‘Hasıraltı’ndan bildiriyorum

Hilal Kaplan

Taraf’ta okuyuculara “merhaba” dediğim ilk yazımın adının “Herkese Müslüman” olması bir tesadüf değildi elbet. Bu aslında yazdıklarımdan sonra başlayabilecek olan potansiyel tartışmaları öngördüğüm için okuyucuyla aramdaki “sözleşme”nin bir nevî adını koymaktı. Yani hangi mesele hakkında yazarsam yazayım, pozisyonumu Müslüman’ca bir bakış açısı içerisinden temellendirmeye çabalayacağıma dair bir sözdü. Köşemin adının “Hasıraltı” olması da tesadüf değil elbet. Bu isim de çoğu kişinin konuşmaktan çekindiği, savunmakta tereddüt ettiği, itiraz etmekten imtina ettiği; kısaca “hasıraltı” ettiği meseleler üzerine yoğunlaşacağıma dair bir taahhüttü. Ne kadar sözümde durduğumun takdiri sizin ama en azından niyet buydu.

Şu ana kadar pek çok Müslüman’ın susmayı ya da geçiştirmeyi tercih ettiği İslâm ve eşcinsellik meselesine dair bir yazım geçtiğimiz hafta Hertaraf’ta yayımlandı. Cevaplamaya yetişemeyeceğim kadar çok tepki ve yorum aldım. İtiraf etmeliyim ki beklemediğim bir şekilde çoğu Müslüman okurlardan gelen bu yorumlar, yazıya dair müspet bir yaklaşım sergiliyordu. Eşcinsel okurlardan da tebrik aldım, liberal okurlardan da, sosyalist okurlardan da... Aslında bu çeşitlilik beni oldukça umutlandırdı diyebilirim. Zira bu e-mail yağmuru bana tartışmaktan çekindiğimiz, “yumuşak karın” bellediğimiz pek çok meseleye dair samimi ve içten bir üslupla yaklaşılırsa –öyle bir üslup tutturabildiğimi ancak umabilirim- ‘kendi mahallemize’ de ‘karşı mahalle’ye de sözün nüfuz edebileceğini gösterdi. Demek sistem tarafından öğretildiği gibi takiye yapmadan ya da zevahiri kurtarmaya çalışmadan da konuşabiliyoruz –ki bana göre bu bile başlı başına bir kazanımdır. Bu vesileyle bir kez daha içtenlikle teşekkür ediyorum.

Yazıda ismi geçen ve eşcinsellerin uğradığı şiddetin yine “genelde” başka eşcinsellerden kaynaklandığını söyleyip aslında bir nevî “su testisi, su yolunda kırılır” demeye getirdikleri için eleştirdiğim Özgür-Der camiasından Kenan Alpay Haksöz sitesinde bir cevap yazmış. Yazımı “önemli bir kısmı doğru, yerinde ve vakaya uygun” olarak niteleyen Alpay, kendilerinin “hastalık” vurgusu yapmadıklarını belirtmiş ki yazımı okuyanlar bu açıklamanın beni oldukça sevindirdiğini anlayabilirler. Ancak yine de ortak imzalarla kamuoyuna duyurulan kampanyanın adının eşcinselliğin günah oluşuna değil, hastalık oluşuna dikkat çekişi (www.escinsellikhastaliktir.blogspot.com) sanırım itirazımın da haklı bir sebebi olduğuna yeter delildir.

Kenan Bey biraz daha hiddetli bir üslupla sürdürdüğü yazısında “Ne zamandır polis dayağını ve cinayeti ‘kötülükten men etmek’ kategorisinde görür olduk” sorumu saçma sapan ve hatta saygısız bulduğunu ifade etmiş. Bu da sevindirici çünkü Özgür-Der camiasının bu soruya muhatap olamayacak kadar mevzubahis zulmün karşısında yer aldığını ima ediyor. Ancak yazının geri kalanında eşcinsellerin uğradığı zulmün dindarlar tarafından yapılmadığına dikkat çekilmesi gerçekten alakasız olmuş. Zaten “Müslümanlar eşcinsellere zulmediyor” gibi bir genelleme yapmadım. Kaldı ki Müslümanların dert edinmesi ve karşı durması gereken zulüm biçimi sadece dindarlardan gelen zulüm müdür? O halde Nazilerin, Neo-conların, Siyonistlerin, vb. yaptıkları zulme neden karşı duruyoruz? Önemli olan ortada bir zulüm olduğudur ve Müslüman’a düşen zalim ve mazlum kim olursa olsun o zulmün karşısında olmaktır. Bu anlamda mevzubahis sorum, mazlum eşcinsel olduğunda susmayı ya da zalimin kimliğinin “genelde” eşcinsel olduğunu iddia ederek aradan çekilmeyi Müslüman ahlâkı açısından doğru bulmadığıma dair bir göndermeydi.

Her ne kadar katılmadığım bazı ifadeler olsa da Kenan Bey’in yazısını anlamlı ve önemli bulduğumu belirtmeliyim. Eleştirel sözlerimi de yıllardır mücadele veren insanların emeklerinin üstünü çizmek anlamında değil –bu haddim de değil- aksine hak için bunca yıldır mücadele veren insanların beni şaşırtan tavırlarına sitemkâr bir yaklaşım olarak okurlarsa ve mevcut ihtilafımızı istişare etmeye bir vesile olarak görürlerse memnun olurum.

Bu sevindirici gelişmelere ek olarak beni oldukça müteessir eden bir gelişmeden de bahsetmem gerek. Aktüel dergisinin son sayısında yer alan İslam ve eşcinsellik dosyası için benimle röportaj yapan İrfan Aktan tamamen kendi zihnindeki Müslüman temsilini doğrulayacak biçimde sözlerimi tahrif ederek ve bağlamından kopararak yorumlamıştır. Üstelik itirazlarıma rağmen herhangi bir düzeltmede bulunmamıştır. Daha önce yerli ve yabancı basına pek çok kez mülakat vermiş biri olarak sözlerimi emanet ettiğim onca gazeteci içinden ilk defa böylesi “kötü niyetli” bir muameleyle karşılaştım.

Anlaşılan Türkiye’de sadece “cesur ve demokrat” Kürt değil, “cesur ve demokrat” Müslüman arayışında olanlar da var. Arayış içindeki arkadaşların hevesini kursağında bırakmak istemem ama “cesur ve demokrat” Müslümanların Müslüman kamuoyu üzerindeki etkisi, “cesur ve demokrat” Kürtlerin Kürt kamuoyu üzerindeki etkisiyle aynı olacaktır. Bilmem anlatabildim mi?

TARAF