Hedonizmin kucağında tepinenler

"Kendini inançsız, ateist, satanist, hedonist vb ehli kitap harici tanımlamalarla marjinal kılmaya çalışan bireylerin de tapındığı, peşinden gittiği bir ilahı vardır."

SEDAT HASANBAŞOĞLU / HAKSÖZ-HABER

İnsanoğlu’nun fıtratında var olan tapınma ve buna bağlı olarak inancın yaşama dair yansımaları, aslında toplumsal ahlakı ve kültürü ortaya çıkartan bir sonuçtur. Kişi neye inanıyorsa onun ahlaki ve kültürel değerlerini benimser ve yaşar. Kendini inançsız, ateist, satanist, hedonist vb ehli kitap harici tanımlamalarla marjinal kılmaya çalışan bireylerin de tapındığı, peşinden gittiği bir ilahı vardır. Bu ilahların öğretileri, yönlendirmeleri, sözleri doğrultusunda yaşantısına aksettirdiği şey de bir süre sonra ahlaki ve kültürel bir oluşuma sebebiyet verir. Başarılı olur ya da olmaz, az ya da çok olur fark etmez ancak bu böyledir. 

Toplumların bozulma/çürüme sebepleri de tapınma kodlarının değiş(tiril)mesinden kaynaklanır. İster uluhi isterse beşeri dinlere mensup olsunlar, toplumlar tapınma fıtratları üzerinden kodlandırılır ve yönlendirilirler. İşte bu kodlandırma sayesinde ilk başlarda az ve etkisiz gibi görünen topluluklar, sosyal medya, STK, sanat, siyaset vb desteklerle toplum ahlakına ve kültürüne yön verir ve normal karşılanır hale gelebilirler. Bu durum, sapkınlaştırılmış ehli kitap dinleri ve beşeri dinler için geçerlidir.

Geçen hafta İstanbul’da 2 genç kızın aynı yaşta bir genç tarafından vahşice katledilmesi olayı ve sonrasında ortaya atılan “satanistti” “kemalistti” “dindardı” gibi karşılıklı salvolarla herkesin birbirine gol atma çabası içerisine girmesi, olayın kendisinden daha vahimdi aslında. Hiç kimse gelinen süreci, toplumdaki erozyonu konuşmak istemedi. Suçlu kimine göre kemalizm, kimine göre satanizm, kimine göreyse dindarlar (İslam), dolayısıyla “şeriatçı diktatör Erdoğan siyasetiydi”. Mesele, sebep değil karşıtını suçlamaktı. 

22 yıldır iktidar olan bir Ak parti gerçeği var ve bu süreçte muhalif olmak adına –sırf Müslüman diye- elinden gelen her türlü düşmanlığı yapan kesimler, toplumun bu hale gelmesindeki en büyük etkiye sahip kişiler/topluluklardır aslında. Sırf bir inat ve husumet adına toplumu “bunlar Müslümansa biz değiliz” klişesi ile –olduklarına da inanmıyorum-  yıllarca beyin yıkadılar. 
Çocuk yaşta kızların ve erkeklerin sözde flörtlerini normal, medeni bir olgu, evliliklerini ise çağdışı, yobazlık olarak nitelendirdiler. Bacak kadar çocukların yolda, otobüste oynaşmalarına “ayyy ne tatlılar” diyen de yine bunlardı.

3 mm çapında böcekten korkup çığlığı basanlar, erkeklerine meydan okudular. Çıplaklığı meşru hale getirip bir de ahlak sattılar. Kadınları “ucuz bir paçavra” gibi meydana salıp üstüne “değer” bindirmeye kalktılar. Uygunsuz bir konser iptal edilmek istense, siyasetçisi başta, ayağa kalktılar. Sosyal medya’da hakaret edilip gözaltı olsa “özgürlük” dediler. Alkol yada uyuşturucu bağımlısı bir müptezel bir kadını öldürse “kadın cinayetleri politiktir” dediler. Çocukları cinsiyetsizleştirme girişimlerini, trans bireyleri özgürlük olarak adlandırıp “onur yürüyüşleri” düzenlediler.

İslami, ahlaki ne değer varsa yerle bir etmeye neredeyse topluca sözleşmiş olan bu azgınlar topluluğu, bugün toplumun geldiği noktaya yine “ahlaki” çözümler üretmekle meşgul olacaklardır. Elbette, tarikatlerin kapatılması, imam hatiplerin sayısının azaltılması, din derslerinin kaldırılması gibi talepleri ilerleyen günlerde yine bu olay üzerinden görebiliriz. Zira katil Semih Çelik bir dönem “imanlı” ve babasını “namaz konusunda” uyaran biriymiş !

Kısacası, tüm bu çarpık ve ahlaksız tutumların suçlusu hiçbir zaman kendileri olmadı. Toplum ahlakına yönelik bir tavır olacağı, özentiye sebep olacaklarını hiçbir zaman kabullenmediler. Atatürkçü medeni bireyler olarak “toplumu ıslah eden”  jakobenlikte kendi yanlışlarını, kendi kutsallarını topluma “doğru” diye dayattılar. Elbette siyasette suç vardır. Bu ayrı bir konudur ancak toplumların şekillenmesinde, ahlaki ölçülerinin belirlenmesinde başat rolü inanç oynar. Her ne kadar onlar bir inanca sahip olduklarını belirtseler de –islamı onlardan daha iyi yaşıyoruz dedikleri gibi- inandıkları tağutların köleliğini yapan bu topluluklar toplum içerisinde yön veren, örneklik teşkil eden pozisyona bürünmüşlerdir. 

Son yapılan anketlerde deist ve ateist oranının 20 yaş altında %28.5 gibi bir değere ulaşıyor olması toplum adına ürkütücü olduğu gibi Müslüman olduğu söylenen bir toplumdaki erozyonu da gözler önüne sermekte ve sorgulanması gerekmektedir.
Özcesi, siyaset ak kaşık değildir bunu hepimiz biliyoruz ancak bu ülkede var olan bir kesimin hedonist inancı, bu toplumu vurdumduymaz, ahlaksız, pervasız bir şeytaniliğe doğru sürüklemekte ve kolay para, zevk, eğlence sarmalında toplumu cezbetmeye ve yok etmeye doğru gitmektedir. “Bunlar gibi Müslüman olacağıma” dan başlayan silsile, özellikle gençleri beşeri sapkınlığın içinde yok etmekte, kan donduran bir cinayeti “kral adammış” beğenisine ! mazhar kılmakta, İsrail gibi bir soykırımcı laneti alkışlayacak, destek verecek duruma getirmekte, kadını ve erkeği ile fahşayı tavan yaptıranlara ahlak, erdem sattırmakta ve tüm bunların sorumlusunun da siyasal “İslamcı” AKP’den olduğunu belirtmekteler. Her ne kadar nasıl güleceğimizi şaşırsak da maalesef durum budur ve alıcısı da fazlasıyla vardır.  Buna bir an evvel dur denilmediği taktirde bu enkazın altında hepimizin kalacağı aşikardır.

Yorum Analiz Haberleri

Siyonist zulme tarafsız kalmak mümkün mü?
61 yıllık Baas zulmüne katliamı yakıştıramayanlar
Türkiye ve Katar'ın desteği, Suriye halkının direnişi ve zaferi
Esed katilinin işbirlikçileri de yeni yönetimin adaletine güveniyor!
Suriyeli âlim Abdulaziz El Haseni: Allah mücahitleri ve onları destekleyenleri korusun!