Hepimiz Benaziriz!

Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu yönünü çok seviyorum. Bu ülke hakkında kalem oynatan kimseyi malzemesiz bırakmıyor. Allah eksikliğini vermesin... Her ne kadar kimi zaman basit mantık oyunlarıyla, kendini açıkgöz zanneden taşra tüccarı imajı verse de, çoğu zaman samimiyetini fark ediyor insan. Ah; bir de sabah dediğini, gördüğü tepkiden sonra akşam vakti reddetmese...

CHP lideri son muhteşem demeciyle, yeni başlayan liderlik kariyerinin çok da uzun sürmeyebileceğinin işaret fişeklerini çaktı adeta. Referandum sürecinde topu yanlış sahaya sürerek kendisini ve partisini zor duruma düşüren Kılıçdaroğlu, bir dolu sürç-ü lisana ilave olarak 'Rahibe Krizi'nde de kendi dizine sıkmıştı.

Kampanya heyecanından olsa gerek, sıklıkla 'Türban'ı da diline dolamıştı CHP lideri. Eminim başka parti yapsa, 'Dini siyasete alet ediyor' derlerdi ama aklı sıra 'Türban' diyerek cinlik yapıyordu yerli Gandi. Nitekim geçtiğimiz gün ağzından çıkardı baklayı. Hürriyet gazetesinin büyük bir heyecanla manşetten verdiği habere göre; Kılıçdaroğlu için 'Türban' ile 'Başörtüsü' arasındaki fark 'saç telinin görünüp görünmemesi arasındaki fark kadar'dı!

Verdiği örnekler de ilginçti Kılıçdaroğlu'nun. İran'ı örnek verdi misal olarak. Hani yıllar yılı 'Türkiye İran olmayacak' gibi kurusıkı klişeler ile yürüyen kitlelerin liderinden böylesi bir rol model teklifi enteresandı. Sonra, hangi aklıevvel kulağına fısıldamışsa, rahmetli Benazir Butto'yu gösterdi diğer örnek olarak... Hani yurdum medyasının, ülkemize geldiğinde fikrinden çok, çorapsız ayak parmaklarının resmini basıp 'Ne kadar da seksi canım' diye manşete çıkarılan rahmetli siyasetçiyi... Bu kadar insan var CHP'de, bunca sosyolog, akademisyen bilmem ne var. Ne bileyim Emre Kongar Hoca mesela. Biri çıkıp, 'Kardeşim ne Benazir'i, hiç olmazsa Zübeyde Hanım'ı gösterseydin örnek olarak' da dememiş ne yazık ki!

Ne acı ki, meseleyi yine yanlış yerinden kavrıyor CHP ve lideri... Sorunun adı türban sorunu değil. Zaten gidip bakın üniversite kapısından içeri alınmayan kızların şekil ve şemailine, her biri bir çeşit örtünmüştür. Kimi geleneksel, kimi modern, kimi post-modern. Mesele özgürlük meselesidir, örtünme şekli meselesi değil. Olay özgürlük ve demokrasi sorunudur, 'İranlı gibi mi, Pakistanlı gibi mi örtünelim' seçimi değil. Bilirsiniz, Andıç medyasının hoş bir huyu vardır. Ne zaman ülkemizi krallıkla yönetilen Arap ülkelerinden bir sultanın eşi ziyaret etse, 'Bakın Arapların kraliçesi bile örtünmüyor, size ne oluyor' türü manşet atarlardı. Kılıçdaroğlu, bu tür krallıklardan örnek verseydi, Nur Hanım, Canan Hanım, Mustafa Hoca filan bu kadar rahatsız olmazdı bence. Nihayetinde, her ne kadar CHP türü de olsa, nihayetinde bu da bir çözümdü!

Hatırlarsınız bu yasağı icat eden, cunta ruhlu adamlardan biri, gencecik kızların okula girmesini engelledikten sonra, 'ne sorunu, bizde sorun filan yok' demişti!

Çok önemli bir hata daha yapıyor Kılıçdaroğlu. 'Geleneksel' sınıfına sokmaya çalıştığı, 'Saçının bir kısmı görünüyordu' genellemesi Anadolu insanlarına pek uymaz. Zira bu ülkenin her bölgesindeki nineler Kılıçdaroğlu'nun tanımladığı gibi örtünmezler. Bir kısmı öyle olabilir ama büyük çoğunluğu öyle değildir. Şair bu nedenle; 'Utanırdı burnunu göstermekten sütninem/kızımın gösterdiği kefen bezine mahrem' demiştir. Anadolu'da birçok babaanne, bırakınız namahreme, kendi torunlarına bile göstermez saçının telini. Benazir Butto gibi değildir Anadolu nineleri...

Kaldı ki, olabilirdi de. Saçının bir kısmını TV dizilerindeki kötücül hanımağalar gibi gösteren, eşarbını kulağının ardından boynuna çeviren hanımlar da olabilir. Bütün saçını gösteren de. Mesele bu ilkel tartışmayı kökten çözmektir. Bırakın isteyen istediği gibi giyinsin, istediği gibi örtünsün. Size ne oluyor? Herkes kendi babaannesini kanun şekline dönüştürürse, pek hoş bir tablo ortaya çıkmaz.

Başlığı "Herkesin babaannesi kendine" mi koysaydım acaba?

ZAMAN