Herkese yaptıklarının sorulacağı bir gün var

''AK Parti Genel Başkanlığı adına açılan 500.000 liralık tazminat davası için ilk savunmamı yaptım.''

Abdurrahman Dilipak, Yeni Akit'teki köşesinde AK Parti tarafından açılan davadaki savunmasına ilişkin izlenimlerini ve dava sürecini aktarıyor.

Davalarda son durum ne?

“AK Parti Genel Başkanlığı” adına açılan 500.000 liralık tazminat davası için ilk savunmamı yaptım.

Doğrusu niçin “AK Parti Genel Merkezi” adına değil de, “Genel Başkanlık” adına açıldı, onu anlayamadım!. Benim yazımdan kim ne kadar üzüldü, bu tazminat da kimin üzüntüsünü hangi ölçüde telafi edecek onu da anlamış değilim. Tüzel kişilik üzülmez, üzülen üyelerdir, ya da yöneticiler. Onlar bu parayı nasıl paylaşacaklar, partilerine hibe edeceklerse, kim hangi oranda bağışta bulunmuş olacak.. Bu “Genel Merkez”in mi üzüntüsü, “Genel Başkanlığın” mı, taşra teşkilatları da buna dahil mi, onu da anlayamadım!. 

Tek bir dava yok. 81 ilden gelen davalar var. Ayrıca, AK Parti Genel Başkanlığı da davacı olmuş, Kadın Kolları dışında. KADEM de davacı olmuş, hem de hem KADEM hem de Saliha Okur Gümrükçüoğlu kendi adına, suç duyurusunda bulunmuş.

Daha geliyor, daha şimdiden 1000 sayfayı geçti ve gelmeye devam ediyor. Halkın Kurtuluş Partisi üyelerinin açtığı bir dava var bir de il ve ilçelerden suç duyuruları gelmeye devam ediyor.

Bu arada Türkiye Gazeteciler Cemiyeti de soruşturma açmıştı, şikayet var diyorlardı. Şikayet ne, şikayetçi kim, bilgimiz olsun ki, ona göre savunma yapalım dedik, ama savunma yapmadığımız gerekçesi ile ihraç kararı almışlar. Onlar daha çok, “Toplumsal cinsiyet”, “Cinsel tercih” ve “Cinsel yönelim”e takmışlar kafayı.

Ben “AK Parti içindeki FETÖ’nün zihniyet ikizi AKP’liler” diyorum, AK Parti’nin tamamına söylemediğim bir söz için, birileri bunu kendi üstüne alıyor. KADEM kendilerine hakaret edildiğini düşünüyor, AK Parti tüzel kişilik olarak, içlerindeki AKP’lilere söylenilen söz için, bütün olarak kendilerine hakaret edildiğini savunuyor. Biri çıkıyor beni kadın düşmanı ilan ediyor. Yahu benim de annem, hanımım, kız kardeşim, kızım, gelinim, yeğenim var. HKP’ye göre, İstanbul sözleşmesini savunanlara “Fahişe” demişim. Bir başkası “İstanbul sözleşmesi” kapsamında “Pozitif ayırımcılık” yapılan LGBT+ türevlerine demişim. Bu arada “Onur” yürüyüşünde, ellerindeki pankartlarda kendilerine “Fahişe” diyenler değil mi bunlar.

Ankara Barosu Ayasofya’nın açılışında Hilafetle ilgili yazılarım ve konuşmalarım sebebi ile hakkımda suç duyurusunda bulunmuştu, hâlâ bana bir tebligat gelmedi.

Başka dava açmak isteyen varsa, kopyala yapıştır, yaz adını soyadını, at imzanı ver savcılığa. Sağcı-solcu fark etmez. Sahi “AK Parti genel merkezi” davacı, “Teşkilatlar” davacı, niye üyelerden ses yok! 

Bu arada “AK Parti içindeki bir grup olarak tanımlanan AKP’lilerin dümen suyuna gidilirse, partinin zarar göreceği, sonlarının ANAP, DYP gibi olacağı” uyarısı, daha çarpıcı ifadelerle, birçok kez yapılmış! Yani kabak benim başıma patladı.

Bu davacılarla benim de davam olacak. Ve tabii bu işi bu noktaya getirenler, sözlerimi çarpıtanlar, günler sonra bu işin işaret fişeğini çakanlar, çarpıtmalar üzerinden algı oluşturarak mediayı harekete geçirenler, aldıkları işarete göre yalan ve iftiralarla kaleme sarılanlarla bir hesabım olacak o gün. Bu işin bir de ahireti var. O gün kimin aklından ne geçiyordu onu da göreceğiz. O gün gelmeden, bilerek yaptıkları çarpıtmalar için, yalanlar için, iftiralar için helallik dileyeceklerse, tevbe edip, bana yaptıklarını başkalarına yapmamaları konusunda söz verip ve özür dilemeleri gerek. Yoksa bu davadan vazgeçseler de, devam etseler de benim hesabım olacak onlarla! 

Ben Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorum ve herkese yapıp yapmadıklarının, söyleyip söylemediklerinin hesabının “misgale zerretin hayran yerah ve misgale zerretin şerran yerah” ölçüsünde sorulacağı bir gün var.

Sahi, birileri bu işi abartmadılar mı? Bu işin geri tepeceğini hiç hesaba katmadılar mı? Bu işler bu noktaya gelmeden biri bu işin ucunun nereye varacağını hiç düşünmedi mi!

Bu yargı süreci ve sonuçları itibarı ile bugün de yarın da tartışma konusu olacak.

Bu arada, bu vesile ile İstanbul sözleşmesi, CEDAW, Lanzarote gibi uzun zamandır gündemde olan konular, bir daha gündemden düşmemek üzere alevlenmiş oldu. Bu konu böylece sönümlenmeyecek, ertelenemeyecek bir mesele haline gelmiş oldu.

Bu davalar eğer geri çekilmezse uzun sürecek ve hep gündemde kalacak. Bu süreçte gelişmeleri, benim internet sayfam www.dilipak.com’dan izleyebilirsiniz. Bütün dava dilekçelerini ve ifade ve savunmalarımı burada yayınlayacağım. Müştekiler kimler, onların da isimlerini yayınlayacağım ve tabii müdahillikleri, bana hukuki anlamda destek veren kişi ve kurumları, onların basın açıklamalarını, bu süreçte basında yer alan yazı ve yorumları da yayınlayacağım inşallah.

Kendi iradeleri ile, ya da çarpıtmalar eşliğindeki tahrikler neticesinde verilen talimat gereği o suç duyurusuna imza atanlar, vuruyorlar madem, o zaman cevabını da dinleme nezaketi gösterip okusunlar. Bir daha bana yaptığınızı başkasına yapmayın aklınızın, kalbinizin ve vijdanınızın sesini dinleyin. Yapılan çarpıtmaları düzeltecek olan, iftiraların gerçeğini ortaya koyacak olan, talimatların üstünde “bir Talimat veren” olduğunu da unutmayın. 

Dava konusu yazım ve bu konuda yaptığım açıklamalar, “açık mektup”, sesli makaleler ve video röportajlar, Tv programlarını Youtube sayfamda yayınlayacağım inşallah.

Gündem Haberleri

ABD'den Türkiye'ye "Hamas'a ev sahipliği yapmayın" uyarısı
10 Kasım dayatmasında yeni dönem: Törene katılmayan öğrenci için veliden savunma istediler
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan: UCM'nin kararı "umut verici"
Orhan Miroğlu: Bilimsel düşüncenin önündeki en büyük engel Kemalizmdir
HÜDA PAR’dan İslam âlimi Şeyh Said için soru önergesi