HDP Kendisini Kapattırmaya Çalışıyor

PKK’nın Türkiye’deki çözüm sürecinin kaderini Suriye’deki kantonlaşma fırsatına ve Esad’ın kaderine endekslediği noktada bitmişti HDP’nin siyasi ömrü...

Gülay Göktürk / Akşam

7 Haziran öncesinin “barışçı-çevreci-feminist-hümanist-demokrat” HDP’sinin, üç-beş ay içinde beşinci kol faaliyeti yürüten bir terör örgütünün etkisi sınırlı bir uzantısı olduğunun ortaya çıkması bazılarına hayal kırıklığı yaşatıyor olabilir.

Bana yaşatmıyor... 
HDP’nin sonunda bu hallere düşeceği uzun zamandır belliydi. PKK’nın Türkiye’deki çözüm sürecinin kaderini Suriye’deki kantonlaşma fırsatına ve Esad’ın kaderine endekslediği noktada bitmişti HDP’nin siyasi ömrü... 


PKK o kararı aldığı anda, Türkiye’deki Kürtlerden kopmayı da, Türkiyeli Kürtlerin çıkarlarını Suriye’deki çıkarları uğruna harcamayı da göze almış oldu. 
Bunun geçmişi de taa Kobani günlerine dayanıyor. 


O tarihten sonra HDP’nin Türkiyeli bir parti gibi siyaset yapması imkanı da yok oldu. Bu dış şartlara bir de “Türkiyelileşmek” adı altında, Türkiye’nin en marjinal sol grupçukları birleşmesi ve soldan kaptığı enfeksiyonun – zaten genetik yatkınlığı da olduğu için - bütün bünyeyi sarması da eklenince HDP iyice umutsuz bir vaka haline geldi. 


PKK temmuzda saldırılarını başlatırken ve Güneydoğu’da özyönetim adı altında hendek savaşlarına girişirken HDP’nin iyice sıkışacağını, durumu idare edemez hale geleceğini, meşruiyetini kaybedeceğini elbette biliyordu. 
Ama buna aldırmadı. 


Çünkü bütün bu süreç boyunca şunu görmüştü: PKK (ya da HDP) ne yaparsa yapsın, kitle desteğini ne kadar artırırsa artırsın, bu destek ayrı bir devlet kurmaya ya da ileride ayrı devlete dönüşebilecek bir federasyona –özerk bölgeye destek şeklinde gelişmiyordu. Kürt çoğunluk ayrılığa prim vermiyordu. Çoğunluğun gidebileceği en ileri nokta olsa olsa güçlü bir yerel yönetim talebi olabilirdi ki, bu da PKK’yı asla kesmiyordu. 


O zaman bölgedeki kitle desteğini artırmak için çalışmanın bir getirisi yoktu; HDP’nin meşruiyetini korumaya çalışmanın da... PKK’nın Güneydoğu’da kendi derebeyliğini kurması için tek şansı, Ortadoğu’da başlayan yeniden paylaşım savaşında silahlı güçlerini Esad ve müttefiklerinin emrine vererek Suriye’de kazandığı mevzii korumak ve genişletmek ve eğer şansı yaver giderse, aynı ittifakın desteğiyle Türkiye’yi destabilize edip Güneydoğu Anadolu’yu silah zoruyla koparıp Kobani’ye eklemlemekti. 
Özyönetim ilanları böyle bir denemeydi 
Sonucu da beklendiği gibi oldu: 
6 aylık Hendek savaşları dönemi bölge halkının büyük çoğunluğunun PKK’dan ve HDP’den “duygusal kopuş” dönemi oldu. HDP parti olarak dibe vurdu. Şu anda seçim olsa yüzde 5’e ulaşacakları bile şüpheli. Büyük çoğunluk PKK’nın Güneydoğu için hayal ettiği düzenin nasıl bir düzen olduğunu dehşetle gördü. O kadar trajik biçimde gördü ki, bundan böyle yerel yönetimlerin güçlendirilmesi girişimlerine bile soğuk bakarlarsa şaşmamak gerek. 


İşte bugün Demirtaş’ın hiç çekinmeden bağımsız devletten bahsetmeye başlamasının, kamuoyu psikolojisine hiç aldırmadan Rusya’ya gidip pazarlığa oturmasının ardında bu kaybetmişlik duygusu yatıyor. 
Artık onları takiyeye zorlayacak bir şey kalmadı. Kitlelerini kaybetmenin “özgürlüğünü” yaşıyorlar. Ve ilk defa hiç endişe etmeden ağızlarına geleni söylüyorlar. 
Hatta yaptıkları o dudak uçuklatan açıklamalarla partilerini de kapattırabilirlerse çok memnun olacaklar. 
Hani, içerde sökmez ama belki dışarda “siyasi mücadele imkânımızı elimizden aldılar” filan diyerek devrimci halk savaşlarına destek aramaya çıkabilirler.

Yorum Analiz Haberleri

Camiler Ermeni, Rum ve Yahudilere de satılmış
Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?