Hiçbir film, gerçeği kadar korkutucu değildir!

Ali İhsan Karahasanoğlu

“Film” ile “gerçek” hiç, bir olur mu? Hiçbir film, gerçeği kadar korkutucu değildir...

Dolayısıyla, gerek İsrail devletinin resmi yetkilileri, gerekse bizim içimizdeki İsrailciler ne derlerse desinler, TRT’de yayınlanan “Ayrılış” dizisindeki görüntüler de, gerçeği kadar korkutucu değildir..

Nasıl olsun ki?

Her filmi izlediğinizde, aklınızın bir köşesinde, “Bu bir senaryo.. Bu bir film. Gördüğümüz sahneler gerçek değil” çekincesi durur..

Filmde ne kadar dramatik görüntüler olsa da, içinizden bir ses yine de sizi rahatlatır: “Bu bir film. Bu görüntü aslında yaşanmadı..”

Evet, film seyrederken, hep bu hatırlatmayı kendimize yapar, ne kadar üzülsek de, yine kendimize bir sevinç kapısı aralarız: “Bu bir film. Gerçek değil!”

Ya İsrail’in yıllardır Filistin’de sergilediği sahneler? Onlar için de, içimizden bir ses “Bunlar gerçek değil” diye, bir sevinç pırıltısı verebiliyor mu bize?

Aklımızın bir köşesinde, kendimizi avutabileceğimiz bir çekince bulabiliyor muyuz: “Bu yaşanmış bir olay değil ki!”

Hayır!..

İsrail’in bize yıllardır seyrettirdiği görüntüler, tamamıyla gerçek.. Filmleri bile aratmayacak kadar ağır ve bir o kadar da gerçek görüntüler onlar!

O görüntüler, film değil. Bir film senaryosu hiç değil.

O görüntüler; küçük çocukların bidonların arkasına saklandığı, buna rağmen kurşunlarla öldürüldüğü görüntüler.. Onlar bir filmden alınmış görüntüler değil..

Bir insan hakları savunucusunun, tank paletleri altında ezilerek can vermesi, bir film senaryosu gereği çekilmiş görüntüler değil...

Filistin’deki El Vefa hastanesine atılan bombalar, bir dehşet filminin görüntüleri değil..

BM, Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Kurumu’na ait okulu vuran bombalar..

Ambulanslara dahi açılan ateşler!..

Tekerlekli sandalyedeki felçli Şeyh Yasin’in, namaz çıkışında füze ile vurulması..

Bunların hiçbirisi, bir filmden alınan görüntüler değil.

Bunların hepsi gerçek..

Bunlar gerçek iken, bunlar tüm dünya insanlarının gözleri önünde yaşanan gerçek sahneler iken, bir dizi filmde yer alan görüntülerin İsrail’i bu kadar kızdırmasını anlamak mümkün değil.

Filmdeki görüntülerden rahatsız oluyorsanız, o görüntülerin gerçeklerinin yaşanmasına niye izin veriyorsunuz?..

Siz gerçeğini sergileyeceksiniz, ama başkaları onun filmini bile yapamayacak!

Nasıl bir istek bu?

Daha dün, BirleşmişMilletler İnsan Hakları Konseyi, 2008 Aralık-2009 Ocak aylarında, tüm dünyanın gözü önünde yaşanan Filistin’deki katliamı; “savaş suçu” ilan etti. Bu karar, o katliamın sorumlusu İsrail devlet yetkililerinin, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargılanmasını gerektirecek ilk adımların da atılmasını sağladı..

Ama bu kararı bile görmezden gelen İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gabby Levy, dün Dışişleri Bakanlığı’na geldi.. Her ne kadar nezaket ziyareti açıklaması yapsa da, sebebin TRT’deki Ayrılık dizisi olduğu gayet netti..

Oysa biz, o büyükelçiyi, dizi filmler için değil, gerçek görüntülerin yayınlandığı günlerde görmek isterdik.

Çıkıp kamuoyunun önüne, o görüntüleri nasıl izah ettiklerini bilmek isterdik.

O gerçek görüntüler yayınlandığında, basın mensuplarının karşısına geçmeyen büyükelçi, şimdi Dışişleri Bakanlığı’nda Ortadoğu Dairesi Genel Müdürü’nü ziyaretten sonra, basın mensuplarına demeç veriyor: “Bu görüşme fırsatıyla İsrail halkı ve askerlerini şeytanî bir biçimde gösteren TRT 1’deki dizi nedeniyle İsrail hükümeti ve İsrail halkının duyduğu hayâl kırıklığı ve endişeyi ifade ettim...”

Boşverin dizi filmdeki görüntüleri bay Levy. Sonuçta o bir film.. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz.. Ama bir film!

Siz o filmdeki görüntüleri boşverin, o filmi aratmayacak kadar vahşi görüntülerin yaşandığı Gazze katliamı ile ilgili, bizim hayâl kırıklığımız hakkında bir şeyler söyleyin..

Siz, filmden duyduğunuz endişeyi anlatacağınıza, yüzlerce çocuğun öldüğü daha 1 yılını doldurmamış katliamın bize yaşattığı endişeyi tamir edecek şeyler söyleyin..

Söyleyebilecekseniz eğer..

VAKİT