Gökhan Özcan / Yeni Şafak
Eleğin altı ve üstü
Belli ki her zamankinden daha ayırt edici bir imtihandan geçiyoruz; Allah insanlık eleğinin üstünde kimler kalacak, kimler aşağıya düşecek, bunu aşikar kılıyor. Buradan ne çıkacağını hâşâ bilmediğinden değil, mahşer kurulduğunda herkesin önüne karnesini koymak için... Herkesin insanlık derecesi ayan beyan ortaya çıksın, yapıp ettikleri lehinde-aleyhinde kişinin şahidi olsun diye...
Bize çok acı, çok kahredici gelen bütün bu hadiseler, yüreğimizin dayanmadığı bütün bu görüntüler, Allah-u âlem şunca yıllık sabrın ve dirayetin bir hasılası olarak Gazze’nin mübarek insanlarını nimetlendirmek için... Sanki cennetin bir köşesine yeniden inşa ediliyor, burada ev ev, okul okul, hastane hastane, can can yıkılan Gazze şehri... İçindeki yiğit, izzet sahibi, imanına sadık canlarla birlikte...
Bizim durumumuzsa pek o kadar parlak değil... İmanın en zayıf yerine tutunmaya çalışıyoruz kalbimizdeki buğzlarla. Yine Allah-u âlem, yine rahmetinin bir tecellisi olarak, acziyetimizi yüzümüze bir tokat gibi vuruyor yüce Yaradan. Bu noktaya nasıl geldiğimizi, kötülük bu kadar palazlanıp büyürken, zalimler bu kadar güçlenirken neden düşmanın silahıyla silahlanmayıp zamanı boşa geçirdiğimizi düşünelim, muhakememizi yapabilelim diye... Bunu yapabilirsek, belki bizim için bile bir nimete dönüşebilir bu kahırlı süreç.
Yapabilir miyiz peki?
Geçmişten bugüne yapmayı eksik bıraktıklarımızı tamamlayacak, yanlış yaptıklarımızı doğrultacak, idrakinde olmadıklarımızı düşünebilecek, yani şu yarı uyku halinden çıkarak uyanabilecek miyiz? Gazze’de asıl dövülenin, asıl ezilenin, asıl itilip kakılanın biz olduğumuzu görebilecek miyiz bu toz duman ortadan kalktığında?
Sayısız video izledik bu süreçte. Terörist israil’in, katil netanyahu’nun ve siyonist yönetimin görülmemiş zulmünü, bilinen bütün insani hadleri çiğneyişini... israil’in cani askerlerinin nasıl kibirle azgınlaştığını, hem de gülerek, dans ederek nasıl çoluk çocuğun canına kıyabildiğini... Bütün bu videolarda bir tek Gazzeli görmedik ama, davasından dönen, zalime karşı pes eden, istikametini yitiren... Onlar her halükarda kazandılar. Hepimiz şahidiz, zalimin zulmünü yüzüne haykırdılar, uğradıkları görülmemiş saldırganlığa karşı metanetlerini ve imanlarını asla yitirmediler, dimdik ayakta durdular, çok güzel Müslümanlar oldular ve o Müslüman duruşlarıyla bütün insanlığı kendilerine hayran bıraktılar.
Ama bir yandan da bizi çıplak bıraktılar, mazeretsiz ve bahanesiz bıraktılar. Bugüne kadar yapıp ettiklerimiz o eleğin üstünde kalmamıza belli ki yetmeyecek artık. O çocukları kurtaramadık, buz gibi soğukta üşüyen çocukları şefkat elimizi uzatıp ısıtamadık, zalimin insanlık dışı, alçakça uygulamalarının karşısına kendi insanlığımızı çıkaramadık. Bunun bir diyeti varsa, bunu ödeyeceğiz. Hepimiz borçluyuz artık, hiçbir bahanemiz yok. Bu devirde ne kadar yiğitçe, ne kadar adamca, mertçe, ne kadar dosdoğru Müslüman olunabildiğini canlarını vererek gösterdi Gazzeliler... Onların haykırışları yaşadığımız sürece zihnimizde yankılanıp duracak, durmalı... Bu sesleri bugün de duyamayanlarla, bu insanlık katline arkasını dönenlerle vakit tüketmeyi bırakalım, yoksa bizi de eleğin altına çekecekler. Kendimize gelelim artık, nasıl güçlü olunacaksa yollarını bulalım. Bulalım ki hiç kimse bu ümmetin çocuklarına bir daha bu zulümleri yapmaya cesaret edemesin!