Hayatın Anlamı Olarak ‘İmtihan’

Yazısında imtihan kavramını mercek altına alan Yasin Aktay, bunun hayatın anlamının özünü oluşturduğunu söylüyor.

Yasin Aktay’ın Yeni Şafak’taki konuyla alakalı yazısı (13 Mayıs 2019) şöyle:

Hayat Özünde İmtihandır, İmtihansa Özünde Zordur

Hayat özünde bir imtihandır. Kimin iyi işler yapacağı, kimin kötü işler yapacağı bu imtihanlarla ortaya çıkar. İmtihan ise özü itibariyle zor bir süreçtir. İnsanı zorlayan sürpriz sorularla, sürpriz sınamalarla çıkar gelir hiç ummadığınız bir anda, hiç ummadığınız yerden.

Her gün aynı şeylerle sınanmıyoruz. Çok iyi ezberlediğimiz yerlerden çıkmıyor her zaman sorular. İmtihan kipinde de gelmez her zaman. Bazen çok iyi ezberlediğimizi sandığımız yerden geldiğinde aşırı güvenimizden dolayı ve basit bir yeni girdinin aklımızı çelmesiyle şaşırıverir, başka tepkiler, başka tavırlar, başka cevaplar veririz.

Önceden başardığımız bir imtihanı başka bir zamanda kaybederiz. Allah vere de bize yeniden bir fırsat verilsin, kendimizi sorgulama imkanı bulalım, hatamızı görelim ve ondan dönelim. Bunun için hatamızı hata olarak kabul etmemiz lazım tabi.

Yanlışı yanlış olarak görebilmek, ondan kaçınabilmek bir basiret işi, o da nasip işi. Ama samimiyetle yaklaşana nasip olan bir şey.

Aynı şekilde doğruyu da doğru olarak görebilmek, ona tabi olabilmek. Batıl çoğu kez doğru kılığında gelebiliyor.

Batılı doğru olarak gösteren harici bir kötülüğün iğvası çalışabiliyor. Propagandalar, ideolojiler, siyasal çatışmaların kafa karıştırıcı vesveseleri batılı doğru gibi, doğruyu batıl gibi gösterebiliyor. Ona karşı uyanık olmak, akıllı ve ferasetli olmak önemli. Bunu da gözünü açık tutarak, şeytanın hilelerinin çok olduğunu aklından hiç çıkarmayarak sağlamak mümkün.

Ama bazen de bize doğruyu yanlış, yanlışı doğru olarak gösteren şey bizim kendi nefsimiz olabiliyor. Kendi kibrimiz, hasedimiz, kendimizi aşırı önemseyişimiz, bastıramadığımız narsizmimiz, dünyaya düşkünlüğümüz, sair kalp marazlarımız, komplekslerimiz…

Kimse sağına soluna bakıp bende bunlardan eser yok demesin. Hepimizde var bunlardan. Allah hepimizin içine potansiyel olarak koymuş bu duyguları. O yüzden en büyük imtihanımız her zaman kendi nefsimizle oluyor.

Kendimizi başkalarıyla karşılaştırmalarımız ve her karşılaştırmada kendimizi her şeye daha layık görmelerimiz.Buna rağmen bir türlü başkalarına verilenin bize neden verilmediği üzerinden kafayı yiyişlerimiz. Her türlü makama, göreve her zaman herkesten kendimizi daha layık görmelerimiz, oysa ehil olmayanlara verildiği için kasıp kavrulmalarımız…

Allah’ın cinler aleminde yarattığı, bütün insanlardan daha fazla ilim de verdiği iblisin nefsini bile yoldan çıkaran bu karşılaştırmaydı.

O yüzden en sık yapmamız beklenen dua “kendimin (nefsimin) şerlerinden, eylemlerimin de kötülüklerinden Allah’a sığınmak” değil midir?

Hayat özünde bir imtihan. Her gün yeniden başka türlü sınanıyoruz. Kimi öncekileri geçmiş olduğu için zorluk çıtaları daha da yükseltilmiş imtihanlar olabiliyor, kimileri de öncekileri geçememiş olduğu için kendisine yeni bir fırsat tanınmak üzere basitleştirilmiş sınavlar olabiliyor.

İstanbul seçimlerinin yenilenmesiyle ilgili süreç de karşımıza belli ki zor bir imtihan çıkarmış durumda. İmtihanın zorluğu çok sayıda insanın yalpalamasından belli. Oysa en zor imtihanlar karşısında doğru tavrı bulacak ipuçları fazlasıyla vardır.İmtihan zor olsa da, samimiyetini koruyanlar için bu imtihanı başarıyla geçecek doneler her zaman vardır.

Başkalarına zulme ve haksızlığa asla yeltenemeyiz, ama bize yapılacak bir haksızlığa da razı olamayız. İkisinden birini seçmek zorunda değiliz. Hem o hem bu diyebiliriz. Bir donemiz budur.

Öyle bir propaganda yapılıyor ki, neredeyse hakkını aramaktan dolayı insanlar özür dilemek zorunda bırakılacak. Oysa İstanbul seçimlerinde sözkonusu olan bir sonucun kabul edilmemesi değil, sonucun şaibeli olmasıdır. Sırf bir hazımsızlık olarak üretilmiş bir şaibe söylentisi değil sözkonusu olan, açık seçik delillerle ortaya konulmuş organize bir durumun gösterdiği bir şaibe.

Hal böyle iken, propagandanın vesvese gücü şimdiye kadar bir çok imtihandan başarıyla çıkmış olanları gelip vuruyor. Kimilerinin bünyesine durumun ürettiği kafa karışıklığından bulaşıyor, kimilerini Parti içindeki şahsi çekişmelerinden, rahatsızlıklarından veya hesaplarından vuruyor. Bu rahatsızlıklar ve hesaplar bünyenin bağışıklığını epey zayıflatmış, bu olay vesilesiyle bütün etkisini gösteriyor malum virüs.

Şu veya bu etkiyle binbir vesvesenin akıl çelmeye hazır olduğu bu ortamda kimin okları kime çevrilmiş durumda oradan bakmak bu imtihandan da çıkmak için yeterince yol gösterici bir diğer done.

Mesela PKK’sı, FETÖ’sü, Gezicisi, Haçlısı, bütün bunlara desteğiyle malum AB ve ABD çevreleri, hepsi birden ikiyüzlü Türk ve İslam düşmanlığının yeminli müttefikleri İstanbul seçimleriyle neden bu kadar ilgileniyorlar?

Sisi’li Mısır medyası İstanbul seçimlerinde demokrasi ve adalet derdine hangi motivasyonla düşüyor?

Kim kiminle yatıp kiminle kalkıyor?

Bunları görmek o kadar mı zor?

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!