22’si büyükşehir olmak üzere 81 ilin 54’ünde başkanlık, yüzde 45.6 ile 2009’a göre 7 puanlık artışla en yüksek oy, doğusu batısı, kuzeyi güneyi, kıyısı ortası ile Türkiye’nin her tarafında birinci parti olamamışsa mutlaka ikinci parti olabilmek...
Bu, Ak Parti’nin seçim profili.
Her türlü bel altı vuruşun icra edildiği, normalde Ak Parti tabanı sayılacak bir çevrenin kendi kendisini inkar pahasına saf değiştirmekten öte, militan bir karşı mücadeleye soyunduğu seçim kampanyasının ardından kazanılan bir sonuç bu.
Bu Ak Parti’nin, daha gerçekçi ifadeyle Tayyip Erdoğan’ın başarı hikayesidir. Başbakan, inanılmaz gayretiyle toplum nezdinde seçimin mahiyetinin kendi perspektifinden okunmasını sağlamış ve bu neticeye ulaşmıştır.
Tayyip Bey’in sergilediği inanılmaz gayret açısından bakıldığında ve seçimin, yerel seçim boyutları dışına çıkması olgusuna dikkat edildiğinde, elde edilen başarının yine de olması gerekenin altında olduğu söylenebilir. Sanırım en başta Tayyip Bey, bir değerlendirme yapacaktır:
Bir, adayların kalitesi açısından, iki yolsuzluk iddialarının ödettiği bedel açısından...
Şunu söylemek isterim: Ak Parti’ye oyunu veren kitle, Erdoğan’a kondurmasalar bile, yolsuzluk iddialarını bütünüyle yok farzeden bir karar süreci içinden geçmemişlerdir. O kitlenin, yolsuzlukla bir şekilde mücadele edileceğini, Tayyip Erdoğan’ın o yükü taşımayacağını, ancak şu anda, Ak Parti ile girişilen hesaplaşmanın iç - dış başka ve kötü niyetli odakların işi olduğunu düşündüğünü ve Tayyip Erdoğan’ın arkasında bu yüzden saf tuttuğunu düşünüyorum. Tayyip Bey, gerek kabinesi açısından gerek, yerel yönetimlerde olan bitenler açısından, bu dönem ayrı bir teyakkuz durumu sergileyecektir.
Muhalefet noktasından bakıldığında....
Diyarbakır’da yüzde 1. Konya’da, Kahramanmaraş’ta yüzde 3-4. Bu, ana muhalefet partisi CHP’nin görüntüsü.
MHP nerelerde var, nerelerde yok, BDP nerelerde var, nerelerde yok?
Türkiye partisi olmak, şu anda sadece Ak Parti’nin imtiyazı ve Türkiye için en hayati vasıflarından biri.
CHP, MHP, BDP, şapkayı önüne koyup, “Neden Türkiye’nin her yerinde yokum?” diye düşünmeli.
“Balkon konuşmasını şimdi muhalefet yapmalı” söylemi var ya, işte tam da kıyılar - köşeler dışında bir yerlerde olamamak itibariyle gerçekten muhalefete düşüyor Türkiye’nin çok büyük coğrafyalarına mesaj iletme zarureti.
CHP açısından bir başka problem, “CHP’nin yaşadığı kimlik bulanıklığı”dır. MHP’den devşirmeler... Saadet dünyasına göz kırpmalar... Sarıgül eklemlenmesi... Ve Camia ile yoğun paslaşmalar... Bir de kemik CHP dünyası... CHP sizce ne? Bu sorunun tek ve net bir cevabı var mı? Ege kıyısında CHP... Kadıköy, Beşiktaş, Bakırköy’de CHP... Acaba Sabri Erbakan ya da Camia’nın CHP’ye oy verenleri Bağdat Caddesindeki yürüyüşte yer alsalar kendilerini nasıl hissederlerdi?
Ve camia...
Bu seçimin en çok darbe yiyeninin Camia olduğunu söylemek, sadece bir gerçeğin ifadesi olur.
Ateşe sürüldü Camia. Sade insanlar... “Hizmet” CHP’ye hizmet halinde nasıl algılanabilirmiş, onu gördük bu seçimde... Ak Parti’ye vurmak nasıl bir hizmet olabilirmiş onu gördük. “Müspet hareket” diyegelmiş bir hareket nasıl tamamen menfi misyon üstlenebilirmiş, onu gördük. Tabii ki, Camia ne kadar, hangi oranda angaje oldu bu menfi dile, bunun cevabını önümüzdeki süreçte, Camia’nın bünyesinde yaşanacak sancılarla daha iyi göreceğiz. Belki önümüzdeki eğitim yılına yansıyan sancılarla... Çok kötü birsavaşa sokuldu Camia’ın sade mü’minleri...
“Sandık vicdanı”, eminim ki, birçoğunu tepelerdeki savaş duygusundan uzaklaştırmış, kendi gerçek ruh durumlarını devreye sokmaya yöneltmiştir. Camianın ancak yüzde 20’sinin bu savaşa angaje haline getirildiğine, onun da, aileleri bozmak gibi bir tehditle gerçekleştirildiğine dair bilgileri önemsersek, önümüzdeki dönemde Camia’nın yaşayacağı sancıların boyutunu görebiliriz.
Pazar günü millet konuştu ve iyi konuştu.
Şimdi milletin iradesine saygı zamanıdır. Hiç kimse seçime gitmemek gibi bir yola başvurmamıştır. Yüzde 90’a yakın bir katılım söz konusudur. İş, milletin kalbine yakın durabilme işidir. Bu dili en çok Tayyip Erdoğan’ın yakaladığı açıktır.
Centilmenlik bu gerçek karşısında şapka çıkarmaktır.
Star