Aslan Değirmenci'nin kaleminden Mardin ve Diyarbakır;
Bu hafta Mardin ve Diyarbakır’daydım.Tek kelimeyle “Hendek Siyaseti” bölgeyi kuşatma altına almış durumda. Vesayet çukurlarında Kürtler boğuluyor, eski derin devletin asit kuyularının yerini, şimdi örgütün hendekleri alıyor. Nerede derme çatma yapılan bir ev varsa hendekler orada kazılıyor, evini mevzi olarak vermeyen Kürtler sürgüne zorlanıyor, direnenler ise katlediliyor.
Binlerce insan mağdur. Mağduriyetin giderilmesi için ilk adımı Özgür-Der atmış. Bölgedeki yürek yakan dramı STK’larla paylaşılınca bölge halkına İHH başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanından merhamet eli uzatılmış. AK Parti Hükümeti ve devlet de yaraları sarmak için harekete geçmiş.
Bölgede, örgüt vesayeti altında mağdur edilen mazlum Kürtler’le bir araya gelme fırsatı buldum. Çok ilginç bir o kadar dengeleri altüst eden iddialar gündeme getirdiler. Önce Sezai Usta ve arkadaşlarıyla dostlar meclisi dedikleri buluşmalarına katıldım. Sezai Usta bölgede çok sevilen ve sözü dinlenen bir aktivist aynı zamanda... Uzun yıllar ayakkabıcılık yaptığı için herkes ona Usta diye sesleniyor. Kendini kan davalarının çözümüne adayan bir gönüldaş olduğundan dolayı da tüm kesimler tarafından Sezai Usta el üstünde tutuluyor.
Sur’da evinin mevzi olmasına, kapısının önüne bombalar yerleştirilmesine direnince çocuklarının gözü önünde darp edilen ve bölgeden zorla çıkarılan Sezai Usta, hendekleri kazanların Kandil’den gelen PKK’lılar olduğunu ifade ediyor. Çatışma esnasında ise hendekleri savunanların Suriye’den gelen PYD’liler olduğunu iddia eden Sezai Usta, örgüt tarafından çatılara yerleştirilen keskin nişancıların Şebbihalar ile birlikte Suriye’de muhaliflere karşı cephe açan lejyonerler olduğunu öne sürüyor. Sezai Usta, “Şaşırmayın! Gizli bir ittifak değil bu. PKK’nın Suriye kolu PYD güçleri ile güneyindeki Beşşar Esad ordusu, İran ve Hizbullah güçleri ortak hareket ediyor, muhaliflere karşı Rusya hava desteğiyle alan açıyor. Bu ittifaklarını şimdi hendeklerde pekiştiriyorlar” dedi.
Ben Sezai Usta’nın anlattıkları karşısında şaşkınlığımı gizleyemediğimde bölgenin sevilen alimlerinden Nuri Hoca söze giriyor: “Evladım ne şaşırıyorsun! Hendeklerin arkasında kod adı Heval, Baran olan Aleksandr, Andreyler de var. Esad’ın paralı askerleri de burada. PKK zaten bir lejyonerler örgütü. El birliğiyle çözüm sürecinde yakalanan devlet-millet buluşmasını sarsmak istiyorlar. Ama Allah var. Onların bir planı varsa Allah’ın da bir planı var. Şu an devlet ile millet burada kenetlenmiş durumda. Elbette bu buluşmadan rahatsız olan devlet içerisinde de Aleksandr’lar var. Onlar da rahat durmuyor.
Zırhlı araçlara cenazelerin bağlanıp gezdirilmesi, duvarlara yazılan ırkçı söylemler ve küfürler bunun delilidir. Başbakan Davutoğlu’nun cenazeye zulüm edenleri görevden aldırması bizi memnun etti. Cenaze cenazedir. Ve cenaze dokunulmazdır. Rabbim Davutoğlu’ndan razı olsun. Hükümet asla JİTEM gibi yapıların yeniden uyandırılmasına izin vermemeli. Bizim zaten başımızda PKK belası var. PKK, JİTEM’den farklı değil. Aynı zulümleri bölge halkına yapıyor. Devlet merhamet elini uzatmaktan geri durmamalı.”
12 Eylül döneminde yargısız infazla hayatı karartılan, 10 yıl esaret altında tutulduktan sonra “Pardon” denilerek serbest bırakılan Cengiz öğretmen ise olup bitenin çok acı olduğunu, Kenan Evren’in Kürtler’e reva gördüğü uygulamaların daha fazlasının Kandil tarafından uygulamaya sokulduğunun altını çiziyor. HDP’li vekillerle görüşme taleplerinin sürekli geri çevrildiğini, HDP’yi derin solun işgal ettiğini, aynı siyasi anlayışın Kenan Evren ile işbirliği yaparak 12 Eylül’de sokakları yangın yerine çevirdiğini öne sürüyor. Cengiz Öğretmen, “HDP devrimci bir parti değildir. İradesini Kandil’e teslim etmiş, yol haritasını derin sola bırakmış, işgal altında olan bir partidir. Konu devrimse önce HDP’ye bir devrim gereklidir. Düşünsenize Sur işgal altında, halk kafese alınmış durumda, HDP işgali destekliyor. Bu ihanettir” tespitiyle bir gerçeği ortaya koyuyor.
Kaynak: Bugün Gazetesi