Her Dönemin Kullanışlı İthamı: Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik!

Canan Kaftancıoğlu'na halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek suçundan verilen cezayı değerlendiren Taha Akyol, doğrudan şiddet çağrısı içermeyen ifadelerin cezalandırılmasının hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmadığını vurguluyor.

Taha Akyol’un Karar’da yayımlanan konuyla alakalı yazısını (10 Eylül 2019) ilginize sunuyoruz:

‘Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik’

28 Şubat döneminde merhum Hasan Celal Güzel “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan mahkum edilmişti, şimdi Canan Kaftancıoğlu aynı suçtan mahkum edildi.

O zaman muhafazakarları dövmek için bu suç tanımının yargı tarafından kötüye kullanılmasını eleştirirdim. Yine o zaman Ecevit hükümetinin saygın Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk de bu suç tanımımın yargı tarafından “aşırı ve zorlama yorumlarla” uygulanmasını eleştirirdi…

Yargıyı düzenleme ve etkileme gücüne sahip iktidar değişti, aynı madde şimdi öbür tarafı cezalandırmak için kullanılıyor.

Maalesef adalet yeterince tarafsız ve bağımsızdır diyemiyoruz.

YARGITAY YOLU KAPALI

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na 2012’den 2017’ye kadar olan zaman içinde attığı çeşitli tivitlerden dolayı 5 aynı suçtan 9 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Basında çıkan bazı haberlerin aksine, maalesef temyiz (Yargıtay) yolu kapalıdır!

Çünkü her bir suç için verilen ceza 5 yılın altında olduğu için Yargıtay’a gidemeyecek, İstinaf ne karar verirse o kesinleşmiş olacak.

Yargıtay veya İstinaf, fark eder mi?

Elbette fark eder, hem de bazen çok fark ediyor.

Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun bütün üyelerini siyasi irade belirlemektedir. (Partili Cumhurbaşkanı ve Meclis’teki nitelikli çoğunluk, yani AK Parti ve MHP).

HSK istediği zaman İstinaf Mahkemesi üyelerini değiştiriveriyor. Enis Berberoğlu davasında, İstinaf Mahkemesi üyelerinin bir gecede değiştirilmesi bunun bir örneğidir; daha da önce de yazmıştım. (Hürriyet, 18 Ocak 2018)

Ama HSK Yargıtay üyelerini değiştirmez. Yargıtay üyeliği, dış etkilere karşı daha korunaklıdır.

İSTİNAF MAHKEMELERİ

Düşünün ki, Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan ile benzer durumdaki gazeteciler darbe suçundan ağırlaştırılmış müebbed hapse mahkum edildi ve İstinaf bunu onayladı!

Ama Yargıtay, “bu darbe suçu değildir” diyerek mahkumiyetleri bozdu; örgüte yardım suçunu işaret etti. Mehmet Altan’ın da tamamen beraatına karar verdi.

Farkı görüyor musunuz? Yargıtay yolu kapalı olsaydı; müebbed hapis kesinleşmiş olacaktı!

Bu noktada Adalet Bakanı Gül’ün gerçekleştirmeye çalıştığı “yargı reform paketi”, çok sınırlı bir iyileşmeyi amaçlamış olsa da, gerçekten önemlidir.

Paket, görüş açıklamaktan kaynaklanan suçlara, ceza miktarı ne olursa olsun Yargıtay yolu açılmasını öngörüyor.

Bakan bunu samimiyetle savunuyor ama bakalım Meclis’ten nasıl geçecek?

Yargıtay yolu açılmazsa, Kaftancıoğlu hakkındaki mahkumiyetler çok tartışılacak, Türkiye’nin hukuk imajını daha da zedeleyecektir.

İstinaf ne karar verir şimdiden bir şey denilemez Yargıtay gibi bir üst denetim yolundan geçmeden kesinleşecek kararların büyük tartışmalara yol açacağı bellidir. Yargıtay yolu mutlaka açılmalıdır.

Sorun, evrensel hukuka uygun olup olmamaktır. Her şeye rağmen Yargıtay’da bu yönde belirgin bir dikkat var.

EVRENSEL HUKUK

Kaftancıoğlu hakkındaki kararlar da evrensel hukukun denetiminden geçmelidir.  Mesela Yargıtay’a göre, şiddet çağrısı içermeyen açıklamalar “kin ve düşmanlığa tahrik” sayılamaz. Hele de “ortaya bir infial, herhangi bir taşkınlık” çıkmamış ise, soyutta kalan beyanlarla “kin ve düşmanlık” suçu işlenmiş olmaz. (Yargıtay CGK, 29.4.2008, E. 2007/8-244, K. 2008/92)

Örgüt propagandası mı?.. Türkiye bu konudaki Terörle Mücadele ve TCK maddelerini evrensel standartlara uygun hale getirmek için AB ile müzakere halindedir. Bu standartları gözeten bir kararla, gözetmeyen bir karar arasındaki fark büyük olur…

AİHM’nin “politikacılar çok sert eleştirilere herkesten çok tahammüllü olmalıdır” diye özetleyebileceğim içtihadı da bir evrensel hukuk kaidesidir. (İncidal Kararı, gün: 9.6.1998, no: 22678/93)

Marjinal görüşleri şiddetten arındırmanın yolu özgürlükler ve hukuk güvencesidir.

Kaftancıoğlu hakkındaki mahkumiyetler evrensel hukuka uygun mu?  Kaftancıoğlu il başkanı olmadan önce niye eski tarihli tivitler soruşturma konusu olmamış?

Bunlar ciddi sorulardır. Hele de Adalet Bakanı’nın “keyfi tutuklamalar”dan, ve “yargının meşruiyetine zarar veren kararlardan” yakındığı ülkemizde hukuku her şeyin üstünde tutmak hepimiz için insani ve milli bir görevdir.

Gerçek anlamda “hukuk devleti” olmak Türkiye’yi iç barışta, diplomaside, terörle fiili mücadelede çok daha güçlü kılacaktır.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!