Hayrettin Karaman, Türkiye Gazetesi'nde Yayınlanan İftiralara Cevap Verdi

​​​​​​​Yetmişli yıllardan beri Türkiye Gazetesi’nin manen bağlı bulunduğu cemaat benimle uğraşır durur. Yarım asırdır söylediklerini temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp okuyucuların önüne koyarlar.

Hayrettin Karaman, Türkiye Gazetesinde Dr. C. Ahmet Akışık imzası ile yayınlanan iftiralara Yeni Şafak gazetesinde “Adam yalan makinası!” başlığı ile yayınlanan yazısı ile cevap verdi:

Yetmişli yıllardan beri Türkiye Gazetesi’nin manen bağlı bulunduğu cemaat benimle uğraşır durur. Yarım asırdır söylediklerini temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp okuyucuların önüne koyarlar. Fetö meselesi gibi yeni istismar konuları ortaya çıkınca onunla da ilişki kurdurarak yalan ve iftiralarına devam ederler.

Gazetenin “Geniş Açı Fikir ve Tartışma” bölümünde 11. 8. 2018 günü çıkan yazı da bu karalama, yalan ve iftira zincirinin son halkası.

Dr. C. Ahmet Akışık tarafından kaleme alınan yazının başlığı: “Diyanet İşleri Kimlerin Etkisi Altında Kalmıştı”.

Yazarın iddiasına göre Diyanet, Efgani, Abduh, Reşid Rıza çizgisinde olan Hayreddin Karaman ve arkadaşlarının etkisi altında kalmış.

Kalmış da ne yapmış? Ehl-i Sünnet Müslümanlığı dışında bir dine, bir mezhebe mi hizmet etmiş!

İthamları ceviz değil, fındık kabuğunu doldurmaz, Diyanet’in Cumhuriyet tarihi boyunca ve son otuz yılda ülkemizde ve dünyada yaptığı büyük hizmetlere gözleri kör: “Onlar sağır, dilsiz ve kördürler, geri dönecekleri de (ıslah olacakları da) yoktur.”

Yazıda ileri sürülen iddia ve ithamların cevapları kitaplara sığar; biz de bunları yazdık ve yayınladık. Adımı yazarak girilebilecek sitemde de bütün ithamların yeterli cevapları vardır, burada tekrarını gerekli görmüyorum. Reşid Rıza’nın kitabını da ben sonradan yeni baştan tercüme ettim, başına yazarı ve hocaları hakkında yüz elli sayfalık araştırma ekledim. Dileyen okur ve hükmünü verir (İZ Yayıncılık’ta çıktı).

Bu yazıda yapacağım şey, yazarın birkaç kuyruklu yalanını teşhir edip, “dinimizde yalancı fâsık olduğundan” Hucurat suresindeki emir gereği sözüne itibar edilmemesini hatırlatmaktır.

Önce okuyucularımın “Bunlar seninle niçin uğraşıyorlar?” muhtemel sorusuna kısa bir cevap vereyim:

Çünkü ben Diyanet’i destekliyorum, Diyanet ise onların kutsal mürşitlerinin kitaplarını sakıncalı bulmuştu. O şahıs da “Yüz Karası” adıyla bir kitapçık yayınlayarak Diyanet’e karşı mücadele bayrağını açmıştı.

Ve çünkü ben, tek mezhebi değil, Sünni fıkıh ve itikat mezheplerinin tamamını bir zenginlik sayıyor, hepsi birden İslâm’dır diyorum; müminlerin bütün mezhep imamları ve diğer fıkıh, kelâm, tasavvuf âlimlerinden istifade edebilmeleri için kapıların açık olduğunu söylüyorum.

Ve çünkü ben İbn Teymiyye, Şah Veliyyullah, Muhammed Hamidullah, Mevdûdî, Seyyid Kutub, Elmalılı M. Hamdi Efendi gibi İslâmî hareket öncülerine -onların mürşitlerine rağmen- mezhepsiz, reformcu, sapkın demiyorum, saygı gösteriyorum, hataları ve sevaplarıyla istifade edilmesini tavsiye ediyorum.

Yazar beni Ehl-i Sünnet’e karşı gösteriyor. Elliden fazla kitabım var, yirmi üç yıldan beri de Yeni Şafak’ta köşe yazısı yazıyorum; ben bunlarda Ehl-i Sünnet Müslümanlığı’ndan başka bir Müslümanlığı savunmadım.

Adam, Allah’tan korkmadan, kuldan utanmadan bakın neler söylüyor:

“Babam Alevi mahallede doğduğu ve yetiştiği için Alevi olarak biliniyordu. (Kendi ifadesi)”

Doğrusu:

Babam Erzurum ili Oltu ilçesi Pikkir köyünde doğdu, 15 yaşlarında Çorum Mecitözün’e göçtüler, askerliğe kadar burada Sünniler arasında yaşadı, askerden sonra Çorum’a yerleşti, komşularımız arasında Aleviler de Sünniler de vardı ve biz onlarla iyi komşuluk ilişkisi içinde olduk.

Bir başka yalanı:

“FETÖ soruşturmalarında bakalım, Amerika’ya gidip Gülen’e tekmil veren H. Karaman’a ne zaman sıra gelecektir (Merve Kavakçı). H. Karaman, buna şu cevabı vermiştir: “Amerika’ya bir kere -o da sondur- Faruk Beşer’le gittim. Orada bazı dernek ve kuruluşlarda konferanslar verdik ve sohbetlerde bulunduk. Gülen’le görüşmem olmamıştır (Kendi ifadesi)”.

Doğrusunu ben söylemişim -onu da eksik nakletmiş ya- peki niçin mide bulandırmak için tekrar yazıyorsun!

Evet, ben ABD’ye bir kere gittim, Sayın Faruk Beşer’le gitmedim, Fethullah Gülen’le görüşmedim, beni davet edenlerin de onunla hiçbir bağlantıları yoktu. Organizasyon sorumlusu Osman Kandara (AK Parti’den aday adayı oldu, ABD’de öğretim üyesi) bu konuda şu açıklamayı yapmıştı:

“Merve Kavakçı’nın hakkınızdaki iftiralara yönelik yazısından haberimiz var. Hatta bununla alakalı gerek sizin adınıza açılmış olan feys sayfasında gerekse kendi şahsı feys sayfamda cevabi bir yazı yazmıştım. Sizi ve Prof. Dr. Mustafa Erdoğan hocamızı, ekserisi Amerika’daki Türkiyeli akademisyenlerin oluşturduğu WisdomNet ve Baton Rouge İslamic Center’ın ‘imam hatip’ okulu olan Brighter Horizon Islamic School adına davet etmiştik. O yılki programın organizasyonunu, Kandara ailesi olarak biz üstlenmiştik. Programın moderatörlüğünü ise halihazırdaki Cumhurbaşkanlığı sözcümüz İbrahim Kalın yapmıştı. WisdomNet’in FETÖ ile uzaktan ve yakından bir bağlantısı olmadığı gibi, Merve Kavakçı ve babası Yusuf Ziya Kavakçı hoca bu oluşumun bizatihi sürekli konuşmacı ve katılımcılarındandır. Ne menem bir çelişki!”

Bir yalan daha:

“Bir gün bazı arkadaşlarla birlikte abdest alıyorduk. H. Karaman hoca da vardı. Karaman Hoca yüzünü ve kollarını yıkadı. Sonra başını mesh etti. Sonra dönüp ‘İçimizde yabancı yok değil mi’ dedi ve çıplak ayaklarını mesh etti (Prof. Dr. Z. Arslantürk)”.

Doğrusu:

Ben hayatım boyunca çıplak ayağa meshetmedim, bunun caiz ve yeterli olduğu kanaatinde değilim, Zeki Bey’in de böyle naklettiğini sanmıyorum. Ben bazen, zorluk bulunduğunda abdestli giydiğim çoraplarıma meshederim. Bunu da gizlemem. Çoraplara meshin caiz olduğunda Ehl-i Sünnette ittifak vardır; ihtilaf çorabın niteliği ile ilgilidir.

Şimdilik bu kadarla yetiniyor, “Allah ıslah etsin!” diyorum.

 

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm