Hayrola Kemal bey, niye içerlediniz bu kadar?

Ali İhsan Karahasanoğlu

Kemal Alemdaroğlu, Danıştay cinayeti davası ile, kendisinin yargılandığı davanın birleştirilmesine fena bozulmuş!

 “Bu; benim için idam cezasından daha ağır” demiş!

“Danıştay saldırısının katilleriyle aynı davada yargılanmak bana ağır geliyor” demiş..

Yaa Kemal bey..

İşte böyle..

Hatırlıyor musunuz, 28 Şubat sürecinin en netameli günlerinde, Avrupa’dan gelen misafirlerinizin de katıldığı, öğrencilere açık bir konferans sırasında, bazı başörtülü öğrencilerin “Biz burada özgürce okuyamıyoruz” şikayetini yapması ile rezil olmuş, hemen ertesi günü de kılık kıyafet genelgesi yayınlamıştın.

O güne kadar, sadece Tıp Fakültelerinin pratik derslerinde uygulattığınız başörtü yasağını, o gün üniversitenin tüm fakültelerine yaygınlaştırmış, sakalı da kapsayacak şekilde yeni uygulamaya geçmiştin.

Hatırladın mı o genelgeyi?

Bir günde yaptığınız bu değişiklik, “Ben; devletim” mantığının ürünü idi.

Siz ne yaparsanız, o; devletin emri gibi algılanmalıydı.

Şimdi o keyfilik dönemi bitti.

“Hukuk devleti”nin pencereden görünmeye başlamasıyla birlikte, şaşırıp kaldınız.

“Danıştay saldırısının katilleriyle aynı davada yargılanmak bana ağır geliyor” demeye başladınız.

Oysa, ağır gelecek bir şey yok..

Siz derin devletin size verdiği görevi yerine getirdiniz.

Alparslan Arslan da, aynı derin devletin, kendisine verilen görevi yerine getirdi.

İkisi de aynı merkezli emirlerdi..

Sen, “Eğitim özgürlüğü falan yok. Burada benim sözüm geçer. Ben yasakladım. İsterse üniversiteyi bitirmesine üç ay kalmış olan öğrenci olsun. Yasak onu da kapsıyor. Başını açarsa girer, açmazsa kapıdışarı edilir” dedin. Yüzlerce/binlerce öğrenciyi katlettin.

Sen manevi alanda o öğrencilere saldırdın.

Alparslan Arslan da, maddi anlamda saldırısını yaptı.

Biriniz elindeki yetki ile saldırdı. Diğeriniz de elindeki Glock tabanca ile..

Dolayısı ile, aranızda bir farklılık yok ki!

Niye ağır geliyor, o katil ile birlikte yargılanmak?

Sen öğrencileri katlettin. O da bir hakimi..

Siz aynı davada yargılanmayacaksınız da, kim yargılanacak?

Üstelik, aynı davada yargılanmak, insana niye ağır gelsin ki?

Hazır sizinle birlikte hareket ettiği söylenen kişi, yargılandığınız mahkemeye gelmiş.

Sorun kendisine de, gerçekleri ortaya çıkarın. Sorun bakalım, “Dini amaçla mı işlemiş o cinayeti?”

Bakalım size ne cevap verecek?

Sorun bakalım, “Adam meyhanede mi tezgahlamış cinayeti, yoksa camide mi?”

Bir sor da öğren bakalım.

Cumhuriyet gazetesine bombaları atarken, neyi planlamış, düşündüğü tepki gelmeyince Danıştay cinayetine nasıl atlamış, bir sor.

Hemen yanıbaşınızdaki sırada, sizinle birlikte yargılanıyor nasıl olsa..

Ankara’da yargılanırken, faile sorulmuyordu: “Cinayetten bir gün önce attığın mesajlardan birisinde, ‘yolcuyu görmeli miydim?’ deniliyor. ‘Yolcu’dan kastınız ne idi? Mesajı kime atmıştınız? Mesajı attığınız kişinin, cinayetteki rolü ne idi?”

Sormuyordu oradaki mahkeme heyeti, “Cinayetten hemen önce, bir başka mesajda da, ‘malzeme’den bahseden mesajınızın anlamı neydi. Malzemeden kastınız ne idi?” diye..

Şimdi sorulacak işte.

Sorulmayan sorular, sorulup cevabı alınacak. Doğrular bulunacak.

Cinayeti kim, hangi amaçla tezgahlamış ortaya çıkacak.

Niçin gocunuyorsunuz ki, bundan?

Sizin de bir başka iddianız varsa, hazır yanınıza gelmiş iken katil, sorgulatın siz de..

Bakalım Vakit gazetesinin küpürünü, niçin yanına almış? Arabaya niye o gazetenin kupürünü koymuş?

Kimler söylemiş, böyle yapmasını..

Sorun da, öğrenin. Bakarsınız, size “Başörtüyü yasaklayın. Arkanızdayız” diyenlerle, Alparslan’a emri verenler aynı kişiler çıkar.

Kim bilir?

VAKİT