"Hazreti Peygamber de Müslümanların Kırmızı Çizgisidir"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Hilton Bomonti Otel'de düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı konferansında konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Hilton Bomonti Otel'de düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada '23 Nisan 1920'de TBMM'de kürsünün arkasındaki duvarda Şura Süresi 38 ayeti yazılı duruyordu. İslam İşbirliği Teşkilatı'nın da böyle bir anlayışla teşekkül etmiş olması son derece manidardır, ayrıca son derece değerlidir. Bu birliktelik tek tek ülkelerimize bölgemize ve tüm dünyaya ilişkin meselelere çözüm arama aracı olarak gerçekten çok mühimdir. İslam ülkelerinin aynı zamanda müslümanların temsilcilerinin böyle geniş bir zeminde bir araya gelmeleri gündemdeki konuları istişare etmeleri bugünümüz ve geleceğimiz adına eşi bulunmaz bir fırsattır. 

AKAN KAN MÜSLÜMAN KANIDIR

Farklı dilleri konuşuyor olabiliriz, farklı coğrafyalardan gelmiş, farklı etnik kökenlerin mensupları olabiliriz. Mezheplerimiz de birbirinden farklı olabilir. Az önce dinlediğim konuşmaların hemen hemen hepsi ortak bir aklın konuşmalarıydı. Hepimiz her birimiz Kur'an-ı Kerim'in ilahi mesajı altında, Hazreti Peygamber Aleyhisselatu Vesselam'ın barış sancağı altında birbirine kardeş olmuş bir ümmetin mensuplarıyız. Öyle meseleler vardır ki herkes susar Kur'an-ı Kerim konuşur. Öyle sorunlar vardır ki herkes susar Hazreti Peygamberin bugüne kadar ulaşmış sahih hadisleri konuşur. Öyle can yakıcı hadiseler vardır ki orada ülkelerin çıkarları geri plana itilmek zorundadır bütün anlaşmazlıklar bütün yapay ayrımlar unutulup birliğin beraberliğin kardeşliğin ruhu diriltilmek zorundadır. Bizlem İslam coğrafyası olarak İslam dini mensupları olarak işte böyle olağanüstü bir dönemden, süreçten geçiyoruz. İslam Dünyası üzerinde ciddi operasyonlar yapılmaktadır, müslümanlar birbirine kırdırılmaktadır. Akan kan dikkat edin müslüman kanıdır. Ölenler ve öldürülenler müslümanlardır.

BUNLAR İNSANİ DE DEĞİL İSLAMİ DE DEĞİL

Biz demekki değerlerimizden uzaklaşıyoruz. Bütün farklılıkların bir kenara bırakılarak ortak aklın, ortak heyecanın ortak çözüm araçlarının devreye alınmasının zorunlu olduğu bir zaman diliminde yaşıyoruz. Burada şunu açıkça ve tüm samimiyetimle ifade etmek isterim. Filistin'de yaklaşık bir asırdır hemen her gün bir insanlık trajedisi yaşanırken meseleye çıkar gözlüğü ile bakmak hadiseye mezhep veya parti taassupu ile bakmak insani değildir islami hiç değildir. Camilerimize türbelerimize ehli beytin aziz hatırasını taşıyan kabirlere saldırılara bir insan bir müslüman gözlüğü ile değil de çıkar, strateji gözlüğü ile bakmak vicdani de değildir islami de değildir. Suriye'de 350 bin insan hayatını kaybetmişken 7 milyondan fazla insan evinden göç etmişken her gün onlarca insan kadınlar çocuklar öldürülürken meseleye iktidar gözlüğü ile çıkar gözlüğü ile bakmak insani, vicdani ve islami değildir. Ölenler kim müslüman, öldüren bende müslümanım diyen bir devlet terörü. 

BUNUN İSLAMİ BİR İZAHI VAR MIDIR?

Avrupa'nın tamamında acaba ne kadar Suriyeli sığınmacı var 130 bin. Bizde 1 milyon 700 bin civarında. Lübnan'da yaklaşık bizim kadar, Ürdün'de 1 milyona yakın muhacir var. Başka, tablo bu. Şimdi soruyorum bu şekilde kendi müslüman kardeşlerini öldürenlere sahip çıkma hakkının islami bir izahı var mıdır? Bunu burada yapacaksak çok açık net olarak yapmak bunu da ülkelerimizin yönetimine sonuç bildirgesi ile bildirmek zorundayız. Allah bunun hesabını muhakkak soracaktır. Sünni veya Şii olmamız bu mutlak gerçeği değiştirmiyor. Yaptıklarımızdan olduğu kadar yapabilecekken yapmadıklarımızdan da er yada geç hesaba çekileceğiz. Her birinize her birinizin vicdanına şunu sormak istiyorum. Filistin'de masum ölürken bunun için sadece acı çekmek bizi sorumluluktan kurtarır mı? Hepimizin yanı başında olan Suriye'de 100 binlerce insanın ölümü, milyonlarca insanın hicreti karşısında kamplarda açlıktan ölen soğuktan ölen çocukların karşısında vicdanımızın sızlaması bizi kurtarır mı? 

LİBYA VARLIK İÇİNDE YOKLUK ÇEKİYOR

Şimdi bizler kendimizi önce check etmemiz lazım, sorgulamaya çekmemiz lazım. Yabancılar geliyor bombalıyor öldürüyor. Zaten sıkıntı burada biz niçin sorunlarımızı onlara bırakıyoruz. Biz sorunlarımızı kendi aramızda bu mecliste halletmemiz lazım. onlara bırakmamamız lazım. Afganistan'daki dram, Somali'deki açlık, Libya'daki fitne. Bakın Libya bölük pörçük. Libya'nın parası da var ama nerede Batı'da. Libya varlık içinde yokluk çekiyor. Libya'yı düşünmüyorlar petrolü için yapıyorlar. Hepimiz çok çok iyi biliyoruz ki istersek, arzu edersek Hazreti Peygamber Aleyhisselatu Vesselam'ın bize gösterdiği gibi bir elin parmakları gibi kenetlenirsek bölgemizdeki tüm sorunları aşabiliriz. Bunun için gerekli güce, akla, birikime tecrübeye sahibiz. 

DEVREYE MODERN LAWRENCE'LER GİRİYOR

Bizim birbirimizle konuşmak için aracı veya tercümana ihtiyacımız yok. Biz aynı kıbleye dönen insanlar olarak gönül diliyle konuşabilir kalp diliyle konuşabilir hatta yer yüzünde insanlığı ilgilendiren her soruna karşı ortak ve etkili bir mücadele verebiliriz. Görüyorsunuz müslümanlar sustuğunda İslam Dünyası'nın yöneticileri elleri kolları bağlı oturduğunda her mezhep diğerine yapılan zulme tepkisiz kalınca o zaman devreye fitneciler, teröristler, modern Lawrence'ler giriyor. Suriye'de bizim öz be öz kardeşlerimiz öldürülüyor. Bununla ilgili kararları başkaları alıyor başkaları veriyor. İran ile Irak ile Filistin ile Suriye ile ilgili karar alınacağı zaman İslam ülkeleri değil 5 üye alıyor. Geçici üyeleri konuşmuyorum. Onların zaten buraya tesir etme yetkisi yok. Ya da 5 üyeden 1 alınacak doğru kararları veto edip süreci durdurabiliyor. Şimdi burada söylüyorum dünya 5'ten büyüktür. Bu 57'nin içinde bir İslam ülkesi var mı yok. Kıta olarak baktığımızda Avrupa, Asya ve Amerika kıtaları temsil ediliyor. Bunun dışında diğer kıtalardan temsilci var mı yok. Peki, tüm dünya bu 5 üyeye teslim mi? Böyle bir adalet olabilir mi? Artık dünya birinci dünya savaşının şartlarını yaşamıyor artık farklı bir dünyadayız. Siyasetçi sürekli olarak hayatı güncellemek durumundadır. Eğer yapamıyorsanız başarılı olamazsınız. Artık bu BM Güvenlik Konseyi'nin reforme edilmesi şarttır. 196 ülke tamamı bu halden memnundur zannetmiyorum. Kimle konuşsam haklısınız diyor. Biz de şimdi oturup konuşup dağılacaksak bir anlamı yok. ama oturup konuşup bir karar alıp ve onu uygulayacaksak bir anlamı var.

KİMSE BİZE BU HAKKI VERMEZ BOŞUNA BEKLEMEYİN

Küresel ve bölgesel sorunların çözümünde herkesin temsil edildiği bir mekanizmanın oluşması kaçınılmaz bir hal almıştır. Bu hakkı kimse bize vermeyecek onu bilelim. Eğer gerçekten istiyorsak bunu biz kendimiz teslim alacağız. Yoksa biz oturalım bunu gelip bize versinler diye bekliyorsak daha çok bekleriz. Bu dünyada var olduğumuzu adaletle muameleyi fazlasıyla hak ettiğimizi çok daha gür bir sesle bütün dünyaya ilan etmek duyurmak zorundayız. Hiç kuşkusuz İslam Dünyası yöneticileri ile münevverleri ile alimleri ile kendi öz eleştirisini yapmak zorundadır. Bizim özeleştiri yapma şeklimizi metodumuzu bu yöndeki istikameti başkaları değil ancak hep beraber biz belirlemek zorundayız. Teröristler ve terör örgütleri İslam coğrafyasının ve müslümanların asla ve asla temsilcisi, sözücüsü değildir ve asla da olmayacaktır. Kim olduklkarı ve yaptıkları eylem Müslamanları bağlamaz, islam Dünyası'nı bağlamaz. islam ile terörü yan yana getirmek en büyük hakarettir. İslam dini barış dini olarak teröre müsade etmez. Müslümanlara yönelik acımasızca katliam yapan canilerin İslam dini ile ve müslümanlarla uzaktan yakından alakası olamaz. Bunlar İslam'ın barış mesajını şefkat duygusunu yaradılmışların en şereflisi insana hürmeti göremeyen zavallılardır. Terörist saldırıların ardından müslümanları özeleştiriye davet edenler asıl özeleştiri yapmak ve kendisini hesaba çekmek zorunda olanların ta kendileridir.

İslamofobi batıda nasıl gelişiyor. 11 Eylül'den başlayın bugünlere gelin. Batı'da camilerimize Nazi topluluğunun son dönemdeki temsilcileri bakıyorsunuz Gamalı haçlarla değişik hayvan resimleri çizmek suretiyle müslümanlara hakaret ediyorlar. Buralar bizim mabedimiz. Bizim mabedlerimize yönelik saldırı bununla kalmıyor bir de yakıyorlar kundaklıyorlar. Bunlar tahrik değil de nedir? Tabii ki bu bir netice oluyor ama bunun bir de sebebi var. Şimdi aynı sebep bakıyorsunuz diğer dinler için de şuanda ortaya çıkmaya başladı. Ne oluyor, yine biz Müslümanız diyenler de aynı şekilde gidip kiliseleri yakmaya başlıyor. Biz İspanya ile Medeniyetler İttifakı süreci başlattık ve dedik ki başarılı olamazsak şu ana kadar 150 ülke ve kuruluş üye olmuştur. Eğer burada başarılı olamazsak dünya medeniyetler çatışmasına gider ki bu bizim için bir felaket olur. Biz bunu başarmaya mecburuz. Ama bunu beraber başaracağız.

1 - Fransa'daki olay ki bu malum dergi bizim sevgili Peygamberimize yönelik hakaret içeren karikatürü yaparak bir tahrik unsuru oluşturmuştur. Bunu kimse fikir özgürlüğü kapsamında ifade edemez. Zira kalkıp da bir dinin önderine, rehberine kimsenin saldırma hakkı yoktur. Bunun fikir özgürlüğünde de yeri yoktur. Özgürlük eğer bireyler arasında ise bir bireyin diğer bireyi karşısında onun özgürlük alanının sınırına kadardır ondan öteye geçemezsiniz. Bunlar bireyden öte bir dinin önderine, rehberine karikatürlerle bu tür saldırıyı yapmıştır.

2 - Öldürenler kim Fransız vatandaşı ama Müslüman olduğu söyleniyor. Bunlar 16-17 ay hapishanenizde yattı. Çıktıktan sonra bu insanları neden takip etmediniz? Sizin istihbarat teşkilatınız çalışmıyor mu? Sonunda bir Fransız vatandaşları olarak eylem yapılmış ama Müslümanmış. Bir Müslüman'dan böyle bir eylemi görmek bizim arzumuz olamaz. Ama bunun bütün sepeplerini araştırıp ortaya çıkarmak Fransa yönetiminin görevidir.

Terör ateşinin belli sınırlar içinde kalmayacağını buna karşı uluslararası bir dayanışma gerçekleştirmemiz gerektiğini söyledik. Bu ateşin büyüyüp dünyayı saracağını ifade ettik. Şuanda bizdeki terör örgütünün ilişki halinde olduğu teröristlerin avrupa tarafından korunduğunu ve buralarda konuşturulduklarını toplantılar yaptıklarını görüyoruz. Bunların hepsini belgeleri ile dosyalarla kendi hükümet başkanlarına teslim ettiğimiz halde en ufak bir gelişme yok. Fransa'daki saldırılar bir sürpriz değil. Şiddetin bu kadar yaygınlaştığı bu kadar sempatizan bulduğu bir ortamda dünyanın hiç bir ülkesi güvenli olamaz. Her gün masum insanların öldürülmesine sessiz kalınırken hatta desteklenirken hiç bir ülkede şehirde güvenlikten söz edilemez. 

İSRAİL BAŞBAKANI BİR DE ARSIZ BİR ŞEKİLDE YÜRÜYÜŞE KATILDI, MİLLETE EL SALLADI

2014 Yılında Gazze'de yaklaşık 2 bin 500 çoğu çocuk ve kadın alçakça katledildi. BM gördü mü ses çıkardı mı yok, AB ses çıkardı mı yok. İnsanlık bu çocuk katilleri karşısında malesef susmayı tercih etti. İsrail Başbakanı hiç utanmadan sıkılmadan ar haya etmeden Paris'teki terör karşıtı yürüyüşe katılıyor. Hatta hatta millete el sallıyor. Teröre karşı ortak duruş ortak akıl bu mudur? Batı bunları insan olarak görmüyorsa onlara insan değil de gazeteci karikatürist lazım ise İsrail'in öldürdüğü gazetecileri nereye koyacaksınız? Naci El Ali önce ülkesinden Filistin topraklarından kovuldu, mülteci kamplarında yaşadı, İngiltere'ye gitti orada da rahat bırakmadılar. Sadece karikatür çizen Naci El Ali Londra'nın ortasında katledildi kimse buna İsrail terörü demedi. 

O DA MÜSLÜMANLARIN KIRMIZI ÇİZGİSİDİR

PEGİDA diye bir örgüt çıkmış şiddete yönelik eylemler yapıyor. Yönetimler ne yapıyor bu önemli. Teröre ve farklı olana tahammülsüzlüğe karşı bütün dünya samimi bir şekilde tavrını ortaya koymalıdır. Bunu yapacak olan sadece müslümanlar, islam ülkeleri, sadece doğu değildir. Batı da artık bu şiddet sarmalındaki rolünü görmeli ve özeleştirisini yapmalıdır. İfade özgürlüğü herşeyi yapabilme, çizebilme özgürlüğü değildir. Kutsal değerlere saygısızlık hakkını kimseye tanımaz. İfade özgürlüğünün arkasına saklanarak çirkin karikatürler çizenler kimi nasıl incittiklerini nasıl bir provokatif fitili ateşlediklerini görmek zorundadırlar. Çok iyi bilinmelidir ki Hazreti Peygamber Aleyhisselatu Vesselam, O da tüm Müslümanların kırmızı çizgisidir.

GÜN ÇIKAR GÜNÜ DEĞİL

İhtiyacımız olan birliktir, ihtiyacımız olan kardeşlik hukukunun mesuliyetini taşımaktır. Gün kişisel çıkarları, ülke çıkarlarını, mezhep çıkarlarını öne çıkarma günü değil. Kur'an'ın aydınlığında bir olma, beraber olma kardeş olma günüdür. Aracıları kaldırdığmıızda aramızdaki yapay farklılıkları bir kenara koyduğumuzda ülkelerimize ve bölgemize ilişkin her meseleyi kolayca aşacağımıza ben yürekten inanıyorum. Mezhep farklılıklarını etnik köken dil coğrafya farklılıklarını kenara koyduğumuzda her sorun suhuletle çözüme ulaşacaktır. Gerçekten bu yeni dönemin başkanı olarak Sayın Çiçek'in tüm İslam Dünyası'nı derleyip toparlayan konuşması zaten herşeyi ifade ediyor. Ama şunu tekrar hatırlatmak istiyorum. İslam dünyası üzerinde çok ciddi bir operasyon var. Pakistan, Afganistan, Irak, Suriye, Filistin, Mısır, Libya hepsi kan ağlıyor. Myanmar aynı şekilde, Somali aynı şekilde. Bugün Somali'ye yola çıkıyor. Oralarda da oynanan oyunları biliyorsunuz. Geliyorsunuz Orta Afrika'da yaşananlar ne halde. Bütün bunlara karşı ben şu topluluğu bir Şura Meclisi olarak görüyorum. Burası bunun çözümlerini üretmelidir diye düşünüyorum. Umarım 10. konferansın yeniden dirilişe uyanışa ev sahipliği yapmasını diliyorum, Allah yar ve yardımcımız olsun diyor, Allah tüm müslümanları, tüm insanlığı korusun diyor ve hepinizi selamlıyorum.

Sabah

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu