Önce kamuoyunda bir rüzgâr estirdiler: “Televizyonlar, iktidardan korktukları için eylemlerle ilgili haberleri vermiyorlar” dediler..
Bu rüzgârın estirilmesinin amacı, hemen sonrasında yapılacak tek yanlı provokatörlük görevi yürüten yayınları, ahlâksızca yayınları, uydurulan yayınları kamufle etmekti..
Gerçekten de öyle oldu..
“Eylemler haber yapılmıyor” derken, bir de baktık ki, akşam saat 19.00’da televizyonun karşısına geçtiğimizde, geceyarısına kadar tek konu var: “Gezi Parkı’ndaki gösteriler.”
Hani araya bir küçük film falan..Asla..
Saat 23.20 olunca, “programı bitirmem lazım”ı papağan gibi otuz defa tekrarlayan moderatörler, ağızları kulaklarında “Ankara’ya bir daha bağlanalım.. İzmir’e bir daha bağlanalım” ile yönetiyorlar.. Saat sınırlaması olmayan programları “Bu sefer olacak. Bu sefer hükümeti mutlaka devireceğiz” moduna girmiş, büyük sevinçle yürütüyorlar..
Program içinde, yalanın haddi hesabı yok.
Darbeci generaller sorgulanmaya başlandığında, nasıl her biri “Ben tansiyon hastasıyım. Ben kalp hastasıyım” diye hesap vermekten kaçmaya kalktıysa..
Günlerdir devam eden, halkı suça tahrik eden yayınları öylece seyreden RTÜK başkanı da, o programlarda söylenilen yalanlar önüne konulup, “Bunlar hakkında ne yaptınız?” diye sorulduğunda.. Eminim, “Binlerce defa özür dilerim, o yalanlar bize ulaştırılmamış. Ben TV’leri uzun süredir seyretmiyorum. Zaten hepsi lağım olmuş akıyor. Benim bir suçum yok, ben zaten astirgat hastasıyım” diye kendini savunacaktır..
Astirgat mı?
Darbeci generallerde çıkan yüzlerce hastalığın bir yenisi işte..
Yazın bir kenara, lazım olur bir gün..
RTÜK’ün uyumasını not ettikten sonra..
Gelelim, “canlı sunulan TV programları”ndaki kışkırtma-yalan endeksli söylemlere!
Programa davet edilen, azgın azınlığın temsilcisi bir konuk, yalanlar eşliğinde hükümete ve polise hakaretlerini sürdürürken, birden (hergele) moderatör araya giriyor: “Siz cümlenizi tamamlayacaksınız. Ama şimdi çok acil, Ankara’ya bağlanmamız lazım. Ankara’da hareketlenme başlamış.. Çatışmalar var.. Ankara’ya bağlanıyoruz. (Uyduruk) Nedim…. Nedir orda durum?”
(Uydurukçu) Muhabirin elinde bir mikrofon. Arka planda boş bir cadde ve iki polis aracı.. Gözle görülen-hissedilen sessiz-sakin ortamı, başlıyor heyecanlı heyecanlı anlatmaya.. Tam da 28 Şubat sürecindeki efektlerle: “Sayın (hergele) moderatör. Burda durum hareketlenmeye başladı. Polis gaz ve su sıkmaya başladı. Göstericiler kapattıkları yolu terketmek zorunda kaldı.. Şu an ortalık sakin.”
Moderatör içinden derin bir “Tüüüh be..” çekiyor.. Ardından “Bana çatışma var demişlerdi. Bir şey yokmuş, Tüh tüh!” edası ile, (Uydurukcu) Nedim’in sözünü kesip, stüdyoya dönüyor..
Üç; bilemediniz dört dakika konuşmacılar tahrike tam gaz devam ediyorlar.. “Halk ayaklandı. Halk direniyor.. Herkes sokakta..” sözleri ile, gençleri sokağa davet ediyorlar.. Olayları ajite ederek, “Ölümler var.. Hastanelere kaldırılan onlarca yaralı var..” sözleri ile insanları kışkırtırlarken...
Tam o arada, moderatör tekrar ağzından nerdeyse salyalar akıtırcasına, “Durun durun bir dakika.. Hatay’da canlı gelişmeler varmış. Şimdi Hatay’a canlı bağlanacağız..” diye, konuşmacıyı aniden kesiyor..
İzleyiciler pür dikkat, Hatay’da olanları öğrenmek için, kulak kabartıyor..
Moderatör, 28 Şubat’ın “Şimdi Sincan’a bağlanıyoruz. Tankların yürüdüğü caddedeyiz” söylemindeki iktidar karşıtlığının benzerini tekrarlayarak, “Sayın seyirciler şimdi Hatay’da çok yeni çatışmalar başladı. Şimdi hemen Hatay’a bağlanıyoruz” diyor..
Soruyor (hergele) moderatör:
“(Palavracı) Mehmet.. Nedir durum Hatay’da?”
Cevap veriyor, (palavracı) muhabir:
“Sayın (hergele) moderatör.. Hatay’da çatışmalar sürüyor.. Polisin sıktığı sudan etkilenen göstericiler, bulundukları sokağın başını terkederek, daha geride küçük sokaklara kaçtılar.. Polis şu an cadde başında yolun açık tutulması için nöbette. Ancak her an bir kıvıcım çakabilir diye bekliyoruz. Gördüğünüz gibi durum şu an sakin.”
Moderatör yine saçını başını yolarken, birden görüntüsü ekrana gelince kendisini toparlar...
Ve program böyle böyle..
“Son dakika gelişmesi” adı altında, Ankara’ya, Taksim’e, Hatay’a bağlana bağlana götürülür..
Hepsinde, “Son dakika çatışması” diye söze başlayıp, “Durum şimdilik sakin” diye hayıflanarak bitirilir..
Tüm bunları canlı canlı seyrettikten sonra, şimdi söyleyin..
Darbeci generaller gözaltına alındığı gibi, bunlar da gözaltına alındıklarında, siz bunlara “gazeteci” mi diyeceksiniz?
“Gazeteciler tutuklandı” mı diyeceksiniz!
Ben o programların bandını saklıyorum..
Bunlar hesap vermeye başladıklarında, “Şimdi Silivri’ye bağlanıyoruz. Son dakika gelişmesi” diyerek, seyretmek için!
YENİ AKİT