Gökhan Özcan / Yeni Şafak
İnsanda hayat bulmak
Hayatımızı katılaştıran şey, insanların birbiriyle derinden değil, yüzeyden ilişki kurması büyük ölçüde. Bencilce bir tekillik üzerinden bakıyoruz artık dünyaya. Hayatın paylaştığımız, paylaştıkça da çoğalan, zenginleşen, anlam biriktiren bir şey olduğunun farkında değiliz pek artık. Kimse kimseyi tanımaya, gerçekten tanımaya, onu hikayesi içinde görmeye, kendine özgü zenginliklerini bilmeye yanaşmıyor. Herkes kendi hikayesini, kendi önceliklerini, kendi ezberlerini dayatmak istiyor birbirine. Birbirimizin insanlığı ile gerçekten temas kurmuyoruz, birbirimizi bütün boyutlarıyla görmeye çalışmıyoruz. İnsanlığın başka insanlardaki farklı tezahürlerini, imkanlarını keşfe çıkmıyoruz. Birbirimizin iyilik ve güzelliklerinden kendimize bir pay almıyoruz, bir değer katmıyoruz. Birbirine çarpan, birbiriyle tokuşan ve birbirinin insanlığında yaralar bereler açan gürültülü, hoyrat, nobran, koskoca bir kalabalığız.
Başkalarının hayatından bu kadar habersiz yaşamanın en basit sonucu kendi hayatının içine hapsolmaktır. Oysa insan sayısı kadar çok insanca açılım imkanı var yeryüzünde. Milyonlarcası da yanı başımızda, erişebileceğimiz yerlerde. Her bir insanda bizde eksik olan, fark edilmemiş olan, bilinememiş olan, sezilememiş olan bir şeyler var mutlaka. Çünkü her insan kendi yaşayabildiği kadarının bilgini, ötesinin de cahili... Herkes hayatın önüne çıkardığı kadarını, yani kaderinde olan kadarını yaşıyor. Bilebildiği, bulabildiği, idrakine varabildiği şeyler de kendi sınırlarıyla sınırlı. Ama bu sınırlar içinde kalmaya mahkum değiliz. Beraberce yaşadığımız başka insanların yaşadıklarından, onların bilebildiklerinden, onların kendilerine kattıklarından insana dair zihinsel ve duygusal olarak tecrübe etmediğimiz pek çok şeyi alıp kendimizi zenginleştirebiliriz.
Artık pek yapmadığımız bir şey bu! Kendi aklını, kendi hissettiklerini, türlü türlü meşgul edicilerle daraltılmış, eksiltilmiş, sığlaştırılmış kapasitesini hayatın tamamı zanneden, başkalarından bir şey almaya, öğrenmeye niyeti olmayan kapalı devre bir insanlıkta ısrar ediyoruz. Bunu herkes yapınca ister istemez katılaşıyor, sertleşiyor, derinliğini kaybediyor ve sığlaşıyor hayat… Birbiriyle insanca alışverişi olan kimseler olarak değil, katılaşmış, kapanmış bireyler olarak çıkıyoruz birbirimizin karşısına.
Bu kadar birbirinden farklı canın, bu kadar birbirinden farklı hikayenin içinde, bu kadar birbirinden farklı düşünerek, farklı hissederek, farklı şeylerden farklı şeyler anlayarak ve bunları farklı biçimde ifade ederek yaşamasında bir hikmet yok mu? Neden insanın standart bir tarifi yok da insan sayısı kadar çok birbirine benzeyen ve hiç benzemeyen tarifi var. Çünkü hayatı mucize kılan şey bu! Çünkü hayatın mimarı sonsuz kudret sahibi ve bizler onun sanatının hayret verici birer tecellisi, ilahi sanatkârlığının eşsiz ve çok değerli birer eseriyiz.
Birbirimize baktığımızda karşımızda bir insan, insanlar görüyoruz. Aynı zamanda Allah’ın sonsuz kudretinin ve sınırsız sanatının bir numunesini, benzersiz bir eserini de görebilmeliyiz. Onların söyledikleriyle, aslında hayatın bizimle konuşmakta olduğunun ve o hayatla birlikte her şeyin sahibi olan Allah’ın nice tecellilerle yolumuza işaret taşları döşediğinin farkına varabilmeliyiz. Alemde her şeyin bir oluş sebebi var, hep söylendiği gibi yapraklar bile O’nun muradıyla kıpırdıyor. O’nun olan, yaşanan her şeyde bir muradı var. Bakınca insanda, eşyada, hayatta bunları görebiliyor muyuz? Galiba pek yapamıyoruz. Yapamadığımız için de hayatımız her geçen gün daha da fazla katılaşıyor. İnsanların, kötülüğe, kabalığa, insafsızlığa, yalana, hakkaniyetsizliğe, hukuksuzluğa ve daha birçok ‘günah’a bu kadar kolayca meyletmesi insanın maneviyatından, hayatın gerçek anlamından uzaklaşmış, uzaklaştırılmış olmasından değil mi? Kitleyle, kitlelerle karşı karşıya değil; insanlarla bir arada, iç içe, yan yana yaşadığımızı hatırlamamız gerekiyor. Birbirimizden bir şeyler alarak insanlığımızı zenginleştirmenin değerli bir şey olduğunu bilmeliyiz. Etrafını çok daha iyi anlayan, hayatı değerleriyle birlikte idrak edebilen insanlar olabilmemiz için başka bir yol yok.
…
Sabitlenmiş son söz:
Nehirden denize kadar özgür Filistin! Bir gün mutlaka!