Hayatın ve Vahyin Üst Başlığı: Besmele

Besmelesiz hayat, hevayı ilah edinmek, Allah’a alan tahsis etmektir. Hayatta Allah’sız alan yoktur. Hayat ya Emrullah’a, ya İznullah’a ya da Sünnetullah’a tâbidir.

Furkan Eren / Haksöz Dergisi - Sayı: 246 - Eylül 11

“Ve (Allah) Âdem’e bütün isimleri öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek, eğer bu konuda doğru söyleyenler iseniz şunların isimlerini bana haber verin, dedi. ‘Seni tenzih ederiz, ancak bize öğrettiğin şeyden başka bizim ilmimiz yoktur, şüphesiz sen her şeyi bilensin, her şeyi hikmetli eyleyensin.’ dediler. Bunun üzerine (Yüce Allah) şöyle dedi: ‘Ey Âdem! Onların isimlerini onlara haber ver.’ Onların isimlerini onlara haber verdi. Bunun üzerine (Allah) şöyle buyurdu: Ben size söylemedim mi? Muhakkak göklerin ve yerin gaybını en iyi bilen benim. Açıkladığınız şeyi de bilirim ve sizin gizlediğiniz şeyi de bilirim.” (Bakara, 2/31-33)

İsim verebilmek Nimetullah’tır. Yüce Allah insanoğluna isim verme yeteneği bahşetmiştir. Eğer doğru yerde kullanılırsa bu nimet onu meleklerden bile üstün kılabilmektedir. İsim verme nimetinin şükrü/zekâtı ise kendi cinsindendir, yani her işi “doğru isimlendirmek, doğru isimle başlayıp bitirmek”tir.

Besmele her varlığın özünde yer alan ilahi işarettir. (Besmele, ve-se-me kök harflerinden türetilmiştir. Vesemeh; isim şeref, sahibi olmak; damgalamak, işaret, alâmet gibi anlamlara gelmektedir.) Mü’min ise kendi iradesiyle Allah’ın işaretlerini, ilahi damgayı yüreğinde ve amellerinde taşır. Amelleri salih yapan da besmeledir, Allah’ın adıyla yapmaktır. İlahi damgayı, ilahi boyayı yüreğinde ve amellerinde taşıyarak şahit olana “mütevessim/isimlenmiş”, bir başka ifadeyle, “Allah’ın adıyla şereflenmiş” denir. (Hicr, 15/75)

Besmele, sözün ve eylemin en başında, Allah’ın rızasına uygun yapacağımıza dair niyetimizi izhar etmektir.

Besmele, yaralanmış bilinçleri tedavi eder, hakikatle kopan irtibatı onarır. Besmele yüreğimizi ve tüm benliğimizi Allah’a bağlar. Öyleyse besmele; her işi Allah’ın adı ile yapmaktır; Rabbimizin hayat ile bağını parçalamadan anlamaktır.

Besmelesiz yaşayan, Allah yokmuş gibi davranan kâfirlerin burnu kıyamet günü “ateş” ile damgalanacaktır, yani zelil kılınacaktır. (Kalem, 68/16) Çünkü onlar Allah’ın ayetlerine “öncekilerin masalları” diyerek besmelesiz bir hayat sürdürmüştür. Bu durumda dünyada besmele çekmeyenler, ahirette çekecektir. Fakat iradesiz besmele sadra şifa değildir.

Besmele ayet olarak Kur’an’da üç yerde geçer:

1- Hz. Nuh’un Felah Gemisinin Pusulası

Besmele, Nuh’un (a) iman gemisini yüzdüren dümenin mehdisidir. O, felah gemisini “Vira Bismillah” diyerek harekete geçirmiştir. Gemiye davet Nuh’a davet değildir, “Allah’ın selam yurdu”na davettir.

“Onun hareket etmesi de menzile varışı da Allah’ın adıyla olsun. Şüphesiz benim Rabbim, el-Gafûr er-Rahîm’dir.” (Hûd, 11/41)

Besmele, takva ve tevazudur. Yaratan rab adına bir işi yapmak, mesajı taşıyanın haddinin bilmesi, örnek tanıklıklarını ortaya koyarken gücünün sınırlarını itiraf etmesidir. Bu itiraf takvayı güçlendirirken, kibir ve istiğnayı zayıflatır, şeytanların hile ve tuzaklarını boşa çıkarır.

2- Hz. Süleyman’ın Felaha Davet Mektubunun Üst Başlığı

Besmele, Neml Suresi’nden bir ayettir (Neml, 27/30)

Süleyman’ın (a) Belkıs’a yazdığı İslam’a, imana davet mektubunun üst başlığıdır. Hz. Süleyman’ın, sahip olduğu hüküm, hâkimiyet ve iktidarı Allah’a borçlu olduğuna şahitlik etmesidir. (Neml, 27/23-35)

Besmele Allah’ın emri, izni ve sünnetiyle hareket etmektir. O da tıpkı öteki peygamberler gibi Allah’ın izni ile hareket etmiştir. (Nisa, 4/64) Kendine değil, Allah’a çağırmıştır. (Fussilet, 41/33)

Peygamberler emanetin sahibi değil şahidi, emrin sahibi değil şahididirler. Bu nedenle, kayıtsız şartsız itaati kendilerine değil Allah’a isterler. (Neml, 27/91-92)

3- Hz. Muhammed’in Felaha Davet Mektubunun Üst Başlığı

Besmele, mesajın muhtevasını ve nasıl tebliğ edileceğini belirleme gücünün Allah’a ait olduğunu en baştan ilan etmektir. (Fatiha, 1/1)

Kur’an Allah’ındır ve Allah’lı kıraat, “Yaratan Rabbin adıyla okumak” farzdır. (Alak, 96/1) Bu ayet işimizi “nasıl” yapacağımızı beyan etmektedir. Vahyi hayata nasıl kıraat edeceğimiz, vahyin mesajı kadar önemlidir.

Besmele, ölen kalpleri yeniden dirilten Kur’anî kıraatin ön koşuludur. Çünkü ölü bir kalp Kur’an’ı doğru kıraat edemez.

Besmele, vahyin dirilten soluğunu hissetmek için hem kalp hem de gönül hazırlığı yapmaktır. Önce kalpte daha sonra onun inceltilmiş en derindeki noktası olan gönülde (fuad) şuur hazırlığı yapılmalıdır. Çünkü Kur’an “diri olanı uyarsın diye”inzal edilmiştir. (Yasin, 36/70)

Besmele, her kıblemize, imanımızı koruduğumuz her karargâhımıza girişte ayakkabılarımızı çıkarmaktır. Kur’an kıblemizdir, evlerimiz kıblemizdir, Kâbe kıblemizdir, imanımızı koruduğumuz her yer kıblemiz/karargâhımızdır. Bu nedenle, kıblelerimize, arınma yerlerimize, Hz. Musa’nın Tuva’ya girdiği gibi, ayakkabılarımızı çıkararak girmek zorundayız. (Taha, 20/12)

Besmele, yeniden yine başlamaktır. Peygamberimize inzal oluşundan itibaren sureler besmele ile birbirinden ayrılmıştır. O halde her başlangıcımızı Allah’lı yapmak zorundayız. Her yeni inşa sürecimizi Allah ile anlamlandırmamız gerekir. Çünkü Allah’tan gafil hiçbir amel salih değildir.

Besmelesiz hayat, hevayı ilah edinmek, Allah’a alan tahsis etmektir. Hayatta Allah’sız alan yoktur. Hayat ya Emrullah’a, ya İznullah’a ya da Sünnetullah’a tâbidir.

Besmele “er-Rahmân, er-Rahîm olan Allah’ın daru’s-selama davet mektubu”nun üst başlığıdır.

Selam yurduna destursuz girilmez.

“Allah sizi selamet yurduna davet eder ve dilediği kimseyi sırat-ı müstakim üzere hidayete eriştirir.” (Yunus, 10/25)

Rabbimiz bizi hayatını Allah ile yaşayanlardan selam yurduna iradesiyle girenlerden eylesin! Ve Allah’ın davetine icabet etmeyen, O’ndan gafil yaşayan zalimlerin nisyanından bizi muhafaza eylesin! 

İslam Düşüncesi Haberleri

Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı
Yaratılış gayesinden uzaklaşan insan huzurlu olamaz!
Öncelikli hedef neden tağuti otoritedir? Ve asabiye gündemleri geri itilmelidir!