Hayır ve bereket ayı: Ramazan

Ahmet Varol

Ramazan, kardeşlik ve dayanışma bilincinin güçlendiği bir aydır. Orucun hikmetlerinden biri de zaten bu bilincin güçlendirilmesi, yardımlaşma çabalarının artırılmasıdır.

Ramazan’da yardım ve iyilik çabalarının artması sebebiyle, doğru olmamakla birlikte zekât verme işlemi de birçokları tarafından bu aya erteleniyor. Bir bakıma Ramazan ayı dinî mükellefiyetlerin icra edildiği, biriken borçların ödendiği ay olarak telakki ediliyor. Oysa zekât borçlarının şer’î tahakkuk tarihinde ödenmesi zorunludur. Örneğin bir kimsenin zekâta tâbi mal varlığının miktarı, nisap miktarını aştığında o tarihi bir yere not etmesi veya ezberinde tutması gerekir. Üzerinden 1 yıl geçtiğinde hâlâ zekâta tâbi mallarının toplam miktarı nisap miktarından fazlaysa, artık onun kırkta birini zekât olarak hak sahiplerine vermelidir. O tarih artık o kişi için zekât verme tarihidir. Zekâta tâbi mal varlığının miktarı tekrar nisap miktarının altına düşer ve söz konusu tarih geldiğinde hâlâ bu miktarın altında olursa, ondan zekât sorumluluğu kalkar. Ama yıl içinde düşer ve zekât yılı tamamlandığında yine üstüne çıkarsa, sorumluluk kalkmaz.

Malûm olduğu üzere geçmiş dönemlerde Hacc'ı yaşlılık dönemlerine erteleme âdeti vardı. Bunda da Hacc'da günahların tamamen affedileceği ve insanın anasından doğmuş gibi döneceği ümit ve beklentisini yanlış bir anlayış için değerlendirmeye kalkışmanın rolü vardı. Şimdi Allah’ın izniyle bu yaklaşım büyük ölçüde kayboldu ve Hacc'a imkân bulanlar kurayı kazandıklarında hemen uçarak gitmeyi tercih ediyorlar. Ama zekâtı Ramazan ayına erteleme geleneği devam ediyor ve bunda da Ramazan ayının bir hayır ve bereket ayı olarak algılanmasını aynı zamanda dinî mükellefiyetlerin yerine getirilmesi dönemi olarak görmeye mesnet kabul etmenin rolü var. Ramazan gerçekten bir hayır ve bereket ayıdır. Bu mübarek ayda orucun yanı sıra teravih namazlarını kılarak namaz ibadetini, zikir ve tefekkürü, nifak ve tasadduku artırmaya özen göstermek gerekir. Nasıl Mescid-i Haram’da kılınan namazların sevabı çoksa, bu ayda yapılan hayırların sevabı da Allah’ın izniyle çok olacaktır. Fakat bu, zekâtları ödeme işini ertelemeye gerekçe teşkil etmez ve bu yanlışın da değiştirilmesi gerekir.

Ramazan’da iftar davetleri verme âdeti güzeldir. Bu davetler aynı zamanda Mü’minler arasında kaynaşmayı artırmaya ve kardeşlik bağlarını güçlendirmeye vesile olmaktadır. Fakat çok tekellüflü davetler vermek yerine mütevazı ikramlarla yetinip bu işe tahsis edilen ödemelerin bir kısmını da hayır kurumları vasıtasıyla zor durumdaki Müslümanlara, özellikle baskı ve kuşatma altındaki Müslüman halkların evlatlarına göndermek daha güzeldir.

Aynı şeyi ailevi iftar sofralarımız açısından da düşünebiliriz. Gündüz oruç tutuyoruz diye akşamları çok tekellüflü sofralar hazırlamak yerine, diğer zamanlardaki akşam yemeklerimizde sofralarımıza koyduklarımızla yetinip Yüce Allah’ın bize lûtfettiği imkânların diğer kısmını, yani tekellüflü sofralar için harcayacaklarımızı zor durumdaki Mü’min kardeşlerimize gönderirsek, hayır ve bereket ayı Ramazan’ın mânâ ve hikmetine uygun bir iş yapmış oluruz. Örneğin her akşam soframıza bir Müslümanı misafir ettiğimizi farz ederek, hayır kurumları vasıtasıyla ihtiyaç sahibi Müslümanlara, özellikle de zalimlerin baskı ve şiddet uygulamalarıyla, insanlık dışı kuşatmalarıyla karşı karşıya olan kardeşlerimizden birine bir iftariyelik gönderebiliriz. Bunun için hayır kurumları vasıtasıyla uygulanan yardım programları var ve Allah’ın izniyle yardımlarımızı zor durumdakilere ulaştırma, ümmet bilinciyle hareket ederek sınırları aşma konusunda bugün geçmiştekinden daha fazla imkâna sahibiz.

Fitre Ramazan’a özel olarak konmuş bir mali sorumluluktur ve sembolik miktardadır. Ama damlaya damlaya göl olması gibi Müslümanların büyük çoğunluğu tarafından ve fert başı verilince epey bir ihtiyacı karşılamakta, özellikle zor durumdaki Mü’minlerin nefes almalarına vesile olmaktadır. Bu yüzden ihmal etmemek, şer’î bir sorumluluk olduğunu dolayısıyla sadece amacı doğrultusunda kullanılabileceğini göz önünde bulundurarak, Müslümanların iyilik duyarlılıklarını istismara kalkışan gaspçıların eline geçmemesine dikkat etmek gerekir.

Kısacası zaten vermek zorunda olduğumuz zekâtlarımızı Ramazan’a ertelemek suretiyle değil, bu aya özel ilave birtakım iyiliklerde bulunmak suretiyle sevaplarımızı artırmaya, bu ayın bereketinden istifade etmeye, zor durumdaki kardeşlerimizin bu bereketi belirgin bir şekilde görmeleri için bir şeyler yapmaya gayret edebiliriz.

VAKİT