Heykelleri Yarıştırıp İnsanları Savaştıran Ulusalcılık

KENAN ALPAY

Bu heykellerin sanatla, estetik kaygıyla veya toplumsal ihtiyaçlarla herhangi bir alakası yok. Pozitivizme yaslanan bütün modern ideolojilerde olduğu gibi anıt heykeller, Türkiye’de de Kemalizm vesilesiyle siyasal otoritenin önemli bir güç gösterisi olarak yaygınlaştırıldı.

Anıt heykeller resmi ideolojinin somut ve çatık kaşlı görseli olarak siyasi otoritenin halka karşı sürdürdüğü tahakkümü temsil etmekteler. İlaveten devlet sınıfları tarafından heykele ve heykelin temsil ettiği ‘şahsı manevi’ye karşı birey ve toplumun duygu dünyasına hem saygı ve sadakati hem de şükür ve borçluluk duygusunu kazımak üzere törenlerden müteşekkil bir siyasal hayat inşa ediliyor.

Bizim Ulusumuz, Bizim Heykellerimiz

Türkiye’de kişi başına kaç tane Mustafa Kemal heykeli düşüyor acaba? Büstler ve resimler için bu oran kaçtır sizce? Heykeller için harcanan malzeme ve emek ücretinin toplamı hesap edilebilir mi acaba? AB ve ABD’deki standartlarla kıyas yaparsak neredeyiz peki? Bundan daha önemlisi bu heykelleri tazim etmek maksadıyla milyonlarca insanın bir asırdır altında kaldığı psikolojik ve siyasi yükün telafisi nasıl olacak?

Niçin bir kez daha heykel tartışmasına döndüğümüz belli. Türk ulusalcılığının bütün sapkın davranışlarını kopya eden Kürt ulusalcılığında şimdi de heykel aşkı depreşiverdi de ondan. Diyarbakır Lice’ye bağlı Yolçatı köyünde “PKK Şehitliği”ne dikilen Mahsum Korkmaz heykeli etrafında dönen tartışmalar sadece Kürt sorunu için yürütülen barış sürecinin ne kadar kırılgan olduğunun göstergesi değil. Klasik ajitasyonlardan öteye PKK-BDP nezdinde siyasi süreci zehirlemek, barış sürecini sabote etmek üzere tıpkı Türk ulusalcıları gibi doğrudan toplumsal çatışmayı temin edecek provokasyonlara sarılmak adet olmuş.

Bizim gibilerin aklı ermiyor demek ki. Heykel dikip Türk-Kürt ulusalcılıklarını gıdıklamak, değişik yerlerde defnedilmiş 300’e yakın PKKlının cenazelerini getirip ‘şehitlik’ imar etmek, üstelik bunlara seküler bir kutsiyet ve dokunulmazlık atfetmek çok heyecan verici bir siyasal açılım olmalı. İlave bir tuhaflık da şu: Bütün bir ülke ve toplumu heykellerin gölgesinde yaşamaya mecbur tutan Türk-Kürt ulusalcı kadroları karşılıklı olarak birbirlerini “heykeli niye şimdi diktin?” ve “heykeli şimdi niye yıktınız?” yarışındalar.

Uzun yıllardır “Mustafa Kemal heykellerine yapılan saldırı ve saygısızlıklar” masalı dinlemiş bir topluma şimdilerde “Mahsum Korkmaz’ın heykeline karşı yapılmış saygısızlık ve saldırı” masalları okumak gibi bir ahmaklık duruyor karşımızda. Defalarca görüldüğü üzere ulusalcılık ideolojisine bağlı kadrolar ne kadar zeki ve tecrübeli olursa olsun önüne düştüğü toplumu işte böylesine sapkın ve şaşkın gündemlere angaje ediyor.

Elbette ki heykeli hâkimiyet bölgesine diken askeri-siyasi irade otomatik olarak onun neleri temsil ettiğini de belirlemiş oluyor. Mesela PKK/Halk Savunma Merkez Karargâh Komutanlığı adına yapılan açıklamada birçok şeyin yanı sıra şöyle bir cümle kuruluyor: “Mahsun Korkmaz büstünün indirilerek büstün üzerine askerlerce basılması Kürt halkının onuruna, şerefine, haysiyetine yapılmış büyük bir saldırı ve hakarettir.

‘Atamızın Heykellerine Şirk Koşulamaz’

Önce Kürt halkının bütünü temsil iddialarını tekrarla, sonra da Kürt halkının onur, şeref ve haysiyetini ortaya çıkardığın bir heykelle eşitleyip toplumsal ve tarihsel gerçekliğe karşı açılmış bir savaşı bu defa tersinden ama aynı ahlak dışı yöntemlerle tırmandır. Fetişleştirmek, putlaştırmak, tabulaştırmak, ikonlaştırmak denilen sapmalar mistik kültür kadar modern ideolojilerde de işte bu tür süreçlerle paralelleşerek hayat buluyor. Böylelikle Müslüman Kürt toplumunu seküler Kürt ulusuna tebdil etmek için onun şeref ve haysiyetini bir heykelle eşitleme yolunda atılan adımlar gayet masum hak ve talepler olarak kayda geçirilmiş oluyor.

Ancak meselenin Türk ulusalcılığı tarafında seyreden derin tutarsızlıkların şu tarafına da temas etmekte fayda var. Türk ulusalcıları “kargadan başka kuş tanımam” misali “Mustafa Kemal’in heykellerinden başkasını diktirmem, dikileni yıkar ve ayaklar altına alırım” havasındalar. Sen tut bütün bir toplumu heykel karşısında hizaya geçir ve o heykele, heykelin temsil ettiklerine saygı ve sadakat dayat, ondan sonra da diktikleri heykeli korumaya çalışan bir siyasal kesimin şeref ve haysiyetini temsil eden heykeli ayaklar altına alan askerlerin resimlerini yayınla.

Şimdi kalkıp da PKK-HDP çevreleri Mustafa Kemal heykel ve büstlerine karşı benzer bir saldırı seferberliği başlatsa ne olacak? Heykellerin bekası adına insanlığımız ve kardeşliğimiz ulusalcı siyasetler tarafından iflasa ve düşmanlığa mı sürüklensin? Bizim coğrafyamızda modern dönemin putçuluğu Türk ve Kürt ulusalcılığı tarafından silah zoruyla ve kan dökme şiarıyla ikame edilmek isteniyorsa da siyasal ve toplumsal akıl “bir heykel uğruna” daha fazla güneşler batmasına müsaade etmeyecek.