Hedef saptırıcı söylemler karşısında Filistin davası

Aydın Ünal, Filistin meselesinde kafa karıştırıcı argümanlar üreterek toplumsal farkındalığı bitirmeye çalışan kesimlere karşı her fırsatta Filistin'i gündemleştirmemiz gerektiğini hatırlatıyor.

Aydın Ünal / Yeni Şafak

Filistin davası her şeyin üzerindedir

Türkiye’de genel olarak solcuların, Kemalistlerin, ulusalcıların, PKK sempatizanlarının, Fetullahçıların ve onların türevlerinin İslam’dan ve Müslümanlardan nefret etmek gibi bir ortak noktaları var. Dünyanın neresinde bir Müslüman ile gayrimüslim karşı karşıya gelse, mahiyetine hiç bakmadan ve tereddüt etmeden Müslümanın karşısındakini tutuyor ve destekliyorlar. Bu otomatik tavır İsrail-Filistin çatışmasında da aşırı dinci, yobaz, Siyonist İsrail’in yanında saf tutmak olarak tecelli ediyor. İsrail’in 7 Ekim’den bu yana hız verdiği soykırımı meşrulaştırmak için bu kesimde yoğun bir gayret var. Gayret göstermeyenler de susarak soykırımı onaylıyorlar.

Bir de “grev kırıcılar” gibi “boykot kırıcılar” var: Boykotu küçümseyerek, “bir işe yaramayacağını” söyleyerek, dalga geçerek, hatta doğrudan boykot edilen markaları kullanıp bunları yayarak İsrail’e destek çıkıyorlar.

Son günlerde bir de “siz kahveyi, hamburgeri, deterjanı boykot ederken içinizden bazıları İsrail’le ticaret yaparak milyon dolarlar kazanıyor” korosu çıktı sahneye…

Eee? Yani? Bırakalım mı boykotu? “Yenildik” mi diyelim? Size mi karışalım? Delirten yağmur suyundan biz de mi içelim? Ne demek istiyorsunuz?

Filistin orada tek başına, yapayalnız direnirken, sadece sesimizle, sözümüzle, dualarımızla ve boykotumuzla destek verebildiğimiz bu davaya, bu direnişe biz de mi sırtımızı dönelim?

İsrail-Filistin savaşı bizim için savaşlardan bir savaş değil. Biz meseleyi güç meselesi, egemenlik meselesi, toprak meselesi olarak görmüyoruz. Hatta meseleyi sadece insani ve milli bir mesele olarak da görmüyoruz. Bizim için mesele en başta “Kudüs’ün özgürlüğü” meselesidir. Bizim için mesele, emperyalizmin, kapitalizmin Müslümanların bağrına sapladığı İsrail hançerini söküp atma meselesidir. Biz Filistin’i Haçlı-Siyon ittifakına karşı bir İslam direnişi olarak görüyoruz.

Dünyanın, hele hele İslam devletlerinin Filistin’e, Gazze’ye sırtını dönmesi bizi davamızdan vaz geçirecek değil. İşbirlikçilerin, vurdumduymazların, korkakların, İsrail’e paralı ya da gönüllü ajanlık yapanların sinsi propagandalarına da aldanacak değiliz. İçimizden ya da dışımızdan birilerinin İsrail’le ticaret yapıyor olması, ikiyüzlülük, ihanet, fırsatçılık, çıkarcılık, hırs da şevkimizi kıramaz. Kimin ne olduğunu not eder yolumuza devam ederiz. Filistin davası bizim için her şeyin üzerindedir. Tek başımıza da kalsak, tek kişi de kalsak bu davayı savunacağız.

“Siz kahveyi, hamburgeri, deterjanı boykot ederken onlar milyon dolarlar kazanıyor”. Kazansınlar. Canları cehenneme. Ahirete kalmadan da bu ihanetlerin hesabı sorulur inşallah. Ama ne olursa olsun: Dönen dönsün, biz yolumuzdan dönmeyiz, dönmeyeceğiz.

Boykota devam! Duaya, eyleme, Hakkı haykırmaya devam! Filistin’i gündemde tutmaya devam!

PLANLI SOYKIRIM

Gazzeli Haida Nassar, “İsrail yokken ben vardım” dediği videodan sonra İsrail keskin nişancıları tarafından vurulup şehit edilmiş.

Gazzeli şair ve akademisyen Prof. Rıfat el-Arir’in evi, eğer ölmem gerekiyorsa / Sen yaşamalısın/ Hikâyemi anlatmak için” şiirini sosyal medya hesabında yayınladıktan birkaç gün sonra İsrail uçakları tarafından vuruldu. Prof Arir erkek kardeşi, kız kardeşi ve dört yeğeniyle birlikte şehit oldu.

“18 bin ölü ve 47 bin yaralı” rakamları İsrail soykırımını ifade etmekte yetersiz kalıyor.

Gazze makamlarının verilerine göre İsrail, 82 gazeteciyi, 288 sağlık çalışanını, 32 kurtarma ekibi çalışanını katletti. 59 ambulans doğrudan hedef alındı.

301 cami, 3 kilise, 351 okul, 124 kamu binası, 132 hastane ve sağlık merkezi yıkıldı. 52 bin konut tamamen, 253 bin konut kısmen hasar gördü.

Bu arada ölenlerin 8 bine yakını çocuk.

İsrail planlı bir soykırım yapıyor. Nereyi nasıl vurduklarını, bütün bu cinayet ve yıkımları nasıl tasarlayarak işlediklerini zaten itiraf ettiler. Savaş bittiğinde Gazze’nin tekrar ayağa kalkmaması, bir geleceğinin olmaması, özellikle çocukların yaşamaması için üstün gayret sarf ediyorlar.

Hitler bile bu kadar planlı değildi. Siyonistler Hitler soykırımından “mağdur” olarak değil, “mezun” olarak çıkmışlar.

Yorum Analiz Haberleri

Siyonistlerden dost olmaz, ne Kürtlere ne de bir başkasına
“AB İsrail’i daha ne kadar koruyacak?”
“BM Siyonizm'i ırkçılık saysın”
Gazze katliamında ABD'nin rolü
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde: Filistin davası