Hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var! Evet, satıh ise, hukuk devleti ve insan haklarıdır.. Bunun yolu da anayasa değişikliğinden geçer..
Korucu sistemini bugün bu şekilde çözemezsiniz.. Sadece sıkıntıya sebep olan unsurlarını törpülersiniz o kadar!
Hemen işin başında söyleyeyim: Koruculuk sistemi yanlış.. Düzeltilmesi de mümkün değil. Tasfiyesi de diğer uygulandığı tüm ülkelerde olduğu gibi zorlu bir süreçtir.. Hiç bir ülkede de başarılı bir şekilde uygulanamamıştır..
Bu konuyu Özal, “Tretorial Savunma Birlikleri” kavramının içini doldurarak çözmek istedi, ama ömrü vefa etmedi..
Önce Jandarma’yı yeniden yapılandıracaksınız. İç Hizmet Yönetmeliği’ni değiştirecek, EMASYA protokolünü uygulamadan kaldıracaksınız.
Ve tabii daha önce sistem içi terörü üreten, besleyen, yönlendiren güç odaklarını tasfiye edeceksiniz..
Daha önce Türkan Saylan’ın dile getirdiği “Bizim onaylamadığımız hiçbir şeyi, istediği kadar çoğunluğu olsun devlet veya hükümet onaylayamaz. Yapar eder, her şey geri döner” iddialarının pratik hayatta bir karşılığı olmadığını, bu iddiaların bir hezeyandan ibaret olduğunu göstereceksiniz..
Türkiye’de terör, zinde güçler tarafından, toplumu yönetmek için bir siyaset aracı olarak üretiliyor ve kullanılıyor.. Bunu görelim..
BÇG, CÇG türü, JİTEMvari oluşumlar sistem içinde varlığını sürdürdüğü sürece bir yere varamazsınız..
Devlet bağırsaklarını temizlemeden, ciddi bir mıntıka temizliği yapılmadan hiç bir deva çare olmaz.. Unutmamak gerekir ki, def-i marazat, celb-i menafiden evladır.. Dibi delik kovaya su doldurmak istiyorsanız, önce kaçağı önlemeniz gerekir. Yoksa altı ay bir güz gidersiniz de, sonra bir arpa boyu bile yol alamazsınız..
Korucu sistemini yeniden yapılandırırken ya da tasfiye ederken, TSK’dan MİT’e, Emniyet’e, Jandarma’dan Sivil Savunma’ya, özel güvenlik şirketlerine, orman kolculuğuna, bekçilik müessesesine kadar her şeyi yeniden düzenlemeniz gerekiyor.. Yani konu milli güvenlik ve toplumsal barış konsepti ile ilgili.. Konu hukuk, İçişleri ve Dışişleri üçgeni içinde ele alınmalıdır.. Sorunun çözümü için üniversiteler ve dini kurumlardan destek alınabilir. Ancak tabii, toplumun inanç, tarih ve kültür genleri ile uyumlu, onun açısından mental ve psikolojik açıdan sorun doğurmayacak bir çözüm paketinin masaya konulması gerek..
Tabii işe rejim, laiklik ve cumhuriyetin temel ilkeleri diye başlarsanız zaten çözümden koparsınız.. Onun için anayasa değişikliği öncelikli şart ve sorunun çözümünde önceliğin adalet, barış ve özgürlüğe verilmesi gerekiyor.. Dinleştirilen ideoloji ve politik tercihlerle sorunu, çözmek şöyle dursun, anlayamazsınız bile..
Bütün bir köy halkını korucu yaparak maaşa bağlamak çözüm değil.. Neyi, kime karşı koruyorsunuz? Ne zamana kadar!
Terör birileri için siyaset aracı, birileri için geçim kaynağı, birileri için kaçakçılık fırsatı doğuruyorsa ve herkes bu işten kendi payına düşeni alıyorsa, kim niye sona erdirsin ki terörü..
Hatırladığım kadarı ile ben yaklaşık 20 yıl önce bu konuyu, daha doğrusu İlega konusunu yazdım.. “İslam Savaşçıları” kitabının içindeki bir bölüm olan “MORO/Uzakdoğu’da bir Filistin” kitabının ilk baskısında, bu konuda ayrıntılı bilgiler var.. Koruculuk sistemi 1985’de kuruldu.. Öngörülerimle gerçekleşen pratikler arasında bir fark yok..
Bana kalırsa koruculuk sistemi, mutlaka tasfiye edilmeli de, ne zaman ve nasıl. Korucuların özlük hakları ne olacak ve nerede nasıl istihdam edilecekler? Bu insanlar ve ailelerinin rehablite edilmesi gerek.. 30 yıldır o bölgede oluk oluk kan akıyor. Sıkıyönetim, olağanüstü hal, terör, her şeyi yaşadılar. O insanlardan nomal davranmalarını beklemek çok doğru değil.. Ortada olağandışı bir durum var..
Aslında benim TSK için de önerim, ekonomik açıdan sadece bir gider kapısı olması değil, üretime katılmasıdır.. Bu konuda İran’daki “Cihad-ı Sazendegi” deneyimi son derece güzel bir örnek.. Ancak faşist ülkelerde ya da geri kalmış ülkelerde silahlı kuvvetler, ithal ikamesine dayalı bir gider kapısıdır.. Gelişmiş ülkelerde, savunma konusu ciddi, önemli bir gelir kapısıdır.. ARGE’si ile, üretimi ile, insan kaynakları ile, araç-gereç stoğu ile her alanda.. 3-5 bin teröriste karşı 300 bin kişilik askeri güçle, yaklaşık 30 yıl direnerek bu işi çözemeyiz.. Köy yakma, köy boşaltma ile, korucu sistemi ile, dağı taşı bombalayarak, JİTEM’le olacak iş değil bu. Aksine bu işler sorunu daha da derinleştmekten başka işe yaramıyor..
Bakın bu gidişle Ergenekon soruşturması biraz daha derinleştiğinde bu iş korucuların başında patlayacak. Sonunda en fazla ve hoyratça kullanılan kesim bunlar.. Aslında bu yapının bir şekilde tasfiye edilmesi, en çok korucuların işine yarar.. Yoksa yarın bu iş yine tasfiye edilecek ama o zaman bir çok korucu kendini başka bir yerde bulacak ve ömür boyu can korkusu yaşayacak.. Kan davaları, intikam ve suç ortağını ortadan kaldırma ghirişimleri ile bu, işinden çıkılmaz bir hal alabilir..
Yani korucular bugün ellerindeki silahı bırakır, bilgi ve belgeleri yetkililere teslim ederlerse, belki bu iş daha kolay çözülür. Ama bu işe fazlası ile bulaşmış olanları ne yapacaksınız! Korucu dediğiniz bu adamlar bir anda kanun kaçağı durumuna düşebilir..
Bakın bu iş ne kadar geç çözülürse, herkes için bu işin, kan, can maliyeti o kadar ağır olacaktır..
Hep diyorum ya, bu devlet için, infaz unsurlarının kurbanları gibi, bu tetik çekenler de, sistemin kurbanıdırlar.. Ve bu kanlı plan bir an önce, bir şekilde sonlandırılmalıdır.
Selam ve dua ile..
VAKİT