Antakya’nın Yeşilpınar Belediyesi’nde “Barışa Çığlık” adı altında 25-26 Ağustos tarihlerinde yapılan festival birçok tartışmayı beraberinde getireceğe benziyor. Baas’ın tanklarından, binaları insanların üstüne yıkan uçaklarından, vahşi cinayetlere ve tecavüzlere imza atan Şebbihalarından kaçan kadın, çocuk, yaralı ve çaresiz erkeklere yardım eli uzatılacak yerde düşmanca davranma çağrısının yapıldığı bu etkinlik faşistliğin ideolojisinin olmadığını bir kez daha gözler önüne serdi.
Etkinlikte çok sayıda isim vardı; her birinin konuşmasında o kadar utanç verici ifadeler vardı ki, alın birini vurun ötekine…
Bu noktada etkinlik adına vicdansız bir çağrıda bulunan festivalin sunucusunun Türk Solu dergisinin kafatasçı manşetlerini anımsatan sözleri, kendilerine “devrimci” payesi biçenlerin ezilmiş, zulme uğramış Müslümanlar karşısında nasıl zalimleştiklerini aşikâr etti. Köyleri yakılıp boşaltıldığı için sefalet halinde büyükşehirlere göç etmek zorunda kalan Kürt halkına “ev, iş, kız vermeyin” kampanyalarına neredeyse rahmet okutan söylemler tabi ki sadece sunucuyla sınırlı kalmayıp kendilerini bir de sosyalist aydın ve sanatçı olarak nitelendiren konuşmacıların önemli bir kısmından sadır oldu. Mazlum Suriye halkına karşı besledikleri bu düşmanlık kendilerinin olsa olsa nasyonal-sosyalist bir güruh olarak anılmaları gerektiğinin göstergesiydi.
Antakya'daki etkinliğin sunumunu iki gün boyunca Hilmi Yarayıcı yaptı. Kendisi Grup Yorum'un eski elemanlarından ve en etkili solistlerinden biriydi. Gruptan ayrıldıktan sonra da mütevazı kişiliğiyle temayüz etmişti. Daha sonra grupla bazı sorunlar yaşadı.
Geçtiğimiz milletvekili seçimlerinde CHP'den Hatay milletvekili adayı olarak karşımıza çıktı. Bir dönem konserleri yasaklandığı ve Ortaköy’deki çalışma mekânları kapatıldığı için CHP binasını işgal eden Grup Yorum'un solistliğini yapan Yarayıcı, CHP saflarına katılacaktı ki, 6. sıradan aday gösterilince istifa etmek durumunda kaldı. Hoş, istifasını Mehmet Haberal, İlhan Cihaner gibi isimlerin CHP’den aday olmasını kabullenememe olarak izah etmişti ama ne hikmetse bu isimlerin adaylığı çok önceden belli olmasına rağmen istifa etmek için kazanmasının mümkün olmadığı bir sıradan aday olduğunun ilan edildiği zamanı beklemişti.
Şimdi Yeşilpınar Belediyesinin düzenlediği etkinlikteki performansı bir sonraki seçimlere yatırım mı bilinmez; belki de CHP, Baas propagandasındaki bu cevvaliyeti sebebiyle bu sefer onu ilk üç sırada aday gösterir. Ancak bilinen bir şey var ki; insanlık, vicdan, merhamet, onur adına ne varsa Suriye sınavında Hilmi Yarayıcı -tıpkı eski grubu Yorum gibi- hepsini soyunup terk etmiştir. Daha önce yollarını tamamen ayırdığı Grup Yorum’la Baas ittifakında yeniden buluşmuş; kim bilir Şam’da Esed taraftarlarına konser verme özlemiyle yanıp tutuşan eski grubuyla birlikte aynı sahneyi paylaşmanın heyecanını yaşamaya başlamıştır.
“Ya Sev Ya Terk Et”e Taş Çıkartacak Bir Çağrı
Etkinlikte halk karşıtı eylemleriyle maruf Halkevleri temsilcisini sunarken “barınma hakkı” uğruna verdikleri mücadeleden bahseden Yarayıcı'nın sözü Suriyeli mültecilere getirip “Ne olur evlerinizi kiralamayın!” diye adeta kendisini dinleyenlere yalvarması karşısında insanın utanç duymaması mümkün değil.
“Söz bitti!” diyor Hilmi Yarayıcı, tıpkı bir Yorum şarkısında seslendirdiği; “Söz eylemini bitirdi, silahın eylemidir şimdi…” şeklinde devam eden şarkıda olduğu gibi… “Evet, sevgili Antakyalılar söz bitti; artık bir şeyler yapmak zorundayız! Muhtarlar, emlakçılar, ev sahipleri! Sakın ha, sakın evlerinizi bunlara kiralamayın, yarın öbür gün size döner bunlar!...”
Öyle ki, Yarayıcı, “Ahiretinizi az bir pahaya satmayın.” ayetine gönderme yapar gibi “Üç kuruşluk kazanç için; birazcık para kazanacağım diye…” şeklinde duygusal ajitasyon sosu katarak uyarılarına devam ediyor ve herkesi fiilî eyleme çağırıyor.
İşte utancın belgesi… İşte insanlığın yitirildiği an… Dünyanın en muhtaç, en çaresiz insanları olan mültecilere ideolojik körlük ve sol-faşist bağnazlıkla “terörist” muamelesi yapmak ve onların “barınma” hakkını engellemeye çalışmak nasıl nitelendirilebilir ki? “Uykularında ecelsiz ölüp giden” minik yavruları katliama terk etmek miydi meğer “sevdayı kuşanmak”?
Bu arada Ergenekon davasından bir süre tutuklu bulunan ve Yargıtay’da ayarlanan bir düzenlemeyle tahliye edilen İlhan Cihaner’in de aynı ortamda bulunup benzer vurgularda bulunması Hilmi Yarayıcı’nın adaylıktan çekilmesi hakkında bir fikir veriyor olmalı. Cihaner de Antakya’da gördüğü manzarayı “işgal” ifadesiyle nitelendiriyor ve ne Arapça ne Türkçe konuşan lejyonerlerin Antakya’yı doldurduğuna dikkat çekerek bunlara ev kiralanmaması gerektiğini öğütlüyor; ayrıca yaşandığı iddia edilen kimi olaylarla ilgili hukuki yollara başvurmayı öğretiyordu konuşmasında. Aynı konuda Hilmi Yarayıcı’yla adeta paslaşmaları öteden beri dile getirilen sol-Ergenekon ilişkisinin etkinlikteki bir yansıması olsa gerekti…
Kuş Dedi ki: Ne Olur Saklayın Beni!
Baas-Esed cuntasının katliamlarından kurtulup da Türkiye’ye ulaşabilen çocuk, kadın ve yaşlıların ağırlıkta olduğu Suriyeli mültecilerin İslami kimliklerinden ötürü lanetlendiği ırkçı-faşist festivalde Arapça “Asfur” şarkısını okumuşlar bir de utanmadan… Hani şu komşu evinin kafes zulmünden kaçıp başka bir eve sığınan “kuş”un hikâyesini anlatan şarkı… Sığınacak yer arayan yaralı kuşlar için zalimleşenler seçip söyledikleri şarkılarda nasıl bir hezeyan sergileyerek komikleştiklerinin farkına dahi varamazlar ki!
Ama haksızlık da etmeyelim… Belki de o şarkıyı “emperyalizme karşı dimdik duran” Esed için söylemişlerdir. “Dum maytu'a kalbi sar yitwacca’ ‘ala cruhatu” diyerek kalplerinin yaralı “kuş”a nasıl acıdığını ifade ederken belki “aslan”ın aldığı yaraları kast ediyorlar. Kim bilir belki nasip de olur kendilerine; bir gün leş yiyici “aslan” kaçtığında saklarlar onu yaralı kuşlardan ve mazlum çocuklardan esirgedikleri evlerinde; hem de hiçbir kira bedeli almadan… Bu “onur” onlara yetecektir; hem bu dünyada hem de “Ölümden öte ne var!” diye cesaret satmaya kalktıkları öte cihanda!