Hesap uzmanı Kemal Bey bu hesaba ne der?

Ali İhsan Karahasanoğlu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, aslen hesap uzmanıdır. Bu özelliği sebebi ile, 1999-2002 yıllarında, CHP kontenjanından İş Bankası yönetim kurulu üyeliği de yapmıştır.

İşte; 1999-2002 dönemini de kapsayan zaman diliminde İşBankası, gariban vatandaş aleyhine oldukça uyanık bir uygulamaya imza atmış.

Bankalardan borç alınması, faizli işlemler yapılması tabii ki inancımıza aykırı.

Ancak faizli işlerin haramlığı, gariban vatandaşın sömürülmesi endişesinden kaynaklanıyor.

Dolayısı ile, faizli işlere bulaşmamak daha doğrudur. Ama bir gariban bu işe bulaşmış ise, çorabına kadar sömürülmesine “Ne hali varsa görsün” demek de yanlıştır.

Ne yapılmış, İş Bankası’nda?..

Kemal Gümüş’ün haberi, gazetemizde hafta içinde ayrıntıları ile yer aldı.

Ancak ciddi bir vergi cezası söz konusu olduğu halde, malum medyada bu haber hiç yer almadı.

Ben beklerdim ki, Cumhuriyet gazetesi; işçiden, memurdan yana tavır aldığını ilan eden bir gazete olarak, bu kesimin mağduriyetine sebep olan uygulamayı küçücük de olsa bir haberle okuyucusuna aktarsın.

İsterdim ki, en basit yanlışlıkları bile çarpıtarak manşete taşıyan Sözcü gazetesi, bu haberi de manşete taşısın. Muhalefet yapma üzerine kurgulanmış Milliyet gazetesi, her gün sahip çıktığını iddia etitği dar gelirlinin mağduriyetini yüksek sesle haykırsın.

Hiçbirisinde tık yok.

Ne hikmetse?

Olay neydi, onu da basitçe size aktarayım.

Aktarayım da, medyanın işine gelen durumlarda, garibanlardan değil, zenginlerden yana olduğunu siz de görmüş olun.

İş Bankası, özellikle küçük çaplı kredilerde yeniden yapılandırmaya giderken, tüketiciye şöyle demiş: “İlk ödemeler, bir miktar ana paradan, bir miktar da faizden tahsil edilmiş olacak.”

“Bunda ne var?” diyebilirsiniz.

Gerçekten de, devlet dahi, alacağında hep aynı kuralı uygulamak ister.

Tahsilat, tümüyle ana paradan düşülürse, faiz donar. Dolayısı ile, ana parayı ödeyen borçlu, faizi yıllarca ödemese bile, borcu hiç atmaz.

Bunun için, tahsilatlar; bir miktar ana paradan, bir miktar işlemiş faizden orantılı olarak düşülür ki, borçlu ana parayı ödeyip, faizi yıllarca ötelemesin!

Bu tür bir uygulamanın, borçlu konumundaki dar gelirlilerin lehine olmadığını söyleyebiliriz ama aslında çok da itiraz edilecek bir durum değil. (Faize kökten karşı oluşumuzdaki tavrımızı, tabii ki saklı tutuyoruz.)

Ama gelin görün ki, İş Bankası vatandaşa, “Ödediğiniz parayı, bir miktar ana paradan, bir miktar faizden tahsilat olarak sayıyoruz” dese de, muhasebe kayıtlarına geçirilişinde bir uyanıklık yapıyor.

Tahsilatların bir kısmı ana para, bir kısmı faiz olursa, faiz kısmı için bankaya vergi çıkacağı için, kayıtlarda sadece ana para tahsil edilmiş gibi gösteriliyor.

Böylece, hiç faiz tahsilatı yokmuş gibi gösterilip, ilk yıllar sadece ana para tahsil ediliyormuş beyanı ile, devlete ödenecek vergiler ötelenmiş oluyor.

Aslında böyle bir durum, muhasebe kayıtlarını mahkemede delil olarak gösterecek kredi borçluları için de büyük avantaj.

Ama nerden bilecekler ki?

Zaten muhasebeleştirme, Maliye’nin incelemesi ile ortaya çıkmış ama, konu basına da intikal etmemiş.

Kısacası, banka kredi borçlusuna “Ödediğin taksitin bir kısmı ana para, bir kısmı işlemiş faize sayılıyor” derken, Maliye’ye beyanında “İlk tahsilatların tamamı ana paraya sayılıyor” demiş!

Nihai noktada, tüm krediler tahsil edildiğinde ödenecek vergi değişmez ama.. 2005’de ödenecek vergi, 2006, 2007, 2008’e kaydırılmış olur..

İşte durum bu..

Maliye’nin hesabına göre, 700 milyon TL’lik eksik vergi tahakkuku söz konusu.

Şimdi görev, CHPGenel Başkanlığı koltuğuna oturduğunda, “dürüstlük sözü” veren Kemal Kılıçdaroğlu’nda.

Kendisinin yönetim kurulu üyesi olduğu dönemi de içeren “vatandaşa farklı, devlete farklı beyan”ı masaya yatırsın bakalım.

Vergi açısından bir yanlışlık yoksa, izah etsin.

Yanlışlık varsa, yönetim kurulu üyeliği yaptığı kuruluştaki bu yanlıştan dolayı özür dilesin.

Devletin alacağının tahsil edilmesi için, üzerine düşen görevi ifa etsin.

Haydi bakalım Kemal Bey. Görelim sizi..

“Dürüstlük” lafta mı?

Yoksa icraatta da “dürüstlük” geçerli mi?

YENİ AKİT