Her şey değişir, DTP bile

Mümtazer Türköne

Giderek tırmanan gerginlik ve sokağa yansıyan şiddet için suçlu aramanın ötesine geçip, hızlı ve derinden değişenleri yakalamalıyız.

Türkiye'de en tepede, devlet içindeki iktidar mücadelesinin aktörleri ve dengeleri değişiyor. En büyük sorunumuz olan Kürt sorununun şekli, rengi ve içeriği değişiyor. Bütünüyle siyaset sahnesi boydan boya değişiyor. Her şeyi yerinden sarsıp, çürüyen her şeyi önüne katıp sürükleyecek, sağa sola savuracak güçlü bir rüzgâr geliyor. Gündelik siyasetin miyop gözlükleri, bu değişim rüzgârını göstermiyor.

İki temel değişken var. Birincisi asker, terör sorunu olarak tanımladığı Kürt sorununda alanı boşaltıyor; geri çekiliyor. Bu geri çekilme bir mağlubiyete değil, bir bıkkınlığa dayanıyor; ve kronikleşen tabloyu çözmek için yeni bir aktöre meydanı teslim ediyor. Bu aktör askerî yöntemin yerine geçen demokratik yöntemleri kullanacak olan AK Parti. Demokratik yöntem, her işi eninde sonunda halkın rızasına dayandırma çabası içeren çoğul siyasî aklın seferberliği anlamına geliyor. Kürt sorunu üzerinde askerin hegemonyasını kaldırması, siyaset üzerinde askerî vesayetin alanının daralması demek. Siyaset "yerim dar" psikozundan sıyrılıyor. Boşluğu dolduruyor.

Birinci değişken, tam karşısında yer alan ikincisini de otomatik olarak değiştiriyor. PKK muhatap olarak karşısında demokratik aktörleri buluyor. Son zamanlarda tırmanan şiddetin tek sebebi, PKK'nın klasik yöntemlerini yoğun bir şekilde demokratik rekabet alanına taşımaya kalkmasıydı. DTP'nin tırmandırdığı kitlesel şiddet, PKK usulüyle siyaset yapmak demek. Bu yöntem işlemiyor. İşlemediğini DTP'liler fark etmeli. Karşılaştıkları demokratik tepkilerin sebebi üzerine düşünmeliler.

Türkiye'nin Kürt sorunu bugün fiilen AK Parti ile DTP arasında cereyan eden bir rekabetin konusu. Hareket noktası ise şu: AK Parti, Kürtler de dahil olmak üzere bütün Türkiye'yi temsil ediyor. DTP ise sadece etnik siyaseti.

AK Parti'nin elinde büyüleyici bir koz var. Devletin bütün kurumlarının, hatta 85 yıllık Cumhuriyet'in ve diğer partilerin beceremediği entegrasyonu tek başına başarma iddiası taşıyor. Haklı ve inandırıcı bir iddia. Bu iddianın sahibinin bütün devlet kurumlarına ve diğer partilere yol göstermesi, egemenlik hakkını temsil etmesi doğal. Bölge üzerinde silahla etkin hale gelmiş PKK ile, Güneydoğu'yu ülkenin geri kalan kısmı ile bir arada tutan tek bağ olan AK Parti arasındaki rekabet, basit bir seçim rekabeti değil. Taha Akyol'un Milliyet'te dün sorduğu soru üzerinde sadece diğer partiler değil, bütün devlet kurumları düşünmeli. Şu anlamlı soruyu soruyor Akyol: "Cumhuriyet doksanıncı yaşına yürürken niye ayrılıkçı hareketin karşısında Türkiye Cumhuriyeti'nin bölgedeki siyasal dayanağı AKP'dir de neden mesela CHP değildir?!"

Siyasî partiler düzeni içinde AK Parti'nin üstlendiği rolün, basit bir temsil yeteneğinin çok üzerine çıktığını fark edemeyenler, çok şeyi kaçırıyorlar. Türkiye'nin bugün Kürt sorununu çözecek tek entegrasyon aktörü AK Parti. Bu hükme itiraz edenlerin, AK Parti dışında bir aktör icat etmeleri lâzım.

AK Parti'nin bugün üstlendiği hayatî rol, siyasetin geri kalanını da düzene sokuyor, hatta şiddet eğilimlerini de terbiye ediyor. DTP ürettiği şiddetin dönüp kendisini vuracağını görüyor. DTP'nin kapatılmasının yanlış olacağını vurgulayan güçlü bir kamuoyu vardı. DTP, şimdi aynı kişilerin ne düşündüğünü sormalı.

CHP ile DTP arasındaki yakınlaşma ve işbirliği çabaları da çok değerli. Demek ki, değişimden CHP de, DTP de etkileniyor. Siyasî yelpaze köklü şekilde yeniden biçimlenme ihtiyacı hissediyor..

Beş ay sonra yapılacak seçim için havalar çok erken ısındı. Demek ki sadece bir seçim yapmayacağız; gecikmiş birçok hesabı da göreceğiz. Bu hesaplar görüldükten, herkes eteğindeki taşı tükettikten sonra karşımıza bambaşka bir ülke çıkacak.

Manzaranın bugünden daha iyi olacağı kesin.

ZAMAN