Hedefte Yine Mazlum Halk

Ahmet Varol

Suriye'de on aydır süren özgürlük mücadelesinde söze gelir bir müspet ilerleme olmaması, buna karşılık Baas diktasının saldırgan tutumunda cüretkârlığını artırması normalde çok farklı cephelerde gibi görünen güçlerin çıkar hesaplarının buradaki dikta rejiminin hakimiyetini sürdürmesi noktasında buluşmasından ileri geliyor. Bundan dolayı ortak noktada buluşan çok farklı oyunların ve taktiklerin arasında sürekli meşru haklarını ve özgürlüğünü isteyen mazlum halkın sıkıştığını görüyoruz.

Ne kadar ilginç ki siyonist işgal dahi Suriye'de yönetimin değişmesi halinde Golan tepelerini Aleviler olarak isimlendirdiği Nusayrilere açabileceğini söylüyor. Böyle bir oyunun arkasında ya mezhep fitnesini alevleme ya da siyonist işgal açısından tehditkâr olabilecek, risk oluşturabilecek yeni yönetime karşı Güney Lübnan'da falanjist milisler vasıtasıyla oluşturulan Güney Lübnan Ordusu benzeri bir tampon güç oluşturma niyeti ya da her ikisi birden olabilir. Suriye'de halkın direnişi belli bir mezhebi kitleye karşı olmadığından zafer kazanması da herhangi bir mezhebi kitle için tehdit oluşturmayacaktır. Suriye'de ezilenler arasında da direnenler arasında da Nusayriler mevcuttur. Direnişin zaferinden korkabilecekler sadece Baas diktasının devamı için başvurulan şiddette kullanılan eli kanlılar olabilir ki siyonistlerin onlara güvenli alan oluşturacağı mesajı göndermesi de zikrettiğimiz taktiklerinde onlardan yararlanma gibi bir niyetinin ve beklentisinin olduğuna işarettir.

Arap Birliği'nin güya gözlemci heyet göndermesinin tam bir sahtekârlık, eli kanlı Baas diktatörlüğünün kirli işlerini gün yüzüne çıkarma değil aksine onların üstünü örtme amacına yönelik olduğu artık iyice gün yüzüne çıktı. Öyle ki heyetin Cezayirli üyesi Enver Malik bizzat kendi ifadesiyle "yapılan maskaralığa" daha fazla tahammül edemeyerek istifa etmek zorunda kaldı. Enver Malik, ülkede tam anlamıyla bir insanlık dramı yaşanmasına rağmen Arap Birliği'nin söze gelir bir şey yapmadığını aksine olayların üstünü örtmeye çalıştığını dile getirdi.

Gerçekte Arap Birliği'nin planı Suriye'de zulüm ve vahşetin son bulmasını sağlamak için müşahhas adımlar atma amacına değil dikta rejimlerine karşı başlatılan Arap intifadasının önünü Suriye'de kesme daha ileri gitmesini önleme amacına yönelikti. Yani rejimin totaliter, baskıcı tutumunun önünü kesmekten ziyade direnişin önünü kesme ve onu hâkim sistemle anlaşmaya zorlama amaçlıydı. Çünkü Arap Birliği'ni, Suriye'deki dikta rejiminin devrilmesi durumunda domino taşlarının üstlerine doğru geleceği endişesi taşıyan diğer dikta rejimleri oluşturuyor. Dolayısıyla onlar bu devrilişin Suriye'de durdurulmasını istiyor ve gönderdikleri gözlemci heyet vasıtasıyla eli kanlı Baas'ın kirli işlerini açığa çıkarmaya değil rejimin başvurduğu şiddeti onaylamayan ama mazur gösteren bir yaklaşımı gerekçelendirmeye ağırlık verdiler. Biraz inandırıcı olabilmek için rejimin başvurduğu şiddet gerçeğini görme ihtiyacı duymuş ama üstü kapalı bir şekilde ve dolaylı yollardan mazur göstermek suretiyle özgürlük mücadelesi verenleri dikta rejimiyle bir yerde uzlaşmaya zorlayan ve çözümü yine onun sultasının devamında arayan taktiklerin dayanaklarını oluşturmaya çalışmışlardır.

Eli kanlı diktatör Esed'in son konuşmasında Arap Birliği'ne tepkisi ve eleştirilerde bulunması biraz danışıklı dövüş kokusu taşıyor. Çünkü gözlemci heyetin çalışmalarından ve Baas diktasının başvurduğu şiddetin tümüyle üstünü örtmese de en azından dolaylı yollardan mazur gösterme, gerekçelendirme konusunda elinden geldiğini yapmasından dolayı teşekkür etseydi oyun iyice açığa çıkacaktı.

Esed'in konuşmasındaki tehditler, Arap medyasında reform yerine özellikle tehditlerin öne çıkarılması olarak yorumlandı. Aslında bu tehditler Baas diktasının başından beri reforma yanaşmak istememesinin ve sürekli şiddeti tercih etmesinin arkasındaki gerçeğe de işaret etmektedir. Çünkü Suriye'deki rejim köklü bir reformun kendisinin siyasi geleceğinin önünü kapatacağını, halkın asla onu seçmeyeceğini biliyor.

Buna rağmen meydanlarda nasıl ona destek gösterileri düzenlenebildiği ve bu gösterilere paralel yaşanan hadiseler hakkındaki kanaatlerimizi de inşallah müteakip yazımızda dile getireceğiz.

YENİ AKİT