Hiç Olmazsa Mülteci Çocuklardan Uzak Durun

Gurbete düşmüş bir çocuğa bile düşmanca bakılmasına neden olan provokasyonların, yalanların, rivayetlerin ardı arkası kesilmeden sürüyor.

Melih Altınok, Diyarbakır’da Suriyeli bir mülteci çocukla ilgili yaşadığı bir hadise üzerinden yapılan dezenformasyonları ve bu dezenformasyonların doğurduğu vicdansızlığı oldukça net bir şekilde ifade etmiş:

Hiç olmazsa mülteci çocuklardan uzak durun

Melih Altınok / Türkiye

Cuma akşamı Diyarbakır’da Sanat Sokağına doğru arabayla ilerliyoruz. Kırmızı ışıkta duruyoruz. Şoför tarafına, cama boyu ancak yeten bir çocuk yanaşıyor.

5 yaşında var yok. Kabak kafalı, bal rengi gözlü, mahzun bir çocuk. Usulca bir şeyler mırıldanıyor ama anlamıyorum.

Cüzdanımdan para çıkartıp, çocuğa vermesi için arabayı süren Diyarbakırlı arkadaşıma uzatıyorum.

“Suriyeli…” diye söyleniyor, sinirle.

“Eeee…” diyorum.

“Boş ver hocam” diyor, “bunların babaları Rojava’da Kürtleri kesiyor!..”

Çocuk konuştuklarımızı dinliyor ama “İnşallah Türkçe bilmiyordur” diyorum. Parayı alıp gecenin karanlığında kayboluyor çocuk; kim bilir hangi parka doğru…

Gece boyunca Diyarbakırlı arkadaşımızla tartışıyoruz. Çünkü tanıdığımız, bildiğimiz, insaniyetli bir demokrat kendisi. Bu insafsız, nefret dolu sözler onun ağzına uymuyor. Bereket gece sonunda anlaşıyoruz; kendine geliyor.

Ama son dönemdeki manipülasyonlarla içindeki canavar uyanan insanları bire bir markaja alıp “özüne” döndürmek mümkün değil ne yazık ki. Üstüne üstlük, gurbete düşmüş bir çocuğa bile düşmanca bakılmasına neden olan provokasyonların, yalanların, rivayetlerin ardı arkası kesilmeden sürüyor.

Dün bunların en kışkırtıcılarından birini internette okudum. Antakya gazetesi isimli internet sitesi, “Antakya’da Köprübaşı’nda iki Suriyeli bir Türk’ün boğazını keserek öldürdü. Açıklama yapacak mısınız” başlıklı haberini manşetten görmüştü. 

Haberde, CHP Milletvekili M.Ali Ediboğlu’nun konuyu meclise taşıdığı ve olayın kamuoyundan gizlendiğini öne sürdüğü belirtiliyordu.

İddia ürkütücüydü. Aradım taradım ancak olayla ilgili internette hiç bilgiye ulaşamadım.

Hemen Hatay Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Cinayet Bürosu’nu aradım. Nöbetçi memur anlattıklarımı dinleyince şaşırdı: “Takdir edersiniz ki böyle büyük bir olay olsa haberimiz olurdu. Kimseden böyle bir başvuru yok. Nerden çıktı bu?”

Polisin açıklamasıyla yetinmedim. Adı geçen kişi taksici olduğu için Antakya Şoförler ve Otomobilciler Odası’nı aradım. Oradan da aynı tepkiyi aldım: “Böyle bir olay olsa, bir üyemizin başına bir şey gelse haberimiz olmaz mı yahu? Duymadık bile.”

Bölgedeki kaynaklarım da olayı duymadıklarını söylediler.

Peki, nasıl olur da bir kentin göbeğinde bir taksicinin boğazı kesilir de bunun haberi yapılmazdı, duyulmazdı? Polisin, meslek odasının, ahalinin nasıl haberi olmazdı? 

Olacak iş mi? Nerede var denilen bu görgü tanıkları? Sözü edilen kişinin yakınları nerede?

Söz konusu iddiaları dün Twitter’da daha ziyade afişe olan provokasyonlarıyla meşhur bir gazeteci de retweet etti. Zaten ben de pek çok kişi gibi bunun üzerine mevzudan haberdar oldum. Oysa bu gazetecimiz, daha geçtiğimiz günlerde Hatay’da hayatını kaybeden Ahmet Atakan ile ilgili yazısında “daha polis açıklamadan olayla ilgili kanaate varanları” eleştirip itidal tavsiye ediyor ve “siz nesiniz” diyordu.

Peki, kazan gibi kaynayan bir bölgede tehlikeli sonuçlara yol açacak böyle ciddi bir iddiayı teyit etmeden hükme varan zat-ı şahaneleri “ne oluyor?”

Olayın takipçisi olacağız, provokatörlerin de.

 

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!