Haydin çocuklar namaza

Hayrettin Karaman

Gazetemizin dünkü (1. Eylül. Cumartesi) nüshasında yer alan haberin baş tarafını hatırlayalım:

"İzmir'in Bergama ilçesine bağlı Göçbeyli beldesinde, 40 gün boyunca 200 vakit namazı camide cemaatle kılan öğrencilere hediyeler verildi. Merkez Camisi İmam Hatibi Fatih Aktaş, "Haydi Çocuklar Namaza" sloganıyla çocukları camiye alıştırmak için bir proje başlattı. Katılan öğrencilerde aranan şart ise 40 gün boyunca 200 vakit namazı camide kılmaktı. Ödül olarak dizüstü bilgisayar, bisiklet, çeyrek altın ve çeşitli hediyeler koyuldu. Projeye katılan 51 öğrenciden 12'si, 200 rekat namazı camide kıldı ve büyük ödül dizüstü bilgisayar almaya hak kazandı. Bütün öğrencilere çeşitli hediyeler, camide en çok namaz kılanlara da bisiklet ve çeyrek altın verildi..."

Bir yıl önce en büyük torunumun çocuğu sevgili Mustafa ile böyle bir "büyük dede-torun mücamelesi" yaşadık. Namaza alışma vakti gelmişti, bazen kaçırsa da namaz kılıyordu, "Bir yıl hiç geçirmeden namazını kılarsan sana ne istersen alacağım, vereceğim" dedim, o da "kabul" dedi ve dediğini de yaptı. Söz bir kere ağızdan çıkmıştı, yerine getirlecekti, yılın ikmali yaklaştıkça "zorlanacağım bir şey isterse ne yapacağım" diye düşündüğüm oldu. Ne ise sonunda mutlu gün geldi, Mustafamız vaadini yerine getirmiş, bir yıl beş vakit namazını kılmıştı, söz yerine geldi diye namazı bırakmak da yoktu, o zaten kendine, yaşına ve başına uygun idraki, şuuru, sevgisi ile namazını kılmakta idi, bu bir yıllık ödüllü uygulama ise alışkanlığını pekiştirmeyi sağlayacaktı.

"Bir ayped istiyorum" deyince rahatladım, derhal istediğini kendine teslim ettim.

Haberde okuduğumuz olay bana göre örnek bir olay. Buna başka açıdan ve olumsuz yaklaşanlar da olabilir. Unutmayalım ki, biz çoğulcu bir toplum içinde yaşıyoruz, kocaman adamlar ibadetleri terk ediyorlar, ayıp ve günah şeyleri açıkça yapıyorlar. Bunları ayıplamak, "emir bi'l-ma'rûf..." yapmak yasak. Bazı meşhurlar açıkça zina yaptıklarını itiraf ediyorlar, "nikahın ne önemi var, önemli olan aşkımız" diyorlar (aşktan maksat şehvet, cinsel arzu; nitekim kısa zamanda biri bitiyor, diğeri başlıyor). Bütün bunlar medyada ve sahnede açıklanıyor ve alkış alıyor. Bizim değerlerimiz çiğnendiğinde uyarmak yasak, alkışlamak serbest. Peki bu gidişin yeni yetişen nesiller üzerinde etkisi ne olacak? Özel bir eğitim görmeyen çocuklarımız "öyle de olur, böyle de olur" demeyecekler mi?

Durum bundan ibaret olunca, çocukların kendiliklerinden iyi, doğru, güzel ve meşru olanı bulup hayatlarına uygulamalarını beklemek gaflet ve saflıktan başka bir şey değildir.

Namaz aynı zamanda alışmayı gerektiren bir ibadettir. Çocuğun idrak seviyesi ne olursa olsun onu zamanı geldiğinde (ergenlikten biraz önce) namaza alıştırmak gerekir. Ödül, takdir, teşvik gibi müspet araçlarla çocuk namaza alışınca idrak seviyesi geliştikçe "namaz ile ilgili şuuru, heyecanı, ihlası" da gelişir, kemale doğru yol alır.

Unutmayalım ki, müslümanların önemli bir kitlesi "cehennem korkusu ve cennet ümidi ile" ibadet ve itaat ederler; bu da bir kulluk seviyesi olarak kabul, hatta -belli kitleye yönelik olarak- teşvik edilmiştir.

Büyüklerin dikkatini namaza yöneltmek için birkaç yıldır yürütülen "Namaz ile diriliş", "Haydin Namaza", "Namaz Gönüllüleri Platformu" hareketleri güzel sonuçlar verdi, vermeye devam ediyor. Şimdi de çocuklarımızı bu büyük ibadete alıştırmak için teşvik ödüllü faaliyetler başladı; Allah bu yollarda gayret gösteren, emek ve para harcayanlardan razı olsun!

YENİ ŞAFAK