“Dünyanın hiçbir yerinde, birbirinden ilgisiz 26 madde, tek soru olarak sorulmaz. Niye bizden tek cevap isteniyor? ‘Evet’ diyeceklerimiz olabilir, ‘Hayır’ diyeceklerimiz olabilir! Anayasa değişikliği, madde madde oylansın” diyorlar..
Makul gibi görünüyor, bu eleştiri..
Ama olaya işin öncesinden başlayarak bakmak gerekir.
Yenisi olarak önümüze konulup sorulan 26 maddenin, önceki halini ayrı ayrı mı sormuşlardı bize?
12 Eylül darbecilerinin hazırladığı anayasadaki maddeler, halkoyuna sunulduğunda, her madde için ayrı ayrı mı cevap istenmişti?
Eğer maddeler o tarihte ayrı ayrı sorulmuş ise, bugün de değiştirilmek istendiğinde, her madde için ayrı ayrı oylama yapılması isteği tabii ki haklı.
Ama bakıyoruz 12 Eylül anayasasına.
Değil 26 madde, o anayasadaki 177 maddenin tamamını birden koymuşlar önümüze.
Ve sormuşlar, “Evet mi, hayır mı?” diye..
Bugünkü bu uyanık “hayır”cılar, o zaman çıkıp da itiraz etmemişler: “Yuuuh.. 177 madde birden, tek soru ile oylanabilir mi? Bir ülkenin temel düzenini kurala bağlayan, A’dan Z’ye tüm hükümleri içeren ‘Anayasa’nın tamamına ya ‘Evet’ dersiniz ya da ‘Hayır’ ’ demek hiç sormamakla eşdeğerdir” denilmiş mi?
Denilmemiş..
O gün bu itiraz dile getirilmemiş ama, 12 Eylül sonrasında tek cevapla geçirilen anayasa, bugün değiştirilmek istendiğinde, “Tek cevap olmaz” diyorlar.
Bu seferlik tek cevap olacak beyler...
Çünkü bunun ilk hali de tek cevapla olmuştu.
Daha sonra, sıfırdan anayasa yapılırken, o zaman tek tek sordurursunuz maddeleri..
Ama o zaman da, en azından maddelerin alternatifi olur, onu da koyarsınız halkın önüne..
Yok öyle, “Ya değişikliği kabul et ya da darbecilerin anayasasına razı ol” dayatması..
*
“Hayır”cıların sıklıkla dile getirdikleri bir itirazları da “Niye memura grev hakkı yok. Niye HSYK’nın tüm kararlarına karşı yargı yolu açılmıyor?” türünden, daha fazla istekler içeren talepler..
Bu talepleri hangi yüzle, hangi mantıkla dillendiriyorlar, anlayamıyorum.
Şu an HSYK kararlarının hiçbirisine yargı yolu açık değil.
HSYK’nın kararları içinde en önemlileri, ihraç kararları.
Halkoyuna sunulan değişiklikte, “Sadece ihraçlar için yargıya gidilir” kuralı getiriliyor.
“Hayır”cılar, “Tüm HSYK kararlarına yargı yolu açılsın” derken, tüm HSYK kararlarına yargı yolunu kapatan eski darbe anayasasından yana tavır alıyorlar. Çünkü onların istedikleri gibi, herkes hayır oyu kullanırsa, tüm HSYK kararları yargı denetimine kapalı olacak.
Bu kadar basit bir çıkarımı bile yapamıyorlar..
Oysa, tercihte sıkıntılı olan durumlarda ne yapılması gerektiğiyle ilgili, onların çağdaş 2010’lu aydınlık günlerinden yıllarca önce, taa Osmanlı döneminde hazırlanan Mecelle’de bakın nasıl ilkeler getirilmiş.
“Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur.”
Yani; iki şer karşımıza çıkarsa, daha az şer olanı tercih edilir..
Mevcut anayasada, memura grev hakkı da yok, toplu sözleşme hakkı da.
Anayasa değişikliğinde ise, grev hakkı yok ama, toplu sözleşme hakkı var..
O halde ne yapmalı?
Doğrusu toplu sözleşmeli, grev hakkı olan bir düzenleme ise de, iki şerden biri tercih edilecek ve daha az şerli olan, “grev hakkı olmayan, ama toplu sözleşme hakkı veren düzenleme” tercih edilecek.
12 Eylül anayasasındaki YAŞ kararlarının tümüyle yargı denetimine kapalı olması şerdir... Sadece ihraç kararlarının yargı denetimine açılması da şerdir ama, daha hafif şerdir.. Doğrusu tüm kararların yargı denetimine açılmasıdır. Bu durumda tabii ki, daha az şer olan, ihraç kararlarının yargı denetimine açılması kuralını içeren değişikliğin kabul edilmesi zorunludur.
Mecelle’den bir başka madde: “Def-i mefâsid celb-i menâfi’den evlâdr.”
Yani, önümüzde iki seçenek varsa.. Ya bir yanlışlığı ortadan kaldırılacağız.. Yahut da fayda getirici bir iş yapacağız. Hangisini tercih etmeliyiz?
Mecelle’deki kurala göre, yanlışı ortadan kaldırmak, daha üstün bir faaliyettir.
Bu kurala göre de, çok çok güzel bir anayasa yapmak yerine, anayasadaki çok yanlış hükümleri değiştirmek daha iyidir. Bu kapsamda, darbecilerin yargılanmasını engelleyen maddeyi kaldırmak, o yanlışlığın düzeltilmesi, işçiye, memura çok geniş haklar getiren bir anayasa yapımından daha evladır..
‘Hayır’cılar biraz Mecelle okumalı. Okumalı ki, akıllarından şüphe ettirecek kadar saçma fikirlerin peşine düşmesinler..
Sadece kendilerini değil, temsil ettikleri kurumları da rezil ediyorlar çünkü.
VAKİT