Hem Katil, Hem Pişkin

Yasin Aktay, Mısır’da kurduğu sistematik işkence ve cinayet şebekesine rağmen AB ülkeleri tarafından itibar gören katil Sisi’nin Avrupalı liderlerin yüzüne karşı sarf ettiği pişkince sözlerini analiz etmiş.

Yasin Aktay’ın Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde yayımlanan “AB Kızıldeniz’i Geçemedi, Battı” başlıklı yazısının (27 Şubat 2019) konuyla alakalı kısmı şöyle:

“Avrupa’nın önceliği zenginlik sağlamak ve bunu korumak, fakat bizim önceliğimiz ülkemizi muhafaza etmek, onu düşmekten, yıkılmaktan ve çökmekten korumak” böyle diyordu Sisi, yanında onu ayakta, huşu içinde dinleyen Avrupa’nın demokratik, insan haklarına pek düşkün, medeni liderlerinin yanında. Haa, onların da yanlarında, aralarında Arap Birliği üyesi liderler de vardı.

Neyin toplantısıdır? Niçin bir araya gelmişler? Beraber neyin çözümünü bulacaklar? Bir seri cinayetin üzerine, onu ödüllendirip cesaretlendirir gibi toplandıklarına göre, cinayetlere karşı, vahşete karşı, insanlık için, insani değerler için, hayır için toplanmadıkları çok aşikar.

“İdam cezaları hakkında konuşuyorsunuz, ama lütfen bizi zorlamayın, bize insanlığımızı öğretmeyin, bizim kendi insanlığımız var, kendi değerlerimiz var, kendi etiğimiz var, biz size saygı duyarız siz de bize saygı duyun. Bizim etik değerlerimize saygı gösterin”.

Bu sözlerle Mısır’da işkence altında yaptırılan itiraflara dayanılarak kendilerine yüklenen suçlar dolayısıyla gençlerin katledilmesini savunuyor. Neresinden bakarsanız rezilce, neresinden baksanız alçakça bir savunma bu.

Bir defa Mısır halkının değerlerini gasp etmiş onlar adına hoyratça konuşan bir pişkinlik var. Bir defa bahsettiği ve “saygı duyun” dediği “Mısır halkının değerlerinde” insanları haksız yere ve zalimce, işkenceyle öldürmek mi varmış?

Mısır halkına iftira atmasın Sisi. Bunlar Mısır halkının değerleri olamaz. Bunlar hiçbir halkın değerleri olmaz. Hiçbir hukuka, hiçbir ahlaki temele dayanmayan bu değerler hiçbir halkın değeri olamaz. Üç bin sivil, medeni, barışçıl göstericiyi taramak usulüyle katletmek, orada katledemediklerini iftiralarla toplayıp göstermelik yargılamalarla soylarını kırmak hiçbir halkın değeri olmadığı gibi Mısır halkının değeri olamaz.

Bunlar olsa olsa Sisi’nin haksız yere darbeyle gasp etmiş olduğu iktidarını korumak için uydurduğu kendi değerlerdir.

Sisi’nin bu sözleri pişkin pişkin ifade edebilmesinden daha utanç verici olanı elbette her biri birer Kaşıkçı cinayeti kadar korkunç ve ahlaksızca bu cinayetlerin savunmasının AB liderleri tarafından itiraz edilmeksizin dinlenmiş olmasıdır.

“Bunlar bizim kendimize özgü değerlerimiz, şartlarımız” diyor. İşkencesi ayrı, idamı ayrı, darbesi ve yüz binin üstünde tutuklusu ayrı birer insanlık suçunu bir cümlede açıklıyor. O pek entelektüel, pek demokrat, bir medeni AB liderleri de başlarını sallıyorlar orda. Bütün bir Avrupa’nın Kızıldeniz’de gark oluşunun resmi değil de nedir bu?

Kimse ne kendini ne da başkasını kandırmaya kalkmasın. AB ülkeleri tam da bu haksız idamların yapıldığı günlerde Mısır’da Sisi’ye misafir olarak onun bütün suçlarına ortak olmuştur. Böylece “Firavun ve çevresi” sözü bir daha gerçek olmuştur. “Bunlar bizim değerlerimiz” dediğinde bunu yutan AB liderleri, bu rezil eşkıya değerlerinin karşısına, en alakasız durumlarda bile Türkiye’nin karşısına çıkardıkları o meşhur değerlerini koymayarak Firavun’un izinden giderek, Kızıldeniz’de gark olmuştur.

Önden giden Firavun ve onun arkasına takılıp atlarını Kızıldeniz’e süren kavmi, kavminin seçkinleri, özgürlüklerinin peşindeki yiğit gençleri avlamak üzere giriştikleri çetin takipte Kızıldeniz son durakları olmuştu.

Kendi değerlerini pazara çıkaran AB ülkelerinin varıp dayandıkları yer de Kızıldeniz’in Şarmelşeyh’i oldu. Orada elinde taptaze, gencecik masum insanların kanı olan Sisi ile dayanışma pozları AB tarihine, bütün bir Avrupa tarihini yeniden yazdıracak, aslında bize yeniden hatırlatacak kapkara bir leke olarak kazınmış oldu.

AB, böylece, iddia ettiği değerlerine hiçbir sadakatinin olmadığını bir kez daha gösterdi. Zaten Avrupa Değerleri olarak pazarladığı değerler kendisine ait değerler de değil. İnsan hakları, özgürlük, çokkültürlülük, demokrasi, batının sömürdüğü bütün medeniyetler birikiminden devşirerek kendine mal ettiği değerler. O değerlere bile bir sadakati yok. O değerler onun için aç kaldığında, ihtiyaç duyduğunda, işine geldiğinde, rahatlıkla yiyeceği helvadan putlar mesabesindedir..

Başkalarının üzerinde baskı kurup yönetebileceği ölçüde sarılır. Kendi ülkelerinde de işlevsel buldukları için sarıldıkları değerlerdir, ama Müslümanlar için fazla bulunan değerler.

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!