Son günlerde bir helalleşme modasıdır almış başını gidiyor. Helalleşen helalleşene. Kimi ölümüne sebep olduğu insanların mezarını ziyaret ediyor, kimi açmış olduğu davalardan vazgeçiyor. Kimileri seçim öncesi tükürdüğünü yalamak için saatlerce randevu sırasında bekliyor. Kimileri ise kaçtığı Amerika’dan dönekliğin kitabını yazıyor.
Bunlar sizin bildikleriniz. Kamuoyuna yansıyanlar. Bir de bilmedikleriniz var...
Anlayacağınız 12 Haziran sonrası dönen dönene. Ortalık döneklerden geçilmiyor.
Helalleşme adı altında günahlarından, suçlarından, cinayetlerinden kurtulacaklarını, hesap vermeden bu dünyadan terk-i diyar edeceklerini düşünüyorlar.
Onlar öyle düşünüyor da... Peki biz ne düşünüyoruz? Helalleşmek istiyor muyuz?
Bu köşenin sıkı takipçileri bilir. Lafı öyle dolandırmayı pek seven biri değilimdir. Kimseden korkmam, kime ne söylenmesi gerekiyorsa, söylenecek sözü en baştan söyler, söze öyle başlarım.
Bugün yine aynısını yapacağım.
En son söylemem gerekeni en başta söyleyerek, meramını anlatmaya çalışacağım.
Başlıkta da dediğim gibi...
Helalleşmeyeceğiz. Hesaplaşacağız.
Helalleşme numarası çekenlerin “Siz kimsiniz?” dediğini duyar gibiyim.
Bu ‘siz’i alıp sakın bugüne kadar yaptığınız gibi Fethullah Gülen’e, Amerika’ya, Soros’a bilmem neye bağlamaya çalışmayın.
Bu numaranızı “yemediğimi”, kulak asmadığımı çok iyi bilenlerdensiniz.
Gerçeğin üstünü örtmek için aldığınız psikolojik harp eğitimlerini, kara propaganda faaliyetlerini deşifre ettiğimi de çok iyi biliyorsunuz. Bu numaranızı artık bilmeyen yok.
Fadime’den, Müslüm’den, Ali Kalkancı’dan neler türettiğinizi de biliyoruz.
Bu yüzden “Siz kimsiniz?” numarası çekmeyin
Biz kim miyiz? Anlatalım...
Bu ülkenin gerçek sahipleri, sizin bugüne kadar ötekileştirdiğiniz, yani sistemin ezdiği, öldürdüğü, yok ettiği çocuklarız. Yani halkız, yurttaşız.
Sizin pek sevmediğiniz bizler, sizinle helalleşmeyeceğiz. Çünkü; gün helalleşme günü değil. Gün, bugüne kadar yaptığınız hukuk dışı uygulamaların hesabını sorma günü. Hesap verme günü.
Sizinle helalleşmeyeceğiz, hesaplaşacağız, çünkü;
12 Eylül darbesinin işlediği cinayetler henüz ortada. İşkence odalarının duvarındaki kan hâlâ yerli yerinde duruyor. Cezaevlerindeki ölümler, kanlar, gözyaşları, yitip giden hayatların hesabı sorulmadı. Bu ülkenin doğusunda, güneydoğusunda binlerce faili meçhul, hesap sorulmasını bekliyor. Köyleri yakılan, ırzlarına geçilen insanlar ağlaşıyor. Başörtüsü kararıyla hayatlarını kararttığınız insanlar 20 yıldır gözyaşı döküyor.
28 Şubat sürecinde iki bine yakın insanı suçsuz yere ordudan attınız, sekiz bine yakınını zorla emekli ettiniz. Evinde “suç aletleri” olarak tespih, seccade, Kuran-ı Kerim bulduğunuz askerleri aynı gün kapı önüne koydunuz. Kimilerinin hayatlarını kararttınız, intihar etmelerine sebep oldunuz, kimilerine limon sattırdınız, kimilerine inşaatta ameleliği reva gördünüz. Ya o siviliyle-askeriyle ortak yaptığınız darbe planlarına, askerleri ayakta alkışlamanıza, bir şişe şaraba sattığınız meslek onurunuza, işlenen cinayetlere, katillere, onlara seyirci kalanlara ne demeli? Cinayetler işlenirken, bildiğiniz adresleri yazamamanıza ne demeli? Ya cinayeti alkışlamanıza? Cinayetlerin, hukuksuzlukların arkasındaki patronlarınızı, onların iş ortaklarını korumanıza ne demeli?
Bizden toplanan paraları bir günde iç etmenize ne demeliyiz? Kurduğunuz medyayla, hükümetlere, bürokratlara yaptığınız şantajla, tehditle aldığınız peşkeşlere, teşviklere?
Bugün askerle darbe planı yapan gazeteci kılıklılar, içeri girdikten sonra demokrasiyi hatırlayıp yıkmak istedikleri meclise girebilmek için mahkeme kararını bekliyor. ATO’sunda, Hilafet toplantısı adı altında darbe toplantısı yapan darbeci “adam“, “Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu” çatı altına giriyor.
Günahlarınız o kadar çok ki... Ciltler dolusu ansiklopedilere sığmayacak kadar çok. Hangi birisini yazacağımı şaşırıyorum.
Konseyinizle, Ejderlerinizle, işadamlarınızla, gazetecinizle, bürokratınızla, askerinizle bu ülkeye yaşattıklarınızın tümünün hesabını soracağız. Kiminizi bir daha ayağa kalkmama adına tarihin tozlu sayfalarına, kiminizi klozete atıp, sifonu çekerek hak ettiği yere göndereceğiz. Kimilerinizi de demir parmaklıklar ardına... Ortam değiştiği an, sizin onurunuzu, şerefinizi nasıl sattığınızı ve satacağınızı çok iyi biliyoruz. Bu yüzden, hesabınız çok kabarık, siz de bunu çok iyi biliyorsunuz. Helalleşme numarasıyla bu faturadan kurtulacağınızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu faturayı size Ö-DET-Tİ-RE-CE-ĞİZ.
Cinayetine ortak olduklarınız adına, faili meçhuller adına, işlediğiniz tüm suçlar adına...
Bizim adımıza restoranı idare etme görevi verdiğimiz “şef garson hükümet”, helalleşme adı altında faturayı tahsil etmezse, sizlerle anlaşma yoluna gidip, cinayetleri, darbeleri, hukuksuzlukları kapatmaya çalışırsa, bilsinler ki onlardan da hesap soracağız. Onları da sizin yanınıza göndereceğimizden şüpheleri olmasın.
Bizim sizlerden farkımız ise sizin yaptığınız gibi hukuk dışına çıkmadan, hukuk ve adaletin önünde sizlerle hesaplaşmak olacak.
Sizinle ve sizin zihniyetinizle “Helalleşmeyeceğiz. Hesaplaşacağız...”
mbaransu@gmail.com
TARAF