Hem iftira ediyorlar, hem de ağlaşıyorlar!

Ali İhsan Karahasanoğlu

Hem İsrail’i destekliyorlar.. Bir insanî yardım kuruluşunu, bu kuruluşun organize ettiği yardım konvoyuna katılan gönüllüleri suçluyorlar..

Yazdıkları yazıyı haber yapınca da “Bizi hedef gösterdiler” diye ağlaşıyorlar..
Oysa hedef gösteren kendileri..
İnsanları öldürtenler kendileri..
Sonra “bizi hedef gösterdiler” diye ağlaşanlar, yine kendileri..
Adamın yazdığı yazıyı, okuyucuya aktarmak, nasıl hedef göstermek oluyor ki?
Ne demek, hedef göstermek?..
Bakalım kanuna..
Terörle Mücadele Kanunu, madde 6: “.. kişilere karşı terör örgütleri tarafından suç işleneceğini veya .... bu yolla kişileri hedef gösterenler ...”
Kanunun yasakladığı husus şu: “şu kişiye karşı, terör örgütü suç işleyecek..” demek..
Veya “terör örgütü şu kişiye karşı suç işlesin” diye yazmak!
Peki, son Gazze olayları etrafında, İsrail sözcülüğü yapanlarla ilgili Vakit’in haberinde, kanunun bu maddesini ihlâl eden bir durum var mı?
Tabiî ki yok!..
Vakit’in haberinde, ne o yazarlara karşı terör örgütlerinden birisinin suç işleyeceği yazılı.. Ne de, terör örgütlerine bir çağrı var.
Aslında bahsi edilen konuda faaliyet gösteren bir terör örgütü bile yok..
Ama adamlar, hem bu ülkenin çocuklarını durduk yerde suçluyorlar.. Hem de bunun haber yapılmasından rahatsız oluyorlar..
Haberimiz ortada.. Gizlisi saklısı yok haberin..
Ne var haberimizde?
Haberde, şu gazetede, bu gazetede köşelerinden İsrail avukatlığı yapanların, yazılarından birebir alıntılar var..
O yazıları siz yazmadınız mı beyler?..
Siz yazdı iseniz, sadece “kendi gazetenizin okurları okusun” diye mi yazdınız?
Kendi okurunuz, sizinle aynı kafada, dolayısı ile onları çarpıtılan bilgilerle yönlendiriyorsunuz.. Ama aynı yazı, Vakit’in okurlarına sunulunca, rahatsız oluyorsunuz, öyle mi?..
Yazdığınız yazıya bir ekleme mi yapmışız? Hayır!..
Yazdığınız yazının ana temasını değiştirecek şekilde bir çıkartma mı yapmışız? Hayır..
O zaman niye rahatsız oluyorsunuz?
Çünkü yalan yazıyorsunuz; değil mi?.. Çünkü İsrail sözcülüğüne soyunmuştunuz, suçüstü olmaktan rahatsız oluyorsunuz; değil mi?
Kendi yazdığınız yazılardan, kendiniz utanıyorsunuz; değil mi?
Kendi ideolojinizden insanlar yazınızı okurlarsa, sorun yok. Nasıl olsa onlar da sizinle aynı kafada. Yalanlarınızı büyük bir memnuniyetle okuyup, size övgüler düzüyorlar...
Ama yazınızı, gerçekleri gören insanlar okursa, insan içine çıkamaz hale geleceğinizi biliyorsunuz. Onun için de, “Yazdıklarımızı herkes okumasın. Yalanlarımızı herkes görmesin. Sadece bizim kafadakiler, bizim yazımızı okusunlar. Onlar zaten bu yazılardan rahatsız olmazlar!” mı diyorsunuz?..
Yok beyler, yok öyle; hem bu ülkenin çocuklarını karalayıp, hem de “hedef gösterildik” diye bağırmak..
Yazdığınız yazı, bir başka gazete okuyucusuna aktarılırsa, niye hedef gösterilmiş olasınız ki?
Aslında “hedef gösterildik” demekle, yalan yazdığınızı da, suç işlediğinizi de itiraf etmiş olmuyor musunuz?..
“Yazdığımız yazı Vakit okuru ile buluşunca, bizim yalan yazdığımız ortaya çıkacak. İnsanlar bize kızacaklar” demiş olmuyor musunuz?..
Yalan yazmıyorsanız, bu ülkenin masum insanlarını suçlamıyorsanız, durduk yerde, okuyucu size niye kızsın ki?!..
Siz niye, “Benim yazımı okuyan Vakit okuru kızacak” diye kendi kendinize dert edinesiniz ki?
Evet, bunun tek sebebi var..
Bu ülkenin insanlarının aleyhine, kasten iftira ediyorsunuz.. “İsrail askerlerine demir çubuklarla saldırdılar” diyorsunuz. “Yardım konvoyundakiler, PKK’ya yardım edenler gibidir” diyorsunuz.. İsrail askerlerini masum göstermeye çalışıyorsunuz.
Yaşananları yakinen bilen okuyucular, sizin bu iftiralarınızı okursa, sizin gerçek yüzünüz ortaya çıkacağı için, hemen cezai soruşturmalarla olayı bastırmaya kalkışıyorsunuz..
Geçti beyler, geçti.. Yemiyor artık kimse, bu eskimiş numaralarınızı..
Ya yalan yazmayacaksınız, ya da yalanınızın yüzünüze vurulmasına razı olacaksınız!..

VAKİT