Haydar Baş Cemaati Kurtuluş Yolunu Buldu!

Haydar Baş, Türkiye’deki Alevi, Caferi ve Şiileşme yolundaki Sünnileri toplayarak Şiilik propagandası yaptı.

Haydar Baş cemaatinin yayın organı İcmal Dergisinin İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlediği Ehl-i Beyt Sempozyumuna 3.500 Şii, Sünni, Alevi ve Caferi katıldı. Müslümanların birlik olabilmesinin ancak Ehl-i Beyt’le mümkün olabileceği vurgulandı.

Aynı zamanda Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı olan Haydar Baş’ın gazetesi Yeni Mesaj, sempozyumu “Şii-Sünni çatışması çıkarmak isteyen küresel şer odaklarına tokat gibi cevap” olarak nitelerken birlik ve beraberliğin tek adresinin Ehl-i Beyt olduğunun ispatı olarak yorumladı. Sempozyumda Şiiliğini ilan edeceği konuşulan Haydar Baş’ın yoğun Şia kültürü içerikli konuşması dikkat çekti.

Prof. Dr. Haydar Baş’ın “manifesto” olarak nitelenen ama Şii-Sünni kardeşliği adı altında tam bir Şiilik propagandası içeren konuşmasının ayrıntılarını Yeni Mesaj gazetesinden iktibas ediyoruz:

Mezhep ve meşreplerin merkezi Ehl-i Beyt’tir

“Peygamberimiz (SAV) Kur’an-ı Kerim’in hem mücerret, hem de müşahhas halidir” diye konuşan Prof. Dr. Haydar Baş şunları söyledi: “Zahir ve batın bütün hükümlerin, ilimlerin kaynağı Kuran’dır. Onun için bütün mezhepler, meşrepler o merkeze yönelerek zuhur etmiş ve ortaya çıkmıştır. Peygamberimiz Veda Haccı’nda, “size iki emanet bırakıyorum. Biri Allah’ın kitabı Kur’an, diğeri ıtretim, Ehl-i Beyt’imdir. Bunlara sarıldığınız sürece hidayettesiniz “buyurdu. Her mezhep ve meşrebin merkezi Ehl-i Beyttir. Herkesin onlara dönmesi kaçınılmazdır. Ehl-i Beyt Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hakk’ın (cc) doğru, temiz, sevilmesi şart olarak buyurduğu Peygamber ailesidir.” Prof. Dr. Haydar Baş, konuşmasında Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i Beyt hakkında yer alan ayetleri dile getirdi. Meveddet ayeti olarak bilinen “De ki: Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık sizden yakınlarıma sevgiden başka hiç bir ücret istemiyorum” ayetini okuyan Prof. Dr. Haydar Baş, bu emre dayanarak İmam Şafi’nin Ehl-i Beyt’i sevmenin farz olduğunu işaret ettiğini vurguladı.

Müslüman’ın kanı Müslüman’a haramdır

“La ilahe illallah Muhammedun Resulullah” diyen herkes mümindir, Müslüman’dır diye konuşan Prof. Dr. Haydar Baş, “bir mümine kılıç çeken bizden değildir” ve “Bir mümini kasten katleden ebedi cehennemliktir” hadislerini hatırlattı. Prof. Dr. Baş şunları söyledi: “Yani Müslüman’ın Müslüman’a kanı haramdır. Müslüman, Müslüman’ın canını, malını ve inancını korumakla mükelleftir. Hal böyle iken, bugün mezhep ayrılıklarını bahane ederek Müslüman’ı kâfir ilan edip onunla savaşmak, kan dökmek, topraklarını işgal etmek, kaynaklarını ele geçirmek gibi büyük bir oyun İslam âleminde sergileniyor. Şia Hz. Ali’ye ve Ehl-i Beyt’e taraf olmak; İmam Ali’yi sevmek ve O’nunla olmak manalarına gelir. Şia veya Şii gerçek manada sahabe içinde İmam Ali’yi sevenlere, züht ve takvada ileri olan sahabelere verilen addır. Zaman içinde bu sahabelerle hiç de alakası olmayan şahsın veya şahısların bidat veya hurafe uydurmaları Şiilik olarak tanıtılmıştır. Bu anlayıştan hareketle hayali İbn Sebe Şia’nın kurucusu olarak ilan edilmiştir.”

Hadis yazmakta tek yetkili İmam Ali’dir

“Ehl-i Beyt ekolü ve Ehl-i Sünnet arasında ekilen nifak tohumları ile İslam alemi bugün parçalanmıştır” diyen Prof. Dr. Haydar Baş konuşmasına şöyle devam etti: “Günümüzde de, Şiileri ve Hz. Ali’ye (as) inananları batılda göstermek için oryantalistlerin kullandığı uydurma hadislerdeki iftiralara rastlamaktayız. Bu iftiraların başında Şii hadis külliyatında ravi zinciri olmaması gelmektedir. Öyle ki, 12 imamın birinden nakledilen bir hadise, ravi zinciri verilmediği için “sahih değildir” denilmektedir.

Hatta bazı kendini bilmezler, bu külliyata “Acem palavrası” deme cüretini dahi göstermektedir. Bu eleştiri, Şia dünyasının kabul ettiği hadis kaynaklarını bilmemekten başka bir şey değildir. Ehl-i Beyt dünyası için hadislerin asıl kaynağı İmam Ali’dir (as). Hz. Peygamber (SAV) kendi döneminde Hz. Ali dışındaki diğer sahabesine hadis yazımını yasaklamış ve “Benden bir şey yazmayın. Benden Kur’an dışında bir şey yazan onu yok etsin” buyurmuştur.

Yani Hz. Peygamber Hz. Ali (as) dışındaki sahabelerine kendinden hadis yazılımını yasaklamış, bir tek Hz. Ali’ye izin vermiştir. Bu sayede Şii ulemanın ilk hadis külliyatı ve ilk hadis kaynağı Hz. Ali’nin (as) yazdığı Camia, Cifr ve Hz. Ali’nin Mushafı’dır. Bunlara bir de Hz. Fatıma’nın (as) ilham yolu ile kendine ulaşan bilgilerin yazılı olduğu Hz. Fatıma’nın Mushafı da eklenecektir. Bu hadis külliyatı, bir imamdan diğerine bir sandık içinde nakledilmiş emanetlerdir. Şii dünyasından hadisler direk Resulullah’a (SAV) ve Hz. Ali’ye (as) dayandığı için bir rivayet zincirine gerek yoktur. Sahih olmaları dayandıkları kaynaktandır. İmamların hepsi de bu hadis külliyatına göre hüküm vermiştir. Şia hadis külliyatı, imamlara sorulan sorular karşısında bu hadislerle verilen cevapları yazmıştır.”

Ehl-i Beyt dünyası İslam’ın savunucusu olmuştur

Şianın batılda gösterilmesi ve “mum söndü” mantığında olduğu gibi hafife alınması, İslam coğrafyasının üzerindeki planlar için büyük bir oyundur. İmam Ali’den itibaren, İmam Hasan ve İmam Hüseyin’e sonra da babadan oğula diğer Ehl-i Beyt imamlarına geçen hadis külliyatları ile Ehl-i Beyt dünyası, hakkın ve İslam’ın en büyük savunucusu olmuşlardır.

Gizlenen ve yok edilen bu dünya esasen, sapık akımlar ve din dışı fikirlerle mücadeleyi yapan tek taraftır. Şahsımızın kaleme aldığı Ehl-i Beyt Külliyatı’ndan sonra benzer iddialar bizim hakkımızda da ortaya atılmıştır. Bunlardan ilki Hz. Ali’nin imametinin eserlerimizde dile getirilmesi meselesidir. Ancak bizim bu görüşlere yer vermemiz hadislerin nakli şeklindedir.

Hilafet meselesi “hakkı yenmiştir” şeklinde değil, hadisler incelenerek “hilafette İmam Ali’nin yeri nedir”, bu ortaya konmuştur.

Amacımız Şii-Sünni dünyayı buluşturmaktır

“Bir Sünni olarak bizim Ehl-i Beyt külliyatı ile yapmak istediğimiz iki dünyayı buluşturmaktır” diyen Prof. Dr. Haydar Baş şunları söyledi: “Gerçekleri de gizlemeden olayları beyan etmek ve bu şekilde ortaya koymaktır. Çünkü bu Allah ve Resulü’nün (SAV) tayini ve naspıdır. Biz bundan sonra da Şia dünyasının inandığı Ehl-i Beyt Külliyatı ile Sünni âlemin bir olduğunu, kardeş olduğunu, ikisinin de hak olduğunu ispatlamaya devam edeceğiz.

Allah bizi bu konuda muvaffak kılsın. İnanıyoruz ki, ancak bundan sonra İslam âlemi, Haçlı seferi olarak adlandırılan Hıristiyan âlemine karşı beraber olarak hareket edebilir. Ve ondan sonra İslam coğrafyası Haçlı çizmeleri altındaki işgalden kurtulabilir.

Şia ile Ehl-i Sünnet itikatta da birdirler

Sempozyumdaki konuşmasında Ehl-i Sünnet ve Şia âleminin Tevhid akidesindeki bir olduğunu söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, “Allah’ın birliği, zatı, sıfatları ve fiilleri gibi temel itikat konularında iki dünya arasında fikir ayrılığı yoktur” dedi. BTP genel Başkanı Prof. Dr. Baş şunları söyledi: “Ehl-i Beyt imamlarından İmam Hüseyin’in (as) oğlu İmam Zeynelabidin (as) dualarının mecmuu olan ‘Sahife-i Seccadiye’de şöyle buyurmaktadır: “Sen Allah’sın. Senden başka ilah yoktur. Adaleti ayakta tutarsın, hükmünde adilsin; mülkün maliki ve sahibisin. Hamd Allah’a ki, ilktir, Ondan önce bir ilk yoktur, sondur, O’ndan sonra bir son yoktur.” Yani Ehl-i Sünnet ve Şii dünya Tevhid akidesi üzeredirler. Her iki dünyanın “İslam” tarifi aynıdır. İki dünyanın da iman tarifi, imamet mevzusu dışında birdir. Kader konusunda da görüş birliği vardır. Ehl-i Beyt ekolüne göre hayır ve şer Allah’tandır. Ehl-i Sünnet’e göre de hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmak imanın şartıdır.”

Şii ve Sünni aslında birbirinin kardeşidir

Şii alemi ve Sünni dünya için müşterek paydanın Ehl-i Beyt olduğunun altını çizen Prof. Dr. Haydar Baş, “Ortak payda, Kur’an ve hadislerin beyan ettiği Ehl-i Beyt görüşünde ve yaşantısında bir ve beraber olmaktır” dedi. Prof. Dr. Baş konuşmasını şöyle sürdürdü: “Her iki dünya da Ehl-i Beyt etrafında akaidini ve İslami şartlarını yaşamalıdır. Bu aynılık, sosyal hayata da yansımalı siyasette, kültürde, medeniyette bir ve beraber olarak İslam kardeşliği temin edilmelidir. Esasen Şii ve Sünni dünyası birbirinin kardeşidir. Birbirinin itikat ve ibadetine her konuda sahip çıkacak; can, mal ve namus emniyetini koruyacaktır. Böylece vücuda gelen İslam kardeşliği adındaki birlik, bu dünyanın canına, malına, namusuna, din ve vicdan emniyetine savaş açan Haçlı dünyasının karşısında bir bilek ve bir yürek olabilecektir.

Bu sayede İslam coğrafyasının yeraltı ve yer üstü kaynaklarının sömürülmesinin de önüne geçilecektir.”

Bu kardeşlik bir zarurettir

Prof. Dr. Haydar Baş konuşmasının son bölümünde, “İslam kardeşliği anlayışı ile vücuda gelecek Şii-Sünni bloğu aynı zamanda, Müslüman olan bütün ırkların kardeşliğine sebep olarak, suni Şii-Sünni ayrılığı kullanılarak ortaya çıkabilecek muhtemel savaşların da önüne geçecektir. Bu coğrafyada vücuda gelecek böyle bir blok, ekonomik, kültürel, siyasi birlikteliğinin yanı sıra, birliği koruyacak olan bir silahlı gücün oluşması ile arzu edilen ve Müslümanların beklediği en mükemmel birlik haline gelecektir. Bugün, özellikle İslam dünyasının ihtiyacı bunadır. İslam âlemi üzerine yönelen kaynaklar savaşının yaşandığı günümüzde İslam kardeşliği birliği bir zarurettir. Kaldı ki, insanlığın hangi dinden olursa olsun can, mal, namus, din ve vatan emniyetini temin edecek olan Ehl-i Beyt etrafındaki İslam kardeşliğidir. Çünkü yalnızca bu birlik dil, din farkı gözetmeksizin bütün insanların hayat garantisi olacaktır” dedi. YENİ MESAJ

 

Haber Haberleri

Mehmet Görmez’den Riyad’daki festival görüntülerine tepki: İslam'ın değerlerine saldırı
Bağdat'taki rehabilitasyon merkezinde 5 bine yakın uyuşturucu bağımlısı tedavi görüyor
Gazze'de 6 ay bombardıman altında yaşayan Salhiya: Bir ayağımız ahirette, bir ayağımız dünyadaydı
Sokak röportajı saçmalığına ne zaman son verilecek?
Özgür Özel hakkındaki "Cumhurbaşkanına hakaret" ve "iftira" soruşturmasında ''yetkisizlik'' kararı