“Hayatımıza Dair İlmihal Sorumluluğumuz” 

Bartın Özgür-Der ’de bu hafta “Hayatımıza Dair İlmihal Sorumluluğumuz”  konulu seminer sunumu gerçekleşti.

Kenan Levent’in konuşmacı olduğu seminerde kısaca şunlar ifade edildi:

Müslümanlar olarak ilmihal konusu hayatımızın tümünü ilgilendirir. Hayatın tüm alanlarında kimliğimizle eylemlerimizin nasıl bütünlük arz edeceği ilmihal bahsinin de konusudur. Çünkü hayatımızın detaylarıyla dini prensiplerin bütüncüllük arz etmesi bir tutarlılıktır. Ahlak, ibadet, ilkeler, muamelat, örneklikler, geçmiş, gelecek ve şimdi ile alakalı tahayyülatımız ve değerlendirme biçimimizin ilkesel dayanaklarının olması gereklidir.  

Geçmiş kültürümüzde iman amel konularında ortaya konmuş ilmihaller bu anlamdaki kazanımlarımızı oluşturur. Fakat günümüzde bu çağın gereksinimlerini çözeceğimiz yeni fıkha ihtiyacımız vardır. Yaratılışımız gereği çok değişik alanlarda imtihan olmaktayız. Her çağ kendine göre yeni imkânlar, kolaylıklar ve engeller üretiyor. Dünle bugünü mukayese ettiğimizde günümüzde, dün hiç olmadığı kadar çeşitlilik mevcuttur. Beşer mahsullü ideolojiler, siyasi telakkiler, bilimsel bulgular ve teknolojik imkânlar söz konusu. Var olan bu çeşitliliği nasıl karşılayacağımızı ve bunlarla ilişkimizde kullanım yollarının neler olacağı İslami kimliğimiz açısından çok önemlidir. Bugün yaşadıklarımız dün yaşananların devamıdır. Bizim yaşadıklarımız da bizden sonraki kuşakların yaşayacaklarına verili ortamı sunacaktır. Zira dinimiz İslam, toplumsal değişimde ve toplum ahlakını düzenleme konusunda uzun vadeli bir zaman süresini hedeflemiştir.

Rabbimiz Kuran’da bizlere hayatımızla ilgili hemen her konuda temel kurallar koymuştur. Bu kurallar helaller ve haramlar şeklindedir. Yasaklandığı bir hüküm olmadığı sürece eşyada aslolan ibahadır.

Haramı ve helali belirleyen yegâne Allah’tır. Peygamberler Allah’ın iradesinin tecellisini insanlar arasında yaymakla yükümlüdürler.

Harama götüren şeyler de haramdır. Haram konusunda hile yapılması yasaklanmıştır.

İyi niyet haramı meşru kılmaz. Ameller niyetlere göredir. Gayrı meşru vasıtayla helale varmayı hedeflemek haramdır.

Müslüman, Müslüman olmayanla ilişkisinde hile yapamaz. Haram, her zaman ve her yerde haramdır. 

Siyasal açılımlarımızda, beşeri ilişkilerimizde, toplumsal değişime dayalı beklentilerimizde dikkat etmemiz gereken ilmihal kuralları vardır.

İslam terakkici bir din değildir. Sünnetullaha dayalı değişimi öngören bir dindir. Dolayısıyla Rabbimizin rızasını kazanmak en öncelikli işimizdir. Bu da ilmihal kurallarımıza bağlı olarak gerçekleşecek bir durumdur. Mesela tepeden inmeci bir değişim olacak yoksa alttan gelen bir dalgayla olan değişim mi? Ama kuram burada aceleci bir yöntemi amaca hizmet ediyor diye meşru görmemiştir.

Farklı görüşlerden insanların haklarının gözetilmesi önemlidir. Kendimize yakın olan çevrenin haklarının gözeteceğiz diye farklı düşünen insanların hakkını gasp etmek yasaklanmıştır.

İmkânlara ve şartlara bağlı olarak emredilen ibadetlerimizden olan hac ibadetini yerine getirmek farzdır. Ama kişi bu farzı eda ettikten sonra tekrar tekrar hacca gitmek istediğinde Müslümanlar arasındaki zarureti, infak konularını gözetmek durumundadır. Örneğin bir yerde İslami nesil yetiştiren bir eğitim kurumu bu önceliğe sahiptir. İslam düşmanlarına, ümmet düşmanlarına karşı cihad eden kardeşlerimize yapılacak yardım ve ümmet maslahatına dayalı yapılması gereken harcamalar yine bu ve benzer nafilelerin yerine buralara yardım ve desteğe yönelmelidir.

Ümmet perspektifi her Müslümanda olması gereken en öncelikli bir konudur. Ümmetin ayağa kalkması Rabbimizin iman kardeşliğiyle bize anlattığı yetimi gözetme, zulme uğrayan kardeşlerimize yardım, ümmet coğrafyamızda açlıkla ve savaşla imtihan olan kardeşlerimizin harcamalarına yardım gibi konularda bütüncül bir bakış açısı geliştirmeliyiz.

Dinin korunması, zaruret-i hamse haklarının korunması ve direnişte bulunan nefis izzet mücadelesi veren kardeşlerimize yardım etmek konuları ve kardeşlerimizin bu haklarını korumalarını sağlamak ümmetin tamamını ilgilendiren bir boyutla algılanmalıdır. Bu da tarafımıza düşen ilmihal bağlayıcılığına sahiptir.

Mazlumlar arasında ayrım gözetilmez. Kudüslü mazlumla Halepli Bağdatlı Kahireli Arakanlı mazlum arasında fark yotur ve sorumluluğumuz hepsine aynıdır ve öncelik arzeder.

Kuran’ı Kerim’de dava bilinci, davet görevi, kardeşlik bilinci önceli zikredilmiştir. Emr-i bil ma’ruf nehyi anil münker görevi namazdan önce zikredilmiştir.

Farzların bir kısmına önem vermek diğerlerini yapmamak gibi bir keyfiyette algılanamaz ve onları önemsizleştirmez. Her ibadetin edası şartları taşıyan mükellefe görev yükler.

 Müslümanların aralarında ki ilişkiler ümmet konusundaki yaklaşımımız ve kendi sorumluluğumuz nezdinde algıladığımız ibadetlere yüklediğimiz anlam Rabbimizin nezdinde bir bütün olarak karşılık görür. Namaz neyse cihad da aynıdır. Kişinin içki içmemesi neyse toplumda içki düşkünlüğüne karşı mücadele görevini ifa aynı bütüne aittir. Biz tesettürü benimsedik diye toplumun açık saçıklığını görmezden gelemeyiz. Birini yaparak diğerlerinin telafisi olmadığı gibi, bunların eksikliğiyle de bir bütünü tarif etmek mümkün olmaz. Rabbimiz ayette “İyilik ve takva üzerine yardımlaşın, düşmanlık ve günah üzerinde yardımlaşmayın” buyuruyor. Yine ‘aranızda sadece zulmedenlere erişip gelmekle kalmayacak fitneden sakının’ buyuruyor.

Ailenin eğitim görevi kişinin öncelikli görevidir. Kişi kendisini ve yakınlarını selamete almadan diğer görevlere odaklanamaz ve öncelikte gösteremez. Ailemizin imkânları ve ihtiyaçlarıyla uğraşırken toplum maslahatını da ihmal edemeyiz. Bunlar birbirine bağlı bir bütünlük içinde yaşanmalıdır. Çocuklarımızın eğitiminde ve onlarda İslami bir kişiliğin oluşması noktasında İslam’ı ailemizle birlikte yaşamak vaktimizi buna göre düzenlemek israftan kaçınmak çocuklarımızın diğer Müslüman kardeşlerini düşünmelerini sağlamak onlarda infak bilincini geliştirmek kendi ana babamıza hürmeti göstererek öğretmek konusunda ilmihalimize dikkat etmeliyiz.

Adab-ı muaşeret kurallarını kendimiz, ailemiz ve yakınlarımızla ilşkilerimizde çok hassas bir şekilde uygulamalıyız. İftiradan, lakap takmaktan uzak durulmalı, kötü sözden zandan kaçınmalı aramızda güzel sözü yani ayetleri ve Rasul (s) ın örnekliğini yaygınlaştırmalıyız.

Fasık habere itimat etmemeli onu araştırarak tavırlarımızı karara bağlamalıyız. Müslümanlarla ilgili gündemdeki konularla alakalı ve ümmeti ilgilendiren konularla ilgili bilgileri kesinlikle tahkik etmeden onları ciddiye almamalıyız. Kardeşlerimizle ilgili iyi niyet içinde olmalıyız.

Adalet konusunda dikkat etmeliyiz. Rabbimiz Maide Suresinde bir kavme veya topluluğa olan kininiz yüzünden adaletsizlik yapmayın diyor.  Adaletsizlik başkaları olunca hiçbir gerekçeye bağlı olmaksızın meşru görünmemelidir. Allahu Teâla’nın insanlar arasından emrettiği hükümler ferdin ıslahına olduğu kadar kamunun da ıslahınadır ve yeryüzündeki dengenin temel taşına işaret eder. Rabbimiz cezai müeyyideleri uygularken sizi bir acıma tutmasın diyor. Fakat başka bir ayette de kendiniz ve en yakınlarınızın hakları için veya onları kayırmak adına nefsinizin istekleri doğrultusunda hareket edemezsiniz, zulmedemezsiniz. Bu gün Fetö konusunda darbeyi gerçekleştiren bu hain örgüte devlet en ağır cezayı vermeli. Bu konuda adaleti en küçük bir acıma tutulmamalı. Fakat bu konuda tutuklama ve ceza konusunda masumiyet hakları da gözetilmeli Bu yapıyla geçmişte iyi niyet içinde ilişkide olanlarla suçun mümessillerinin cezalandırılması bahsi ayrı ayrı ele alınmalıdır. Yoksa bundan önce 28 Şubat zihniyetinin toptancı tavrıyla aynı konuma düşülmüş olur. 

Çocuk eğitimi her Müslüman aileye farzdır. Rabbimiz çocukların bizim gözetimimizde bizim kendilerinden sorumlu olacağımız şeklinde büyüyeceğini emrediyor. Her anne baba çocuğunu İslam ahlakı üzerine eğitmek zorundadır. Yaptığımız yardımlara çocuklarımızı ortak etmeliyiz. Giyim kuşam konusunda örnek olmalıyız ve çocuklarımızın giyim kuşamlarını denetlemeliyiz. Konuşma adabına dikkat etmeliyiz. Güzel sözle hitap etmeliyiz. Komşuluk haklarına riayet etmeliyiz. Doğru söz söyleme, verdiği sözü tutma, meseleler üzerinde gevezelik etmek yerine bildiği şeyi konuşmak ve İslami kriterler üzerinde çocuklarımızın düşünmelerini ve tavır belirlemelerini sağlayacak ilişki biçimi geliştirmeliyiz.

İzzet, şeref, Müminlerin aralarında korumaları gereken haklar, şartlar karşısında kendini ifade etme, her şart karşısında dava bilinci, zorluklar karşısında dik durma, mazlumun yanında durma vb. konularda çocuklarımıza nasıl tavır içinde olacaklarını ve onların hangi siyaset tavrı içinde olacaklarını sadece Kuran ahlakı üzerinden öğretmeliyiz.

Eşler ve aile içinde istişare konusu, aile içinde ve toplum içinde karşıdakini gözetme konusu, empati ve fedakarlık bilinci konularında örnek tutumlar içinde olmalıyız.

Vaktimizi, paramızı, imkânlarımızı çarçur etmemeyi bilmeli her türlü israftan kaçınmalıyız.

İmkânlarımızı başkalarıyla paylaşmayı, isarı ve ensar bilincini kuşanmalıyız.

Bilişim teknolojilerinden yaralanırken edep ve iffet kurallarımızın bu ortamlarda da geçerli olduğunu unutmamalıyız.

Özetle; bugünümüzü İslami maslahata uygun yaşama ve imkanlarımızı en iyi değerlendirmenin yolu hem geçmişimizi, hem kültürümüzü iyi analiz etmekten geçiyor. Güzel bir gelecek, nesillere İslami bir toplum mirası bırakmanın en münasip yolu; bugünü İslamca yaşamak ve inşa etmekten geçiyor. Eğer toplum olarak İslamca bir değişim istiyorsak, nefsimizden başlatacağımız İslamileşme ve her konuda ortaya koyacağımız ilmihal uygulamalarımızı ilmek ilmek dokuyup toplumsallaştıracağız ve bu amellerimizi şahidlik halkamıza ekleyeceğiz.

Etkinlik-Eylem Haberleri

"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi
Üniversiteli Müslümanlar sabah namazında Fatih Camii’nde buluştu