HDP-PKK ve Kara Propaganda...

22 Temmuz ve 1 Kasım'dan sonra PKK Cizre, Nusaybin, Silopi, Yüksekova gibi yerlerde ayaklanma tertipledi, hendekler kazdı ve mümkün olduğu kadar sivilin ölmesine zemin hazırlamak istedi.

HDP-PKK ve kara propaganda...

Markar Esayan / Yeni Şafak

PKK ve PYD'nin bir yöntem olarak belirlediği kara propaganda, maalesef HDP'nin de en çok benimsediği “siyaset” malzemesi oldu. Siyasetin merkez öneme sahip olduğu, şiddetin hayatın gündeminden yavaş yavaş kalktığı, hak aramanın sivil yöntemlerle mümkün hale geldiği son 13 yıllık süreçte, HDP ve PKK'nın uyum sorunu yaşaması beklenir bir durumdu.

Açıkçası ben de, 6-8 Ekim'e kadar, BDP/HDP'ye bu hüsnüzanla yaklaştım, zorlukları anlamaya çalıştım ve bazı şeylerin zamana muhtaç olduğunu düşündüm. Çünkü geçmiş netameliydi, güven zemininin oluşması zaman ve çaba gerektiriyordu. Öte yandan Çözüm Süreci'nin başlamasıyla birlikte AK Parti ve Sayın Erdoğan bir darbeler zincirine maruz kalmıştı. Muhatabın kaderi belirsizdi. BDP ve HDP'deki isteksizlik, özellikle Gezi ve 17/25 Aralık darbelerinde İmralı'nın ağırlığı ile geri planda kalmış, etkili olamamıştı. Bunu da adaptasyon sorununa bağladık.

Ancak, 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nden sonra, Selahattin Demirtaş'ın yüzde 10'a yakın oy almasına rağmen, siyaset güçleneceğine, şiddet ve kara propaganda daha etkili olmaya başladı. KCK ve HDP'nin yaptığı sokak çağrısı ile 6-8 Ekim'de onlarca Kürt vatandaşımız hiç yere öldü. Fiili bir ayaklanma, bölünme harekatı ile karşı karşıyaydık. Bu harekat, göbeğinden AK Parti ve Cumhurbaşkanı'nı devirme operasyonuna bağlanıyordu.

HDP adeta Gezi ve 17/25 Aralık darbelerindeki İmralı'nın darbe mekaniği dediği ittifaka borcunu ödüyordu.

Burada fark edilen şey, PKK ve HDP'nin ve tabii ki PYD/YPG'nin de Türkiye ile ilgili değil, daha başka bir projenin parçası haline geldikleri veya baştan beri böyle olduklarıydı. Çünkü Karayılan 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra 2012 sonu itibarıyla “TC”ye topyekün/nihai bir savaş açmak için hazır olduklarını, mevsimsel şartlar nedeniyle bunu 2013 baharına ertelediklerini, Çözüm Süreci'nin kendilerini gafil avladığını ifade ediyor ve pişmanlığını şöyle belirtiyordu: “O zaman Öcalan'a hayır demeliydik, hata ettik, diyemedik...”

DAEŞ'in ortaya çıkışı ve Kobani'yi işgale kalkışması, zaten Çözüm Süreci'ne karşı alerjik olan PKK ve PKK hattında düşünen HDP'liler için Çözüm Süreci'ni zehirleme, Kürtleri birlikte yaşam amacından koparma adına bir fırsat olarak kabul edildi. Bu, ülke içinde ve dışında işlemeye başlayan darbe mekaniği ile ortak bir amacı ima etti. Jakoben laiklik üzerinden darbe mekaniğinin diğer unsurları ile uyumluydular.

Aslında onlar kardeşti.

Marjinal bir kesim dışında barış içinde eşit ve birlikte yaşamak isteyen, AK Parti dönemi ve özellikle Çözüm Süreci'nde bunun güçlü kazanımlarını ilk kez deneyimleyen Kürtleri savaşa, ayrılıkçılığa nasıl ikna edecektiniz?

Kara propaganda ile...

Bu açıkça ahlaki bir sorundur ama Stalinist yapılarda bu yöntemin bir karşılığı da vardır. Leninist/Stalinist yapılarda ahlak, eylemin sonucunda elde edilecek kutsi amaç nezdinde değerlendirilir ve meşrulaşır. Yani amacınız “ekolojik toplum, yerlere izmarit atılmayan bir dünya” yaratmaksa, fiili/sözlü şiddet, yalan, iftira meşrudur. Evet, aynen böyledir.

6-8 Ekim 2014 ve 7 Haziran 2015 sonrası Kobani ve ülkenin Güneydoğu ve Doğu'sunda yaşanan her şey, dış ve iç basının da muazzam desteği ile tersyüz, altüst edilmiş, büyük bir yalan makinesinin ürettiği malzemeler PKK ve HDP tarafından Kürtlerin ve tüm kamuoyunun üzerine boca edilmiştir.

Bu ideolojik ahlaksızlık, bizlere çelişkili gibi gelebilir. Mesela İran'da sürekli Kürt asılırken, parlamentonun üçüncü partisi olan HDP'nin ve uzantısı olduğu PKK'nın Türkiye ile değil, İran ile balbörek olması, bu “ahlak”la anlaşılır kılınır.

Ağzından barışı eksik etmeyip sürekli savaşmak, sokağı kışkırtmak, hendekler kazmak, özgürlük diyerek Kürtlerin hayatını karartmak, onları esir almak...

22 Temmuz ve 1 Kasım'dan sonra PKK Cizre, Nusaybin, Silopi, Yüksekova gibi yerlerde ayaklanma tertipledi, hendekler kazdı ve mümkün olduğu kadar sivilin ölmesine zemin hazırlamak istedi.

Dün de Meclis'te, HDP, sanki bunun müsebbibi kendileri değilmiş gibi şov yaptı.

Kürtler bu “ahlaki” yozluğu görmektedir.

1 Kasım bunun da işaretini vermiştir.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!