Avrupa’da son dönemde adeta rutin hâle gelen ve bir bakıma gündelik olarak algılanmaya başlanan cinayetlerin arkasında genelde yabancı, özelde ise İslâm düşmanlığı var.
Avrupa yabancı düşmanlığı psikolojisini bir türlü yok edememiştir. Belki de yok etmek istememiştir. Çünkü yıllardan beri entegrasyon konusunu tartışıyor. Entegrasyon ile kastedilen yabancıların Avrupa kültürünü, değerlerini ve geleneklerini kabul etmeleri şartıyla Avrupa toplumuna kabul edilmeleri, aksi takdirde dışarıda tutulmalarıdır. Bu, Avrupa’da yaşasalar bile entegre edilemeyenlerin toplumun bir parçası olarak görülmemeleri demektir. Avrupa, toplum dışında tuttuklarını ihtiyaç duyduğunda tamamen dışarı atabilmek için zemini muhafaza etmeye özen göstermiş olabilir. Böyle bir dışlamada en çok işine yarayacak silah da yabancı düşmanlığı olacaktır. Yıllardan beri entegrasyon konusunu gündeminde tutan ve Avrupa kültürüne adapte edilemeyenlerin Avrupalı sayılmamalarında ısrarlı davranan hâkim anlayışın yabancı düşmanlığı sorununu pek fazla gündemine almaması da buna delalet ediyor.
Avrupa’nın İslâm düşmanlığı yeni değildir. Normalde İslâm, mevcut Hıristiyanlığın Hz. İsa (a.s.)’ya vahiyle bildirilen inanç ve değerlerden sapmış olduğunu ilan etmekle birlikte kendilerine inançlarından dolayı savaş açmamıştır. İslâm nizamının hâkim olduğu beldelerde Hıristiyanların dinlerini özgürce yaşamalarına imkân tanınmış, dinlerinden dolayı aşağılanmalarına izin verilmemiştir. Buna rağmen Avrupa haçlılığının temelde İslâm düşmanlığına oturtulduğunu görüyoruz.
Son dönemde ise İslâm düşmanlığı planlı ve kasıtlı bir şekilde organize edildi, yetişen neslin Müslümanları öcü olarak görmesi için sistemli faaliyet yürütüldü. Bu faaliyetin bir gerekçeye dayandırılması için “İslamofobi” yani “İslâm korkusu” diye bir kavram geliştirildi. Oysa yapmak istedikleri İslâm’a ve Müslümanlara karşı bir tehdit oluşturmak, bu tehdidin haklı gösterilmesi amacıyla da sanal korku üretmekti.
İslamofobinin psikolojik yönden güçlendirilmesi ve Müslümanların hafife alınması amacıyla yoğun bir medya faaliyeti yürütülmesi de kasıtlı ve planlıydı. Müslümanların en çok saygı duyduğu ve önemsediği şahsiyetin, Yüce Peygamber (s.a.s.)’in karikatürlerle mizah konusu yapılması, Müslümanların hafife alınmasına en saygın şahsiyetlerinden başlanması demekti. Karikatürlerle yetinilmeyip, yazılarla, kitaplarla, filmlerle, Internet yayınlarıyla ve daha birçok medyatik faaliyetle Müslümanları hafife alma çalışmaları sürdü. Bu faaliyet, yetişen Avrupa nesli nazarında Müslümanların iyice küçümsenmeleri ve basite alınmaları sonucunu doğuracaktı. Artık oldukça değersiz görülen bu insanların, saldırıların hedefi olmaları da zor olmayacaktı. Nitekim öyle oldu.
Bugün Avrupa’da Müslümanları hedef alan seri cinayetlerin, vahşi suikastların, “İslamofobi” kurgusunun ve İslâmî değerleri aşağılayan medya faaliyetlerinin bir ürünü olduğunu söyleyebiliriz.
Avrupa’nın çifte standartçı ve ikiyüzlü tutumunu burada da görüyoruz. Kendi geçmişinin bir ayıbı olarak gördüğü antisemitizm sorununun Siyonistler tarafından İsrail saldırganlığının himaye edilmesi için istismarına bile imkân tanırken İslâm karşıtlığının yani anti-İslâm’ın yaygınlaşmasına, İslâmî değerlerin çok çirkin bir şekilde hedef alınmasına hep göz yumdu.
Müslümanlara, Avrupa’nın insan hakları anlayışında da pek yer verilmediğini görüyoruz. Bugün kendini insan haklarının bekçisi gibi tanıtmasına, bu konuda çerçeve çizmesine, insan haklarını himaye için mahkemeler ve örgütler kurmasına rağmen sanki bütün bunları Avrupa insanı için yaptığı görülüyor. Sergilenen tutum Avrupa’nın insan anlayışında Müslümana yer verilmek istenmediğini hissettiriyor.
Üzerinde durulması gereken bir husus da Batı toplumlarının içinde barındırdığı terör ruhunun aslında ciddi bir toplumsal krize yol açacak nitelikte olduğu gerçeğidir. Çünkü insanî ve ahlâkî değerlerden yoksun yetiştirilen kişi cinayeti yerine göre zevki için, tatmin amaçlı olarak da gerçekleştirebiliyor. Nitekim Amerika’da bu tür cinayetlerin sayısı göz korkutucu boyutlara varmıştır. Bugün Avrupa’da İslâmofobinin topluma sunduğu canilerin yarın kendi içlerinde de ciddi sorun oluşturacağını göz önünde bulundurmaları gerekir.
Tebrik: Mübarek Ramazan ayının tüm İslâm âlemi, bütün okuyucularımız ve dostlarımız için hayırlara vesile olmasını Yüce Allah’tan diliyoruz. Allah, bu mübarek ayı en mükemmel şekilde değerlendirmeyi ve günahlardan arınmış olarak bayrama ulaşmayı cümlemize nasip eylesin.
VAKİT