Hep Birlikte Barışın Üstüne Heykel Dikenler

Bir yıl kadar önce dikilen ancak üstü örtülü tutulup açılmayan bu heykel, Abdullah Öcalan’ın işaret ettiği kritik eylül ayı gelmeden şak diye ortaya çıkartılıyor.

Melih Altınok
Türkiye Gazetesi

İkinci yılını doldurmasına az bir zaman kalan Çözüm Süreci yolunda gidiyor. Kökü Cumhuriyet tarihinden bile eski olan bu problemin çözümde, ilk kez güçlü bir iktidar siyasi riski üstlenip barıştan yana tavır alıyor. Keza karşı taraf, egemen Kürt siyasal hareketi de bu çözüm iradesine katkı sağlıyor.

Dün Star gazetesine konuşan Çözüm Süreci’nin mimarlarından Bakan Beşir Atalay eylül ayına işaret ederek, barış yanlılarını umutlandıran açıklamalarda bulundu. Haziranda parlamentonun da desteği ile çıkartılan çerçeve yasanın eylül sonunda somut yol haritasına dönüşeceğini kaydeden Atalay, herhangi bir aksaklık olmadığını söyledi.

Planlamalara göre, önümüzdeki dönemde İmralı’ya yalnızca HDP’liler ve MİT bürokratları değil, sürece katkı sağlayacak kesimler de gidecek. Bu gelişme, çözümün bileşenlerinin süreci sahiplenmesine ve görüşmelerin kamuoyunun kafasındaki soru işaretlerini giderecek şekilde şeffaflaşmasına da katkı sağlayacak. Sonunda da süreç, eve dönüş, hayata uyum ve meşru-yasal siyasete entegrasyonla devam edecek.

Çok şükür ve de nihayet!

Daha önceleri ceberut devletin temsilcilerinin kan ve gözyaşından başka hiçbir sonuç vermeyen “asarız keseriz” nutuklarından usanmış demokratlar gelinen bu aşamaya sevinirken savaşçı cephe panikte! Bunların başında da, birbirilerine karşı gibi görünseler de, hedefte birliğin fiilen yan yana getirdiği PKK içindeki savaşçı lobi veCemaat çevreleri geliyor. Tabii ki, dün talep ettikleri siyasi çözüm fersah fersah aşıldığı halde, bireysel bekaları için başkalarının çocuklarının canıyla delikanlılık yapan ak saçlı loser liberalleri de unutmamak lazım.

Tüm Türkiye halkının yüreğini ferahlatan bu barış tablosuna vandalca saldırmak için birkaç gündür gözlerini Lice’ye dikmiş durumdalar. Bir yandan ülkenin “en sahici” unsuru olduklarını, birtakım şovmen vekillerinin kışkırtmalarına rağmen Gezi'de sokağa çıkmayarak ortaya koyan Kürtleri tahrik ediyorlar. Diğer yandan da Batı kamuoyunun milliyetçi hassasiyetlerini kanatırcasına kaşıyorlar.

İşleyiş şöyle. Önce birileri Lice’deki bir mezarlığa PKK’nin önemli “savaşçı sembollerinden” olan Mahsum Korkmaz’ın heykelini dikiyor. “Birileri” diyorum, zira dün Vatan’ın haberinde yer aldığı üzere, heykelin bulunduğu yerin muhtarı da diğer yöneticileri de “birileri” diyor.

Derken bir yıl kadar önce dikilen ancak üstü örtülü tutulup açılmayan bu heykel, Abdullah Öcalan’ın işaret ettiği kritik eylül ayı gelmeden şak diye ortaya çıkartılıyor. Cemaat gazeteleri de Bakan Atalay’ın çözümle ilgili umut verici açıklamalarda bulunduğu perşembe günü “yetişin ey cemaat-i müslimin” naralarıyla tezvirata başlıyor! Günlerce süren televizyon programlarıyla, gazete yazılarıyla “tehlikenin farkında mısınız” kışkırtması yapılıyor!

Ne yazıktır ki, çözüm ve barış için atılan yüzlerce olumlu adımı bir heykel üzerinden sabote etmeye kalkan ittifak bölgede dar kapsamlı bir gerginlik oluşturmayı başardı. Mahkemenin aldığı yıkım kararı üzerine düzenlenen protestolarda yaralanan vatandaşlarımız oldu.

Cemaat’ten ve şimdi de “savaşçı heykelinin dikilmediği bir çözüm süreci barış getiriri mi” türünden zırvalıklara sarılan ak saçlı loserlardan ümidimiz yok. Ama bu provokasyona alet olan ya da tartışmalarda klişelerden yana saf tutan Kürtler lütfen bir düşünsünler. Bundan daha açık bir provokasyon olabilir mi?

Bakan Atalay açıkça “HDP kesiminin de onayladığı bir şey değil. Onların da bilgisi dahilinde değil” diyor. Cemaat çevrelerinin ve iki halka da düşman yitiklerin ipiyle kuyuya inip yıllar yıllar sonra devletin de Öcalan’ın da “evet” dediği barış umudunu mu torpilleyecekler?

Kaldı ki, nihai barış için onca yol aldığımız barış sürecinde, eğer dert bu kardeş kavgasında hayatını kaybedenleri anmak, yeni ölümlere engel olmaksa niçin barışı sembolize eden bir heykel yerine savaşın simgeleri seçiliyor? Bu ajitatif hareketin kime ne faydası olur?

Dün Günün Manşeti’nde Ahmet Kekeç’in de dediği gibi, demokrat Türkiyeler olarak bir yandan 33 Kürt’ün katlinden sorumlu Mustafa Muğlalı gibi savaş sembollerinin isimlerinin kentlerin hafızasından silinmesini alkışlarken, öte yandan yeni savaş sembolleriyle mi donatacağız bölgeyi?

Hakikaten bırakalım bu provokatif heykel meykel işlerini de eylül ayında barış için atılacak adımlara ne katkı yapabiliriz, her iki taraftan elini taşın altına koymuş yürekli insanlara nasıl destek oluruz, ona bakalım.

Artık çocuklarımızı yaşatmak için büyümemizin zamanı gelmedi mi?

TÜRKİYE GAZETESİ

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!