdur"
Assam eyaletinde düzensiz göçmen olduğu tespit edilenlerin toplama kamplarına götürüldüğünü belirten Çavdari, bu insanların orada yıllarca tutulduğunu söyledi.
“Bu sefer bunlar için kamplar kurmuş, binlerce insan kamplara alınmış durumda. Bunların çoğu da kadın çünkü evrak kayıt işleminde erkekler nispeten daha avantajlı.”
"Milyonlarca kişi vatansız kalabilir"
"Hindistan halkı gerçekten vatandaşlık yasası uygulanırsa ortaya çok büyük bir rakam çıkacak. Sadece Assam’da 2 milyon çıkıyorsa ki yaklaşık 35 milyon civarında bir nüfusu var, tüm eyaletlerde uygulanırsa çok ciddi büyük bir rakam çıkacak.
Elinde vatandaşlık olsa bile eğer babasının, dedesinin evrakını ibraz edemiyorsa yine vatansız sayılacak. Assam’daki olayda bu ortaya çıktı. 1 milyon Müslüman etkilendi ve 1 milyon civarında Hindu da etkilendi. Ama Hindistan hemen ek bir madde çıkararak bir kapı açtı, onların tekrar vatandaşlık alabilmeleri için… Orada bütün ülkede uygulanırsa yine Hinduları veya Hristiyanları aklamak için bu kapıyı açacak Müslümanlar için ise bu kapı kapalı."
"Müslümanların oy haklarını ellerinden almak istiyorlar"
Çavdari, BJP’nin amacının Müslümanların oy hakkını engellemek olduğuna da işaret etti.
"Aslında BJP hükümeti, Modi hükümeti şöyle bir şey getirmeye çalışıyor: Madem Müslümanlar 200 milyondan daha fazla… Çünkü Hindulardan sonra en büyük kitle orada hala Müslümanlar. Bu (yasa) bunların yasal haklarını ellerinden almak için yapılıyor (istenen o ki). Ya bunlar Pakistan’a gitsinler, burada kalırlarsa burası Hindu bir devlettir. Hinduların hakları başka, sizin haklarınız başka. Asıl mesele; oy kullanma haklarını, seçimleri etkileme haklarını ortadan kaldırmaya çalışıyorlar."
Protestolara karşı orantısız güç kullanımı
Yasanın parlamentodan geçmesinden sonra ülkenin birçok eyaletinde büyük protestolar düzenlendi.
Gösterilerde, protestocularla polis arasındaki çatışmalarda en az 30 kişi hayatını kaybetti.
Güvenlik güçleri binlerce eylemciyi gözaltına aldı. Ülke genelinde internete erişim kısıtlandı.
Bazı video kayıtları, polisin gerçek mermi kullandığı, Müslüman mahallelerinde baskın düzenledikleri evleri tahrip ettiği ve çocuklara şiddet uyguladığını ortaya koydu.