Hem sanık hem müdahil..
Cumhuriyet gazetesi, Pazartesi günü başlayacak olan Ergenekon davasına müdahale talebinde bulunmuş!
Ne demek “müdahale talebi”nde bulunmak?
Bir davada; taraf olmadığı (davacı-davalı, savcı-sanık) halde, verilecek kararın kendi haklarını etkileyebileceği iddiasıyla, dosyada taraflar gibi hareket edebilme hakkı tanınmasını istemek..
Ceza davalarında nasıl olur bu iş?
Suçtan zarar görenler, suçun faillerinin hakkıyla cezalandırılması için müdahale dilekçesi verirler. Mahkeme; talebi uygun görürse, artık müdahil olan kişi, savcı ile birlikte hareket ederek, faillerin cezalandırılması yönünde çaba verir. Sanıklar beraat ederse, veya az ceza alırsa, temyiz edip, kararın kesinleşmesinin önüne geçerler..
Cumhuriyet gazetesi, binasına atılan el bombalarından dolayı gerçekten mağdur durumda.
Ama küçük bir ayrık durum var bu olayda.
Cumhuriyet gazetesinin imtiyaz sahibi, Cumhuriyet’i bombalama olayının azmettiricileri ile aynı örgütte..
Yani Ergenekon terör örgütünde.. Üstelik yönetici konumunda..
Gelin, çıkın bu işin içinden.
Cumhuriyet’in avukatları; bir yandan Ergenekon davasının sanıklarının, bu arada kendi gazetelerinin imtiyaz sahibinin cezalandırılması için, savcı ile birlikte hareket etmek üzere müdahale talebinde bulunuyorlar.
Bir yandan da, o gazetede, aynı imtiyaz sahibinin emri altında çalışmaya devam ediyorlar.
Hatta; gelen bir başka habere göre, Ergenekon davasının iddianamesini hazırlayan savcılar için tazminat davası açıp, “Bizim gazetemize hakaret ettiniz” diyorlar!
Hayli karışık bir durum!
Aynen Aktütün gibi.. Aynen Dağlıca gibi..
Cumhuriyet gazetesinin avukatları, Ergenekon davasında sanıkların cezalandırılması için müdahale dilekçesi verince, merak ettim, “Cumhuriyet gazetesine bomba atıldığında, gazete bu haberi nasıl vermiş!” diye..
Arşivden 16 Mayıs 2006 tarihli Cumhuriyet’i getirince, her zamanki “Cumhuriyet klasiği” haber mantığının ürünü başlıkla karşılaştım: “Dinci terör kuşkusu”
Haberi kaleme alan da, sözümona terör uzmanı Mehmet Faraç!
Bakın, birinci sayfasının hemen hemen yarısını kaplayan siyah zemin içine oturtulan “Tehlikenin farkında mısınız?” provokasyonunun hemen altındaki haberin spotunda, başka neler yazılmış: “Başbakan, TBMM Başkanı ve dinci basının laiklik üzerine tartışmaları yoğunlaştırdığı bir dönemde başlayan seri saldırılar, Cumhuriyet’i ‘derin’den ürkütmeyi mi hedefliyor?.. Kullanılan patlayıcılar, saldırganların gözü kara davranışları, pervasızlıkları, cesaretleri ve eylem tarzları, Cumhuriyet’e yönelik seri saldırıların karanlık bir organizasyondan beslendiği yolunda ciddi kuşkular doğuruyor.”
Karanlık organizasyon tesbiti doğru da..
Dinci olduğu iddiası yanlış!
Haberlerinde “profesyonel ve koordineli” tesbitini de yapmışlar!
Bu tesbit de, gerçekten dört dörtlük..
Gerçekten de; Ergenekon iddianamesi ile ortaya çıktı ki, eylemler tam bir profesyonellikle tasarlanmış.. Ve gerçekten koordineli..
Bir yandan “Tehlikenin farkında mısınız?” deniliyor.
Hemen arkasından bomba atılıp, “Dinci terör kuşkusu” başlığı atılıyor..
Bundan daha profesyonel iş mi olur? Bundan daha koordineli eylem mi olur?
Ve olayın üzerinden 2.5 yıl geçtikten sonra, Cumhuriyet gazetesinin avukatlarının, dün mahkemeye verdikleri dilekçe ile, bence Cumhuriyet de kabul etti bu gerçeği!..
Davaya müdahil olmak istediklerine göre, kendilerini bombalatanların, Ergenekon olduğunu itiraf ettiler..
Şimdi Mehmet Faraç, özür diler mi acaba? Cumhuriyet gazetesi yöneticileri özür diler mi acaba?
Suçladıkları Başbakan’dan.. TBMM Başkanı’ndan.. Dinci basın dediklerinden..
Hiç zannetmem. Onlar; her zamanki saldırılarına, çok bildik havalarında terör uzmanlığı adı altında Ergenekon türü derin organizasyonları, “Dinci terör” etiketi altında kamuoyuna sunma hizmeti(!)ne yine devam ederler..
Ediyorlar da zaten..
Bir yandan avukatları, “Gazetemizi bombaladılar. Biz zarar gördük. Ergenekon terör örgütü davasına katılıp, faillerin cezalandırılması için taraf olmak istiyoruz” diyorlar.
Bir yandan da, gazetelerinde yarım sayfayı dolduran ilanlarla, halkı Ergenekon davasının duruşmasına katılıp, sanıklar lehine nümayişte bulunmaya davet ediyorlar!
Hayret bir şey, gerçekten de!
Önceki Cumhurbaşkanımız Necdet Sezer’in okuduğu, hatta zaman zaman yazılarını yayınlattığı, üst düzey bürokratların gazetesi olarak tanınan gazetenin düştüğü duruma bakın!
Gülünecek hal mi, ağlanacak hal mi, karar veremedim!
VAKİT