Abdurrahman DİLİPAK; Helal ve haram tartışmasını ve Helal Sertifikası konusunu farklı yönlerden tartışmaya açıyor.
Helal mi haram mı?
“Helal böcek” var mı?
Mesela çekirge.. Çekirge yeniyorsa, buna benzer daha bir sürü böcekten söz edebiliriz.
Türkiye’de Şafiler, deniz mahsüllerine genel olarak “helal” gözü ile bakarlar. Hanefilere göre, vahşi mi, görüntüsü nasıl, insan üzerinde menfi etkisi var mı, bir sürü kritere bağlıdır.
Mesela Türkiye’deki Şafiler, timsah ya da su yılanını yemez. Ama Etiyopya’daki Şafiler, suda yaşadığı için, karada da yaşasa bile timsahı da yiyiyorlar. Su aygırını da.. Su yılanını da.. Nas ile sabit helal ve haramlar sınırlıdır. Geri kalanı kıyas ve içtihad yolu ile verilmiş kararlardır..
Türkiye’de ne Hanefisine, ne Şafisine keler yediremezsiniz ama Araplar için böyle bir sorun yok.. Humeyni’ye kadar İranlılar havyar bile yemiyordu..
Ne, nasıl ve niçin haram?
Hanefi bu konuyu çok inceler. Haram olan yiyeceklerin hepsi aynı zaman da pis mi?
Mesela domuzdan post olmaz da, ayının etini yemesek de derisi post olmaz mı?
Üzerinize eroin dökülse ya da içince sizi sarhoş etse de, üstünüze benzin dökülse elbiseniz pis mi olur? Şarabın haram oluşu ile, esrarın haram oluşu aynı kurala mı bağlı..
Bazı haramlar vardır, kendiliğinden haramdır, bazıları illetinden, etkisinden dolayı haramdır. Peki o etkiyi izale ederek haramiyetinden kurtulmuş olur musunuz?
Bu ve buna benzer daha bir sürü soru sormak mümkün.
Soruyorum: Helal sertifikası veren hangi kuruluş sigaraya helal sertifikası verebilir.. Ve sigaraya helal sertifikası verilirse, eşinize çocuğunuza bu rızıktan rızıklanmaları için destek verir misiniz? Mesela Helal sertifikalı bir Cola ya da Bull içeceğine ne dersiniz?
Helal sertifikası mal ve hizmeti kapsıyorsa, mesela dernek ve partilere bu anlamda “Koşer sertifikası” verebilir misiniz? Yoksa onlar helal ve haram kavramlarının dışında mı değerlendirilmeli.. Bu soruların cevabını vermek zor olduğu için, “Helal” ve “Haram” hükmünü alimlere ve tüketiciye bırakmak, ama belli disiplinler çerçevesinde mal ve hizmetlerin kalite ve niteliklerinin tanımlanması daha doğru olacaktır.. Alimlerin hükmü de kendilerini ve onu taklit edenleri bağlayacaktır. Yoksa genel bir hüküm haline gelmemesi esastır. İcma dışında alimler arasında ihtilaf olması halinde yine kişi kendi tercihini kendisi yapacak ve sonucuna da razı olacaktır.. En iyisi mi siz şüpheli olan şeylerden sakının. Bir ürünün üzerine “Helal” yazılmış olması sizin onu tüketmeniz için yeterli değil. Onun nasıl kazanıldığı da önemli. Temiz mi, dahası, içindeki katkı maddeleri tek başına normal bir insan için normal kabul edilebilir ama ama sizin için ya da gün içinde tüketilen toplam miktarda, gıda ürünlerindeki riskli katkı maddelerinde limit aşımı olmuş olamaz mı? Şeker hastası için şeker de haram olabilir.. Ya da aşırı tüketim de haram.. Yani haram ya da helal kavramlarını kullanırken dikkatli olmamız gerek.. Kulaktan dolma dini bilgilerle zihinler bulandırılıyor.. İşin bilgi boyutu, kaynak boyutu, tefekkür boyutu ihmal ediliyor. Bilmediğiniz şeyin peşine düşmeyin..
İftar, sahur, konusunda yıllardır bir takvim karmaşası yaşanır.. Gözlemdi, hesaptı. Konu bu kadar basit değil.. Gözlemle bilim çelişiyorsa, ikisinden birinde sakatlık vardır, ya da hesap formülünde bir farklılık sözkonusudur.. Yorum farklılığına dayalı iki farklı görüş de olabilir, parmağı kanayanın abdestinin bozulup bozulmadığı tartışmasında olduğu gibi. Birbirimizi mazur görürüz olur biter. Kimse kendi kanaatini, yöntemini din olarak başkasına dayatamaz.. Benim yorumumum bu der. Dileyen kabul eder, dileyen etmez.
Önemli olan kaynak, niyet ve yöntem. Bu üçü sahihse, sorun yok demektir..
Bizde yıllık ibadetler ay’a, günlük ibadetler güneşe göre yapılır. Kimse namaz için güneşe bakmaz, oysa her gün güneşin açısı ve namazın saati güneşe göre değişir. Herkes takvime ve saate bakar. Bu “usul” bayramlara gelince terk edilir ve bildik tartışmalar başlar..
Aslında iş sanılandan daha karmaşık. “İstanbul’da iftar saati” dediğinizde, İstanbul merkezini esas alarak, deniz seviyesinde bir kestirme yapıyorsunuz.
İstanbul bir uçtan bir uca 80-90 km. Bunu geçelim. Mesela Mecidiyeköy’deki Safir’in tepesinde oturan adamla, giriş kapısındaki adama göre güneşin doğuş ve batış saatleri aynı mı? Sahilde oturanla, Çamlıca tepesinde oturanın iftarı aynı mı?
Sanırım bu konuda birilerinin çıkıp, “bu böyledir” demesinden çok, toplumun bu anlamda daha bilgili ve disiplinli olması gerek. Bu Helal sertifikası tartışması dünyaya Yahudilerin Koşer sertifikası ile yayıldı. Hollanda da Surinamlılar ve Amerikalı Müslümanlar tüketimlerinde bir alameti farika olarak buna ihtiyaç duydular. Yani ayırt edici bir özellik olarak önemli bir durum. Ama hemen belirtelim ki, Yahudiler açısından durum çok daha ciddi. Mesela dini vergisi (Bize göre zekatı) ödenmemiş, Allah adına, dini kurallara uygun üretim sözü yeminle kayıt altına alınmamış hiçbir ürün Koşer sayılmaz..
Ha bu anlamda söyleyeyim, liberal düşünce ve demokrasi de birçok özelliği ile bizim işimizi kolaylaştırıyor olsa da “Koşer/Helal” sayılmaz. Yani her gördüğünüz sakallıyı babanız sanmayın. Ve dini tartışma konusu yapmayın lütfen. İttifak ettiğinizde birlikte hareket eder, kuralına uygun bir ihtilaf halinde ise birbirinizi mazur görürsünüz. Size hayır gibi gelende şer, şer gibi gelende hayır olabileceği gibi, bu dünyada tartışıp durduğunuz şeylerin hakikatini Allah size öbür dünyada gösterecektir.. Kimse kanaatini, din, kendi önderini ilah edinmesin.
Hem “Helal ve Haram”dan çok, bizim günlük hayatımızda “Mübah”lar daha çok yer tutar.. Aslolan ise Mübahattır.. “Mübah sertifikası” veren var mı? Selâm ve dua ile..
YENİ AKİT