Son günlerde artan bazı haberler Türkiye’nin çoktan unutması gereken yasaklı kitaplar, tutuklu kitaplar garabetinin yeniden hortladığının göstergesi gibi!
‘FETÖ operasyonları’ çerçevesinde gözaltına alınan ve bilahare tutuklanan bazı şahıslarla ilgili medyada yer alan kimi suç delilleri sizin de dikkatinizi çekmiyor mu? Yok diyorsanız, mutlaka ilgilenmelisiniz çünkü muhtemelen siz de halen bulunduğunuz ‘potansiyel suçlu’ konumundan çıkıp, her an daha vahim durumlarla karşılaşabilirsiniz!
Suç delilleri olarak sayılanlar arasında ‘kitaplar’ konusu önem arz ediyor. Enteresan bir şekilde, bu süreçte tutuklanan pek çok şahısla ilgili olarak “evlerinde (ya da işyerlerinde) yapılan aramalarda FETÖ elebaşına ait kitap (ya da kitaplar) bulundu” ifadesinin sıkça telaffuz edildiğine şahit oluyoruz.
Öyle ki bu korkuyla pek çok kişinin ellerinde bulunan bu tür kitapları imhaya çalıştıkları, çöp konteynırlarına attıkları görülmekte. Ve bu manzara akla, ister istemez 12 Eylül sonrası yaşanan korku ve dehşet atmosferini getirmekte.
Oysa FETÖ ile irtibatlı olmak, FETÖ üyesi olmak gibi suçlamalarla gözaltına alınan insanlarla ilgili yapılan adli takibatın gelip evdeki, işyerindeki kitaplıklara uzanması ve Fethullah Gülen’in kaleme aldığı kimi kitaplara indirgenmesi hiçbir şekilde kabul edilemez. Kitap okumak, kitap bulundurmak suç sayılamaz, o kişinin görüşlerini ya da örgütünü benimsemek olarak yorumlanamaz! Açıkçası birilerinin “ben şu amaçla bu kitabı bulunduruyordum”, “şu çalışmam için edinmiştim” türünden izahlara zorlanması bile çok can sıkıcıdır, rahatsız edicidir. Neden insanlar bu tür izahlara başvurmak zorunda bırakılıyorlar ki!
Yasal izinle basılan ve piyasada satılan bir kitaba yasadışı örgütsel malzeme muamelesi yapmak bu ülkede az rastlanılan bir şey değildi, bunu biliyoruz. Ama artık bu tür işgüzarlıkların geçmişte kaldığı, ‘yeni Türkiye’de artık bu tür yasakların yerinin olamayacağı varsayılıyordu. Ama ne yazık ki, 15 Temmuz sonrasında Türkiye’nin bu eski, çoktan tedavisinin yapıldığı zannedilen hastalığının yeniden nüksettiği görüldü.
Doğrusu kitap yüzünden suçlama-suçlanma çılgınlığı hepten zıvanasından çıkmış durumda. Örneğin Tunceli Üniversitesi’nde görevli sol görüşlü bir akademisyen odasında Fethullah Gülen’in kitabı bulunduğu için savcılıkça mahkemeye sevk edilebiliyor. Neyse ki, tutuksuz yargılanmasına karar veriliyor ama bu arada üniversiteden uzaklaştırılıyor.
Daha komiği de var! Midyat Devlet Hastanesi’nde görevli bir hekim, üstelik de TKP çizgisinde siyasi görüşlere sahip bir hekim FETÖ soruşturması neticesinde gözaltına alınıp, evinde Abdullah Öcalan’ın kaleme aldığı bir kitap bulunduğu için tutuklanabiliyor. Bu ne şimdi, Allah aşkına! FETÖ’den gözaltına al, oradan tutturamadıysan ‘bölücü örgüt üyeliği’ suçlamasıyla tutukla! Ya, delil? Evde bulunan Öcalan’ın bir kitabı!
Tüm bunlar münferit vakalar denilip geçiştirilebilecek şeyler olarak görülemez. Açıkça hukuk dışı, mantık dışı bir yaklaşım ortalıkta kol geziyor. Ve bu saçmalığa tavır alması gerekenler ise hala “şu içinden geçtiğimiz kritik günler” nakaratıyla olan biteni görmezden gelmeyi sürdürüyorlar. Bu tür yanlışları, usulsüzlükleri, hukuksuzlukları “tek tük vakalar” diye hafife almamak lazım. Bilakis tek tük iken üzerine gidip sonlandırmak gerekli. Aksi halde çoğaldığında zaten yapacak fazla bir şey kalmıyor!