Her yıl 5 bin kişi kayboluyor

Milliyet gazetesinin bir haberi: "İstanbul Emniyeti'nde ceset teşhiri". Haber yeni bir gelişmeye işaret etmiyor; bu âdet epeydir (2006'dan beri) böyle imiş ama yeni haberleri (haberimiz) olmuş.

İstanbul Emniyet Müdürlüğünün internet sitesine "girdikten sonra sitenin sağ bölümünde 'Kayıp Şahıs' linkini tıklayan herkes, birkaç adım sonra 'Kimliği Belirsiz Ceset Albümü'ne ulaşabiliyor"muş. (Haberin çıktığı gün teyit için siteye girdim ama yoktu; demek ki kaldırılmış.)

İstanbul Emniyeti söz konusu "Albüm"e ilişkin bir uyarı eklemeyi unutmamış:

"Ceset fotoğraflarının özellikle çocuklar tarafından izlenmemesi önemli rica olunur. Eğer 18 yaşından küçükseniz LÜTFEN bölümü kullanmayın."

"Bizden günah gitti" dercesine düşülen "lütfen"li "rica"lı anlamsız bir uyarı bu.

İstanbul Emniyeti'nin bu "hizmet"i, ülkedeki "kayıplar"la ciddi şekilde ilgilenen iki derneğin (YAKAD ve YAKAYDER) yöneticileri tarafından da doğru bulunmamış. (Yeri gelmişken: "Yakınlarını kaybedenler"in niçin iki ayrı dernek çatısı altında toplandıklarını da anlamaya çalıştım. Bu acılı insanlar ve onların acılarını paylaşanlar niçin tek ve (haliyle) daha güçlü bir dernek çatısı altında değildir? Bu ayrı-gayrılığa ilişkin benim şimdilik anladığım, derneklerden ilkinin daha az, ikincisinin daha çok "politik" olduğu yönünde. İnsan "Ayrılık keşke bu davada yaşanmasa!" diyor ister istemez.)

"Ceset Albümü" yayınlama hizmetini doğrusu ben de son derece münasebetsiz bir uygulama olarak gördüm. Bir "hukuk devleti"nde kayıplarını arayan acılı insanlara sunulacak hizmet midir bu? Kayıp yakınlarını yüzlerce ceset fotoğrafı karşısına geçirip "Bak bakalım tanıyabilecek misin?" demek, bir "hukuk devleti"nin polis teşkilatına yakışır mı?

Yakışmaz, çünkü o fotoğrafların kimlere ait olduğunu tespit etmek ve de fotoğrafsız kayıpları bulup yakınlarına teslim etmek onun temel görevidir.

Ayrıca, internet sitesinde "ceset fotoğrafı" yayınlamanın çok kirli bir iş olduğunu da unutmamak gerekir. Biliyorum, içinizden belki de hiçbiriniz internete girip "ceset fotoğrafları" nı temaşa etmek gibi bir girişimde bulunmamışsınızdır bugüne kadar. Fakat sizin de mutlaka duymuş olduğunuz gibi internet siteleri içinde bunu meslek edinmişlerin sayısı az değil. Dünyanın dört bucağından derledikleri ceset fotoğraflarını "karartmasız, olduğu gibi" ünlemleriyle servise sokanlar da eksik değil. Bu çerçevede son "Kandil muhasarası"nda "etkisiz hale getirilen" PKK'lıların cesetlerinin (Genelkurmay Başkanı'nın "bize yakışır mı" mealindeki itirazına rağmen) ekrandan ekrana nasıl gezindiklerini de hatırlayın...

Gazete haberindeki bilgilerden kalkarak bu derneklerin sitelerini ziyaret ettim. YAKAYDER'in sitesi sadece üyelere açık olduğu için mecburen YAKAD'ın sitesinde yer alanlara göz atabildim. Şimdi akracağım bilgiler buradan:

"Ülkemizde her yıl 5 bin kişi kayboluyor."

"Türkiye genelinde kayıpların yüzde 35'i İstanbul'da."

"Kayıplar" şu dört temel nedene bağlı: "Sağlık problemleri", "Kazalardan ötürü", "İstem dışı", "Kendi isteği ile".

Zavallı Türkiye.... Her yıl 5 bin kişi (Emniyet'in terminolojinde yer aldığı gibi "şahıs" değil) kayboluyor... Ve biz kendimizi Avrupa Birliği üyeliği için hazır hissediyoruz. Barosso ve Rehn kayıplara ilişkin bu rakamları görmesinler...

Biliyorsunuz; ülkeleri sınıflandırırken bu "Kayıplar" meselesi de başta gelen kriterlerden birisidir. "Kayıplar"la ilgilenen kuruluşların yayınladıkları haritalara bakacak olursanız, dünyadaki ülkelerin bu kriter açısından da önce ikiye ayrıldığını görürsünüz. Yani: "Şahıslar"ı kaybolmayan ya da çok az kaybolan ülkeler ile "kayıp şahıslar"ı binlerle ifade edilen ülkeler.

İkinci gruba giren ülkeler savaşlar ve darbelerle perişan edilmiş ülkelerdir. Bu ülkelerde binlerce insan ellerinde fotoğraflarıyla –yıllar geçse de- yakınlarını ararlar. Asya'nın, Afrika'nın, Güney Amerika'nın önemli bir bölümü... Çeçenistan, Cezayir, Salvador...

Birinci gruba giren ülkeler de hepten "kayıpsız" değildir tabii ki. Ama o diyarlarda ortada dolaşan rakamlar çok daha küçüktür. Önümde bizim YAKAD ve YAKAYDER benzeri bir Fransız "kayıp arama" kuruluşunun rakamları var. 2005'te faaliyete geçen kuruluş elinde 153 kayıp dosyası olduğunu söylüyor. Anlaşılabilir bir rakam doğrusu. 11 milyona yaklaşan nüfusuyla Belçika için rastladığım rakam ise gerçekten ürkütücü: 2007 yılı için 481 kayıp. Ama şunu da unutmamalı: Belki de bu ülkedeki kayıpların önemli bir bölümü "kendi isteği ile kaybolanlardan" oluşuyor.

Toparlayacak olursak, tuhaf bir biçimde 163. yıldönümünü kutladığımız ("tuhaf", çünkü Cumhuriyet'in başka bazı kurumlar söz konusu olduğunda da yaptığı gibi Osmanlı'yı canının istediği zaman hatırlayıp, canının istemediği zaman reddetmesi gerçekten tuhaf) Polis Teşkilatı oturup her yıl kaybolan 5 bin kişinin bulunması için "ceset albümü" düzenlemek gibi bir işe koyulacağı yerde insanlara "kaybolmadan" hayatlarını sürdürebilecekleri güvenli bir ülke kazandırmaya çalışmalıdır.

Yeni Şafak gazetesi