Önce yazımıza Filistinli siyasi aktivist/eylemci Mustafa Barguti’nin ‘Apartheid ihtimal değil, gerçek’ yazısından bir alıntı ile başlayalım:
“2007’de dönemin İsrail başbakanı Ehud Olmert şunu ilan etti: “İki devletli çözümün çöktüğü gün gelir ve biz (işgal topraklarındaki Filistinlilerin de katıldığı) Güney Afrika tarzı eşit oy hakkı mücadelesiyle karşı karşıya kalırsak, işte bunun olduğu an, İsrail devleti biter.” İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak da daha yakın bir zamanda benzer bir argümanda bulunarak, “Ürdün’le deniz arasında İsrail adlı tek bir siyasi varlık bulunduğu sürece, bu varlık ya Yahudi ya da demokratik olmayacak... Eğer Filistinliler seçimlerde oy verirse bu iki uluslu bir devlettir ve oy vermezlerse bir apartheid devletidir.” Yazının devamında, Edward Said’in kullandığı kavramlardan bandustan gibi kavramlara da rastlıyoruz. Dolayısıyla, Filistinlilerle alakalı olarak İsrail’in planları, tehcir/deportasyon/transfer, bandustan ile apartheid arasında gidip geliyor. İsrail kurulduğu günden beri Filistinli nüfusunu azaltmaya kendi nüfusunu da artırmaya çalışıyor. Joe Biden ziyareti sırasında İsrail içişleri bakanı Kudüs civarında Filistinlilere ait topraklarda 1600 konut yapmayı planladıklarını açıklaması krize neden olmuş ve ABD’nin inisiyatifini gölgelemişti. Bu kriz aşılmadan İsrail yeni bir krizi daha tetikledi. Bu da Batı Yaka’da yaşayan 70 bin kadar Filistinlinin buralı olmadıkları gerekçesiyle tehcir edilmesi planı. Bu plan Nisan ayı başlarında Haaretz gazetesinde yayınlandı ve bu yeni bir krizi tetikledi. Mustafa Barguti ile birlikte Nebil Şa’s gibi Filistinli siyasetçiler ve yetkililer bu planın tehcir planı olduğunu ve hedefinin Filistin’i Filistinlilerden boşaltmak ve apertheid rejimi kurmak olduğunu ifade ettiler. İsrail yönetimi bu bitmek bilmez planlarıyla birlikte Obama yönetimini de bıktırmak ve geriletmek istiyor.
¥
Filistinli gazeteci ve yazar Bilal Hasan’ın da belirttiği gibi, İsrail kesinlikle müzakere istemiyor. Bundan dolayı da bu gibi planları ortaya atarak müzakereleri baltalayıcı ortamları hazırlıyor. Quartet veya Ortadoğu Dörtlüsü bu planların konuşulduğunu ama uygulanmadığını iddia etse de aslında bu gibi sızdırmalarla ve planları ortaya atmakla İsrail zaten siyasi amaçlarına ulaşıyor. Müzakere havasını zehirliyor ve İsrail’i zorlayacak müzakereler başlamadan sona eriyor. Bilal Hasan bu kararın 2000 yılında Hertzilya toplantısında ele alındığını ve amacın Batı Yaka’yı Filistinlilerden arındırmak ve İsrail ve çevresini Filistinlilerden arındırılmış katıksız bir Yahudi devleti haline getirmek olduğunu ifade etmektedir. Tehcir ile topraklarından boşaltılan Filistinlilerin hali ne olacaktır? Bununla ilgili olarak da Bilal Hasan, İsrail, oldu bittilerle İsrail’i katıksız Yahudi devleti haline getirirken bu topraklardan kovulmuş Filistinliler için de alternatif vatan projesini yeniden gündeme getirebileceğine işaret etmektedir. Bilindiği gibi hâlâ bitkisel hayatta olan Şaron gibi İsrailli liderlerin amacı Filistin’den kovulmuş Filistinliler için yedek, rezerv ve alternatif bir vatan bulmaktı. Şaron gibilerine göre bu da Ürdün olmalıydı. Lakin son sıralarda İsrail’in gizli başka bir planından bahsediliyor. Buna göre tehcir edilen Filistinliler Mısır’dan veya benzeri ülkelerden pazarlıklar sonucu koparılacak topraklara iskan edilecektir. Yani Ortadoğu haritası yeniden çizilecektir. Peki Arap devletleri böyle bir plana evet diyebilir mi?
¥
Diyemezse Bilal Hasan’a göre İsrail’in tehcir planı ve üzerine terettüp eden sonuçlar yeni bölgesel savaşları tetikleyebilir. Bu mesele üzerine Bilal Hasan Aş-Şarku’l Avsat gazetesinde bir makale kaleme almıştı (http://www.aawsat.com/leader.asp?section=3&article=563707&issueno=11450). ‘İki devletli çözümün alternatifinden sakının’ başlıklı yazısında, temelleri Hertzilya toplantılarında atılan İsrail’in gizli bir planından söz etmektedir. Bu planın mimarı Yoşe Ben Ari olup günümüzde bu planın sözcülüğünü Gayura Ayland yapmaktadır ve Condeleezza Rice ve bizzat oğul Bush da bu gizli plandan 2004 yılında haberdar edilmiştir. Bu plan iki devlet yerine toprak takasına dayanmaktadır. Buna göre, Mısır Sina’dan vereceği topraklarla Gazze Şeridini genişletecektir. 720 km3 Sina toprağıyla genişletilecek olan Gazze böylece yaşama dayanaklarına kavuşacaktır. Böylece mutasavver Gazze bugünkünden üç kat daha fazla büyümüş olacaktır. Buna mukabil, Filistinliler Kudüs’ün çevresi de dahil olmak üzere Batı Yaka’nın yüzde 12’sinden feragat edecekler ve İsrail burasını kendi topraklarına katacaktır. Buna mukabil, Mısır da verdiği topraklara karşılık Nakap bölgesinden parçalar alacaktır. Böylece İsrail, bu takas planıyla birlikte bütün yerleşim yerlerini muhafaza edebilecektir.
Türkiye hâlâ bugün 95 yıl önce yaşanan tehcir meselesinden dolayı sürekli sorgulamalara ve kınamalara muhatap olurken ve dünya bununla meşgul iken İsrail bu hususta tarih yazmıyor (zaten yazacağı kadar yazmış) aynı zamanda dünyanın gözü kulağı önünde tarih yapıyor. Kimsenin de sesi çıkmıyor. ABD gibi ülkeler kendilerinin tarihine değil ama bizim gibilerin tarihine nedense çok duyarlı. ABD gibi ülkeler bizim tarihimizle; İsrail’in tarih yaptığını görmeyecek kadar meşgul ve sarhoşlar.
VAKİT